phishing
Julia Gül Arslan

Julia Gül Arslan

EVRENSELLİK ÖZLEMİ

ATATÜRK VE LAİKLİK DÜŞMANLIĞI

…. 

(ikinci bölüm)

ATATÜRK VE LAİKLİK DÜŞMANLIĞI
 

İnsan düşünmeden edemiyor bu düşmanlık nasıl oluyor da 
Türkiye’deki tv programlarındaki Derin tarihçilerin Akit Tv deki, Atatürk’e hakaret programlarıyla aynı günlere rastlıyor ve paralel yapılabiliyor?

Bu Facebook (ya da diğer sosyal medya ) militanlarını, bazı güçler, adeta sistematik ve küresel ölçekte organize edip, finanse ettiği 
artık o kadar bariz ki….Çünkü onlar bizleri bile CHP paralı olarak onlara cevap yazalım diye tuttuğunu bile iddia ediyorlardı. ( Herkesi kendileri gibi biliyorlar!)

Bu durum, Derin Tarih’çilerin davası başlayınca şıp diye kesiliveriyor. Herkes aniden susuveriyor.
Derin Tarih, Derin Ekonomi, Stratejik Derinlik, …Hepsi “derin” ile başlıyor hepsi 
Atatürk ve cumhuriyet değerlerine saldırıyor!…
 
Yalanları gerçek gibi pazarlıyorlar. Hepsi de adeta aç kurt gibi; Laikliğe, Atatürk’e,
Cumhuriyetçilere ve CHP ‘ye saldırıyorlardı. Meğerse Melbourne de ne kadar az Atatürkçü 
varmış diye düşünmeye başladım. Çünkü tek tük hariç herkes susuyordu.
Elbette bu tartışmalar kıstas değil ama insan çoğunluğun neden Atatürk 
karşıtlığına karşı bu kadar sessiz kalındığını anlamak çok zorlanıyor.

Yaklaşık üç aylık sürede, bu militanlara bilgi vermekle ve kaynak göstermekle geçtiği halde
bir adım ileri gitmemekte ısrarlıydılar. Sadece bir kişi hariç hiç kimse özür dilemiyor 
ve üstellik tartışmıyorlar ama sürekli kişisel hakaretlere karışı midenize ağrılar girecek 
kadar ve asla durmaksızın saldırılarda bulundular.

Ben bir süre dayandım ve belki bilgi aldıkça fikirleri değişir diye, sabırla, 
saatlerce direndim ama 2 ya da 3 ay sonra şunları anladım;

Bu kişilerle ben aynı milleten geldiğime inanmamaya başladım.
Bu insanlarla aynı kültürü taşımadığımız belli. Farklı fikirlerimiz var.
Ama esas önemli nokta,  bu insanları bu kadar azılı ve asla değişmeyecek derecede fanatik 
Atatürk düşmanı yapan mekanizma nedir?

Laiklere düşman bu zihniyet hangi güçlerin eseridir?

Nasıl bir atölye çalışması ve finansal mekanizma bunu başarmıştır?

Nasıl bir mekanizmadır ki, bu kişiler sözde dindar olup, aynı zamanda aynı milletten olan (?)
başka bir gruba, sadece laik ve Atatürkçü olduğu için bu kadar azılı birer düşman olabiliyorlar?

Yaşadığı vatanı kurtarana bu derece düşman olabiliyorlar?
Bir millet ya da zihniyet nasıl bu kadar vatanının kurtarıcısına karşı bu kadar düşmanca olabilir?

 …ve bu tür düşmanlık mekanizma kimin işine yarar?

Ben gerçek düşmandan daha çok düşman olarak gördüğüm bu kişilerle 
nasıl olur da aynı milletten gelebilirim hala anlamak da güçlük çekiyorum.

