phishing

‘Hayallerinizin peşinden gidin’

Afyonkarahisar’ın gözde mekânlarından birinde İşletme Müdürlüğü yapan Hülya Bilgin Özbek, kadın olarak iş hayatında yaşadıklarını ve cafe bistro sektörüne girmek isteyenler için konuştu.

‘Hayallerinizin peşinden gidin’

Afyonkarahisar’ın gözde mekânlarından birinde İşletme Müdürlüğü yapan Hülya Bilgin Özbek, kadın olarak iş hayatında yaşadıklarını ve cafe bistro sektörüne girmek isteyenler için konuştu.

 ‘Hayallerinizin peşinden gidin’
30 Kasım 2015 - 12:28

Afyonkarahisar’ın gözde mekânlarından birinde İşletme Müdürlüğü yapan Hülya Bilgin Özbek, kadın olarak iş hayatında yaşadıklarını ve cafe bistro sektörüne girmek isteyenler için konuştu.

Personeli ile bir aile olan Özbek, müşterilerinin de büyük desteğini almış. İşletmesinde adeta bir kadın dayanışması yaşanıyor.

Sorularımızı büyük bir samimiyet içerisinde yanıtlayan Hülya Bilgin Özbek, insanların mutlaka ama mutlaka hayallerinin peşinden gitmelerini tavsiye etti.

 

*Hülya Bilgin Özbek kimdir? Geçmişinizle ilgili kısa bir bilgi edinmek istersek neler söylersiniz?

-Ben Afyon’da doğdum. İlk, orta ve lise öğrenimimi memleketimde tamamladım. Üniversite hayatım uzun sürmedi ve yarım bıraktım. İş hayatı bana daha cazip geldi. O nedenle genç yaşlarda iş hayatına atıldım. Tabii para kazanmaya başlayınca da okulu es geçmeye başladım. Aslında ilk olarak devlet memuru olarak hayata atıldım ama devlet memurluğu bana çok sıkıcı geldi. O nedenle de fazla dayanamadım ve ayrıldım. Bunun esas nedeni de sanırım sosyal ve aktif, girişimci yanım daha ağır bastığı için sanırım fazla dayamadım ve devlet memurluğundan ayrıldım.

 

*Devlet memurluğunun bitiminde…

- Özel sektörde benim ilk hocam işadamı Celal Oruç oldu. Ben ondan iş dünyasıyla ilgili çok şey öğrendim. İş hayatında başarılı olmamı nedeni de odur. Beni o yetiştirdi açıkçası. Onun yanından ayrıldıktan sonra Kimyasal sektörüne girdim ve 15 yıl kadar o sektörde çalıştım. Büyük birçok firmaların deterjanlarını, diğer malzemelerini ben sağladım. Esas o dönemde de restoranlara ve cafelere ilgim arttı. Kendi işimi yaptım bir süre. Bayilik yaptım. Daha sonra evlendim.

 

*Eşinizle de kendi işini mi yaptınız?

- Biz biraz da kendi hayallerimizin peşinden koştuk diyebilirim. Eşimin 28 yıllık bir restoranlık geçmişi vardı. Bodrum’a bir restoran açalım diye karar verdik ve Yalıkavak’ta bir İtalyan mutfağı restoranı açtık. Yaklaşık 80-100 kişilik bir birinci sınıf bir restoran açtık. Oldukça da iddialı girdik bu işe İtalyan şeflerle çalıştık. Mirana’nın karşısında güzel bir mekan olmuştu. Bu işin tüm püf noktalarını da orada öğrendim diyebilirim.

 

*Olmuştu derken, sıkıntılar mı başladı? Nelerle karşılaştınız?

- Bizim en büyük sıkıntımız 2 ay iş yapıp 10 ay yatmak bizi ekonomik açıdan çok zorladı. Tamam kışın da açık ve çalışır durumdaydı ama kazandığınız masrafınızı ve kiranızı karşılayamıyordu. Yazın çalışıp kışın oturmak da bizim işimize gelmedi. Ve buradaki restoranımızı kapattık.

 

*Kapatmayla neler yaşadınız?

- Yaklaşık bir yıl kadar sabrettik ve yeniden restoranımızı açalım diye düşündük. Bu kez nereye açalımın araştırması içerisindeyken Antalya’da karar kıldık ve restoranımızı olduğu gibi Antalya’ya taşıdık.

 

*Konsept aynı mı kaldı Antalya’da yoksa…

- Tabi Antalya’da biraz konsept değişikliğine gittik. Çünkü insanların damak tadı değişiyor. Bodrum’a gelen turistlerle, orada yaşayanlarla, Antalya’ya gelen ve Antalya’da yaşayan insanların damak tatları farklı. O nedenle biraz konsept değişikliğine gittik. Çünkü Antalya’da biraz daha Anadolu’ya yakın bir damak tadı olduğu için İtalyan mutfağı fazla tutmadı. O sıralarda eşimin de sağlık açısından rahatsızlıkları baş gösterdi ve kanserle mücadele etmek durumunda kaldığımız için oradaki restoranımızı da kapatmak zorunda kaldım.

 

*Afyon’a dönüşünüz ne zaman oldu?

- Eşimin tedavisi devam ederken 6 ay gibi bir süre sonra eşimi kaybettim. Dolayısıyla kürkçü dükkanına, memleketime Afyon’a geri döndüm.

 

*Afyon’da döner dönmez çalışmaya başladınız mı?

- Hayır. Ben yaklaşık 1,5 yıl kadar çalışmadım ve tabiri caiz ise biraz dinlendim ve o sıkıntılı günlerimi atlatmaya çalıştım. Daha sonra Özsüt’ten çalışma teklifi gelince, tekrar iş hayatına döndüm. Daha önce de özellikle kimya sektöründe daha önce çalıştığım için o alandan çok teklif aldım ama ben mutfağı çok sevdiğim için bu işi kabul ettim. Mutfakta çalışmak bana ayrı bir haz veriyor. İnsanlara buradan hizmet etmek daha güzel diye düşündüm. Öyle karar verdim.

 

*Bir kıyaslama yaparsak… Antalya ve Afyon arasında iş hayatında ne gibi farklılıklar var?

- Şöyle söyleyeyim, Antalya’da yaşayan insanlar öncelikle karınlarının doyduğuna bakıyorlar. Benim karnım doysun da nasıl doyarsa doysun diye düşünüyorlar diyebilirim. Az para vereyim karnım doysun yeter, diyebiliyorlar. Pek damak tadı alışkanlıkları yok. Afyon’da öyle değil. Gelişmiş bir damak tadı var ancak burada da bu tür damak tadına hitap eden restoran veya cafe bistro çok az. Eşinle dostunla veya gelen misafirinle gidip yemek yiyebileceğin yer çok az. 

 

*İş teklifinin ardından burada nasıl bir yer bekledin? Kafanda neler canlandı?

- Aslında ben bu sektörde 5 yıldır hizmet veriyorum. Ama ben bu hizmeti dışarıda yaptığım için Afyonlu benim bu sektörde hizmet verdiğimi bilmiyor. Bu işi dışarıda yapmanın da bir avantajı oldu. Belki burada başlayıp burada devam etmiş olsaydım belki hizmet kısır kalabilirdi. Dışarıda bu işi yapmanın avantajını yaşıyorum.

Sorunuza gelince ben restoran alakart hizmetinden gelince burası da bir cafe bistro, biraz çekindim işin açıkçası. Ne bileyim öğrenciler gelecek, çay kahve, tatlı o tür bir hizmetimiz olacak. Her şey hazır geliyor. Ben sosuma varıncaya kadar kendim

 

 

hazırlayan biriydim. Bunlara alışmam zaman alır diye düşünüyordum ama alışmam zor olmadı.

 

*Hızlı alışmandaki en büyük etkenler neler oldu?

- Benim Afyonlu olmam, çevremin çok geniş olması, arkadaşlarımın beni yalnız bırakmaması, eski bir dernekçi olmam ve arkadaşlarımın hep manevi olarak beni desteklemeleri en büyük etkendir. Bu çok önemli. Sivil topluk kuruluşlarında çok çalışmamın neticesini de burada alıyorum diyebilirim.

 

*Bu sektörde en büyük etken insan ilişkileri diyebilir miyiz?

- Elbette. Müşteri ilişkileriniz gayet iyi olması gerekiyor. Çünkü müşterilerimizle kapıdan girmeleriyle, çıkmalarına kadar birebir ilgileniyorum. Burada iyi hizmet. Hijyen bir ortam ve kapıdan uğurlarken onların mutlu ayrılmaları çok önemli. Bu sektörün, bu işin özeti de kısaca bu diyebilirim elbette.

 

*Gelen müşteriler öncelikle ne istiyor?

- Gelen müşterilerimiz ilgi alaka istiyor. Bunun yanında iyi ve güzel şeyler yemek istiyor. Müziği ile oturma ortamıyla güzel ve hoş dakikalar geçirmek istiyor.  Kaliteli ve lezzetli ürünler istiyor. Bu açıdan bakılınca bizim özel bir müşterimiz var aslında. Ödediği rakamdan ziyade yediği güzel yiyeceklere ve hizmetin kalitesine bakıyorlar.

 

*Çevrede sizin tarzınızda oldukça işletme var. Bunların size getirdiği avantaj ve dezavantajları neler?

- Rekabetin olması bence güzel bir şey. Ancak her işletmenin değişik ve özel bir şeyleri olması gerekiyor diye düşünüyorum. Bunu maalesef Afyon’da yakalayamıyoruz. Misal bizim en güzel hizmetimiz kahvaltı ise insanlar kahvaltısını bizde yapmaları için tercih etmeli. Ya da başka bir işletmenin diyelim ki çayı çok güzel, çay içmeye oraya gidilir diyebilmeli insanlar. Ya da şuranın pastası çok güzel pastayı mutlaka orada yemeliyiz diyebilmeli insanlar. Ama bunu sağlayamıyoruz. İşletmelerde mutlaka bir fark olmalı. Bunun için çalışmalıyız. Böyle olunca ortadaki pasta sürekli bölünüyor ve işletmeler zora giriyor ve kapananları da görüyoruz.

 

*Bir kadın işletmecinin getirdiği avantaj var mı? Sizin gibi başka bir bayan var mı işletmeci olarak?

- Ben bu sektörde başka bir kadın işletmeci duymadım. Yanılıyor da olabilirim. Kadın işletmeci olmanın avantajına gelince burada güzel bir kadın dayanışması var. Bir de bir bayanın olduğu yere gelen müşteriler gönül rahatlığı ile geliyorlar. Burada hijyen bir ortam var diye geliyorlar. Bayan bayana oturup rahatlıkla konuşabileceklerini bilerek geliyorlar. Bir güven ortamına geliyorlar.İnsanlar onun için geliyor.

 

*Burada personel ile sıkıntı çektiniz mi?

- Tabiî ki ilk günlerimiz biraz çekimser geçti. Beni tanımayan bir ekiple çalışacağız. Güzel bir ekip var burada. İlk günler  biraz sıkıntı demeyelim de çekimserlik oldu ama uzun sürmedi. Buraya gelen müşterilerin nasıl mutlu ayrıldıklarını ve bizimle olan ilişkilerini ve samimiyetlerini gördükçe ekibim de bana sahip çıktı ve güzel bir çalışma içerisine girdik. Neticede tanımadıkları biri ile çalışacakları için onların da anladım. Şu anda çok mutluyuz.

 

*Personel durumunuz nedir şu anda?

- 12 personelimiz var şu anda. Çoğu üniversite öğrencisi ve kendilerini çok takdir ediyorum. Koşturarak okullarına gidiyorlar, buraya geliyorlar çalışıyorlar ve ardından yurtlarına gidip ders çalışıyorlar. Anne babalarından para gelecek mi gelmeyecek mi diye düşünmeden kendi ayakları üstünde durmaya çalışıyorlar. Hepsini ayrı ayrı pırıl pırıl gençler ve çok takdir ediyorum, hepsini çok seviyorum.

 

*Bu sektöre yatırım yapmak isteyenler için neler söylersiniz?

- İnsanlarımızın yüzde 60’na yakın bir kısmının hayalinde nedense bir sahil kasabasında restoran açmak yatar. Bir butik otel açmak ne bileyim bir büfe açmak hayali vardır. Ben hayallerimi gerçekleştirdiğimi sanıyorum. Ancak bu işin eğitimini da almak gerekiyor diye düşünüyorum. Birinci tavsiyem bu işin eğitimini almadan girmesinler. Bu işi bilmek lazım. Bu işi bilen insanlarla çalışmak lazım.

 

*Parasını olan değil işi bilenin yapması lazım…

- Aynen öyle diyorum. Parası olanın değil işi bilenlerin bu işe girmesi ve yapması lazım. Değilse işletmeleri uzun sürmeyecektir. Çünkü dışarıdan göründüğü gibi bir iş değil. Çok ince detayları var. Kriz çözücü olmak lazım.

 

*Buna örnek olabilecek bir hatıran var mı?

- Bodrum’da yaşadığım bir anımı anlatayım. İtalyan bir şefimiz vardı ve sadece mutfakta durmazdı. Müşterilerin masalarını gezer onlarla sohbet ederdi. İnsan ilişkileri çok güzeldi. Bir gün denizden yeni çıkmış bir fener balığı aldık ve garsonlara dedik ki bu balığı müşterilere tavsiye edin ve satın. O gün akşam hem garson hem de şefimiz aynı balığı iki masaya aynı anda satmış. Yok diyemeyiz. Telefonun başına geçtim ne kadar balıkçı varsa tek tek aradım. Yok. Bir tek fener balığı bulamadım. Mutfaktaki şefimiz durumu görünce ben halledeceğim siz merak etmeyin dedi. Ama nasıl halledeceğini bir türlü bilemiyorum. Bir balık nasıl iki masaya gidecek derken hiç aklımıza gelemeyen oldu. Şefimiz spagetti yaptı. Birkaç özel soslarla balığı makarnanın içerisinde sundu. İki masa da bunu hem çok beğendi hem de şefimiz oldukça fazla bahşiş aldı. Hem biz, hem çalışanlar hem de müşterilerimiz çok memnun oldu. Çözüm üretmek işte böyle bir şey.

 

*Son söz olarak neler söylersiniz?

- İnsanlarımıza hayallerin peşinden gitmelerini tavsiye ediyorum. Herkesin yapabileceği güzel işler mutlaka vardır. Bana da gazetenizde yer verdiğinizden dolayı sizlere de ayrıca teşekkür ediyorum.

*Zaman ayırdığınız için ben de size teşekkür eder işlerinizde başarılar dilerim. 

YORUMLAR

  • 0 Yorum