ATATÜRK VE LAİKLİK DÜŞMANLIĞI
Uzun bir aradan sonra merhabalar,
Ara verdiğimiz süre içinde yine sosyal medyadaki paylaşımlara devam ettik elbette.
Neler mi oldu?
Neler olmadı ki?
Başkanlık gelmesin diye uğraşanlar yine Atatürkçülerimiz oldu. Ben de uğraştım diyemeyeceğim.
Bu konuda çoğumuz saha çalışması yapmadan sanal uğraşı ile genelde birbirimize ya da aynı kulvardaki insanlara bir şeyler anlatmaya çalıştık. Bu genelde, her zaman bizlerin en büyük hatası oluyor.
Hep savunduğum şey;
“Her Atatürk’çü, Atatürk’çü olmayan en az bir kişiyi Atatürk’çü yapmayı başarırsa,
sayımız iki katına rahat çıkar.” Ama nasıl?
Hiç unutmam, Kızılay’da, Evet kampanyası yapan bir türbanlı kız, ikna etmeye çalıştığı adama şöyle diyordu;
“Ama Atatürk hilafeti kaldırdı!”
( sanki, o dönemde, Osmanlı halifelerini tanıyan Arap milleti vardı da?)
Çoğumuz, sürekli bizim gibi düşünenlere fikir beyan ediyoruz ve sayede adım adım başkanlık getiriliyor.
Yoksa geldi mi?
Karşı devrimciler nasıl başarılı oluyorlar dersiniz?
Yıllardır, yalanlarla, yalan ve uydurma belgelerle Atatürk düşmanlığı konulu toplantılarla
beyinleri ümmetçi anlayışla yoğrulmuş, milliyetçilik düşmanı ve dolayısıyla Atatürk’e
düşmanı bir kitlenin hiç yılmayan militanca çabalarından çoğumuz habersiziz.
Nasıl olalım ki? Atomize edildik ve sadece kendi kişisel alanımızda yaşıyor etrafımızla ilgilenmiyoruz. Karşımızdakileri küçümsüyoruz. Onları yok sayıyoruz…Karşı devrimciler genelde okuyup araştırmayan verileni savunan ve en ufak maddi çıkarı için ulusal zihniyet bütünlüğünü terk edebiliyorlar ve milli değerleri bir anda yok sayılabiliyor. Bakın 18 adamızı Yunanlılar alıp askeri yığınak yaptılar diyoruz umurlarında bile değil. Bu durumda ben de onlara şu adı verdim; ÇIKARCI-İŞBİRİKÇİ YANDAŞLAR!….
Yurt içinde olduğu gibi yurt dışındaki Türkçe konuşan kesimde( Türk diyemiyorum- Türk olsalar Atatürkçü olmazlar mı?) başkanlığın gelmesi için nasıl çaba verildiğine şahit odum. Referandum öncesi
Avustralya’daki bir arkadaşımın beni bir videoya etiketlemesiyle, Melbourne’da kurulmuş bir Facebook
grubu olan ‘Turkish Australians in Melbourne-
Melbourne’daki Avustralyalı Türkler’ adlı bir gruptaki tartışmalara dahil oluverdim….
Aman Tanrım!
O nasıl bir grup!
Yazıştığım o dönemde, sayısı hızla ve yaklaşık 1000 kişi artıveren Facebook grubu, o dönemdeki üyesi sayısı 3500 idi. Şu ara, üye sayısı 4000 oldu. Bu grupta bir kaç samimi Atatürkçü
hariç diğerleri adeta Atatürk ve laiklik düşmanlığıyla donatılmış ağır silahlı militanlar gibi çalışan, hiç durmadan ve başta; Atatürk, Laiklik, Cumhuriyetimize karşıtı iftira, hakaretlerle dolu ve montajlı resimlerle dolu paylaşım bombardımanına şahit oldum….
Hiçbirini ikna etmek mümkün olmuyordu. Hepsi otomatik silahtan dökülen kurşunlar
gibi başta laiklikle birlikte Atatürk zihniyetine ve tüm diğer değerlerimize saldırıyorlardı.
Adeta makinalı tüfek gibi. Sürekli itham ve hakaret, suçlamalar. Haberleşmiş gibi, hepsi birden üstümüze geliyorlardı.
Bu karşı devrimcilere ve adeta acımasız dış düşmandan çok daha acımasız iç düşmanlara karşı, tek tük birkaç genç ve çok dinamik gerçekten inanmış Atatürkçülerimiz, bir şeyleri azimle anlatmaya çalışıyor, tarihi belgeler ve kitaplar sunuyoruz ama bizim bu belgeler onların umurunda bile değildi.
Varsa yoksa şu meşhur Mustafa Armağan’ın sözde Derin Tarih dergisinden alıntılar!…
Sürekli ve Türkiye ile paralel bir hareket gibi şu sözleri tekrarlıyorlardı;
“Latife hanımın hatıraları yayınlansın siz görürsünüz!”
“Türkler Dersim’de soykırım yaptı!...”
“Atatürk, yok şuydu, yok buydu”, ...iftira üstüne iftira.
Sinan Meydan’ın kitaplarını okuyun diyoruz. Hiç tık yok.
Hızla devam ediliyor iftiralara. Yazılarından kin ve nefret fışkırıyor. AKP li olamayanların
ve Atatürk’ü savunanların kara listesi tutuyorlar aralarında. Benim de adımı yazmışlar bu listeye ve bizi reislerine hakarete teşvik ediyorlar ki hakkımızda dava açılabilsin…. (Devam edecek)
YORUMLAR