Zaten bu kişilerin hepsi de ümmetçi olduklarını savunuyorlar. Peki, neden ümmetçilik, milliyetçiliğe karşı daha çok tercih edilen bir olgudur?
Bu durumda milliyetçi olan Atatürk’ü sevmemeleri normal bir eylem görülebilir ama bu ümmetçilik sevdasının nedeni sadece Araplarla olan din birliği midir? Araplarla din birliği uğruna neden kendi ülke vatandaşlarıyla olan bir dolu başka değerleri yok sayıp birlik değil ama ayrışmaya gidebiliyorlar. Bu ne kadar mantıklıdır? Peki bu mantık zinciri nasıl kopmasının nasıl farkına varamıyorlar?
Bu kişilerdeki mantık bilgisi nasıl geliştirilebilir? Yoksa bırakalım öyle mi kalsınlar?
Çoğunluk uğraşma arkadaşlıktan çıkar gitsin ya da kendileri gruptan çıkıp oları değiştirmeye çalışmak istemiyorlar. Peki, bu doğru bir tutum mudur?
sorulacak çok soru var. Böyle uzar gider….

Bu kişileri kim, hangi küresel güçler, nasıl ve ne zamandır eğitilmeye başlanmıştır?
Gayeleri ne olabilir?
Sorularıma cevap ararken ve bu tartışmaların yapıldığı süreçte, bir tv programını tesadüfen izlerken karşıma;  ‘Dünya İslam Birliği’ çıkıyor.

Aynı paralellikte ve zamanlamada, bir tv Kanalı olan A9 tv, programlarında,  Dünya İslam Birliğini savunuyor.

Nasıl olur da, bu iki zıt kutup (?) Dünya İslam Birliğinde anlaşabilir?
Dünya İslam Birliği neye hizmet edecektir.

İnanılmaz paralellikte ve zamanlamada, bütün bu gelişmeler esnasında, ABD başkanı Trump, 
Vahabi (bakınız Vahabilik) Suudi Arabistan’ına gidip 350 milyon dolarlık bir silah anlaşması yapıyor….
Peki bu silahlanma kime karşı? Türkiye olarak biz bunun neresinde kalacağız?
Bu konu bambaşka bir makale konusudur elbette.

Diğer yandan, Türkiye’de yaşamadıkları halde, laik Avustralya’da yaşayan Atatürk düşmanı bu kitle, 
nasıl oluyor da bu kadar laiklik düşmanı olabiliyor?
Bu çifte standardı kim nasıl açıklayabilir?

Sürekli olarak Atatürk’ü putlaştırdığımızı ve üstelik O’nun artık yaşamadığını ve neden zihniyetini hala devam ettirmek istediğimizi küçümseyerek ama kendi reislerinden olağanüstü övgü ile bahsediyorlardı. Ölen bir kurtarıcı lidere saygı ile çıkarcılık adına yaşayan bir lidere saygıyı aynı tutuyorlardı…
Zihniyet farkımız bu kadar açık ve net olabilirdi!
Sonuçta, Türkiye’deki ve yurt dışındaki Türkiye vatandaşları( Türkler kavramını özellikle kullanmıyorum)  karpuz gibi ikiye bölünmüştü artık; Laik ve Anti-Laik!
Atatürkçü ( milliyetçi) ve Vahabi (?) İslamcılık( ümmetçi)!
 ( bu kavramı gelecek yazıda açmak istiyorum)

Bu yazıyı söyle bitirelim.
Mustafa Kemal der ki;
  “ İki Mustafa Kemal vardır; 
               Biri; ‘Ben’ et ve kemikten, Diğeri; ‘Bizdir’
  ‘Biz’ memleketin her köşesinde, yeni bir fikir,   yeni bir hayat ve büyük ülkü için uğraşan 
   aydın ve savaşçı bir topluluktur. ‘O Mustafa Kemal’ sizsiniz. 
   Geçici olmayan yaşaması ve başarması gereken   Mustafa Kemal O’ dur ! ”

 

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar