phishing

SADİ YALGIN'DAN RÜYA GİBİ BİR YÜRÜYÜŞ

SADİ YALGIN'DAN RÜYA GİBİ BİR YÜRÜYÜŞ

SADİ YALGIN'DAN RÜYA GİBİ BİR YÜRÜYÜŞ
29 Haziran 2017 - 17:47

SADİ YALGIN'DAN RÜYA GİBİ BİR YÜRÜYÜŞ

 

Eşini kanserden kaybettikten sonra dağcılık sporuna başlayan çok ama çok değerli arkadaşım Sadi Yalgın beyle Dağcılık üzereni sizler için harika sohbet ettik. Dağlar da hayat bulan ve kültür ve doğa turizmini ön plana çıkarmaya çalışan Sadi Yalgın. Dağcılık alanında çok sayıda faliyetleri olmasına rağmen bunlardan dört tanesi çok önem arz etmektedir. Birincisi Frig yolu ikincisi Likya yolu üçüncüsü St Paul ve Kocatepe'den kurtuluş savaşının yapıldığı tepeleri aşarak birlikte  Tınaztepe'ye vardığımız 10 kasım Atatürk'ü anma yürüyüşü oldu.Uzun yıllardan beri doğanın  içindeyim dağcılık faaliyetleri içinde zaman zaman bulunurum. Likya yolunun bir kısmını özellikle Göynük tarafını ve kanyonu çok zor şartlarda geçen birisi olarak kendi ilimde gezmediğim yer kalmadı diyebilirim. Bu geziler esnasında çok değerli dostlar edinebiliyorsunuz. Sadi Yalgın kardeşimde onlardan birisi. Tecrübesi ve yaptığı yürüyüşlerle önemli mesafe katederek sevilen sayılan dağcılarımızdan birisi oldu.

 

Mustafa Türk : Merhaba, öncelikle Kurtuluş Gazetesi’nde bulunmanızdan dolayı size teşekkürlerimi sunarım. Sadi Hocam, uzun yıllardan beri Dağcılık sporuna emek veren bir saygı değer insansınız. BİRAZ KENDİNİZDEN BAHSEDERMİSİNİZ Sadi Yalgın kimdir?

 

Sadi YALGIN: Merhaba… Davetiniz için size, Kurtuluş Gazetesi yönetici ile çalışanlarına teşekkür ederim. Kısaca: “06 Aralık 1959 da, Uşak merkez İslice Mahallesi'nde dünyaya geldim. İlk, orta, lise ve yüksek öğrenimi Uşak'ta tamamladım. Eşimi 2010 yılında kanserden yitirdim. 2011 yılında Uşak’a dönüş yaptım. Bir kız evladım var.

 

Amasya İli Merzifon İlçesi Cumhuriyet İlköğretim okulu, Gaziantep İli Nizip İlçesi Yatılı İlköğretim Bölge Okulu (YİBO), Afyonkarahisar Merkez Mesleki Eğitim Merkezi (MEM) ve Afyonkarahisar Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi'nde matematik öğretmeni olarak görev yaptım.

 

2006 yılında emekliye ayrıldıktan sonra öğrenme süreci bitmedi. Web tasarımı, kurulumu ve yapılandırılması konusunda kimseden yardım almadan araştırma ve uygulama sürecinde kendimi yetiştirdim. Dağ ve doğa düşkünlüğü ilk Web siteminde kurulum projesi oldu. Boş zamanlarımda; Web Yazılımları, Web Tasarım ve Kurulumları ile uğraşıyorum. Web  Server konusunda çalışma ve uygulama süreci içerisindeyim.”

M. Türk: Dağcılık sporu özveri isteyen sabırlı olunması gereken bir dal, nasıl başladınız amacınız neydi?

 

Sadi YALGIN: Dağlarla tanışma çocukluk ve gençlik yıllarıma rastlar. Babam Uşak’ın iyi avcılarından biri ve uzun süre Uşak Avcılar Kulübü’nün yöneticiliğini yapan kişiydi. Avcılık baba genlerinden bana da geçti. 14 yaşımda av çantasını taşımaya başladım. O yıllarda av boldu. Sabahtan çanta ağırlaşmaya başlardı. Bende çanta yükünün ağırlığından dolayı su tüketimi artar ve mataralardaki suyu tüketirdim. Babam fazla su içmezdi. Su içmek istediği zaman su kalmadığını söylediğimde ise kızardı. Ben bilinçsiz olarak su tüketirdim. Sonra ki yıllarda ise susuz yol alınamayacağını ve vücudun susuz kaldığında sıkıntılar yaşadığını öğrendim. 2003 yılına kadar dağlara ve doğaya avcılık sporu statüsünde gittim. 2003 yılında eşimin kanserle tanışması sonucu avcılığı bıraktım ve eşime destek için 7 yıl dağlardan uzak kaldım. Ailemin amansız hastalıkla savaşımı yordu ve 2010 yılında eşimi yitirdim. Bu süreç çok sıkıntılı geçti. Ben ise sıkıntılarımı uzak kaldığım dağların ve doğanın içinde atma yolunu seçtim. Artık tüfeksiz dağlardaydım. İlk başlarken bir hedefim ve amacım yoktu. Kızımı üniversiteye yerleştirince gençlerle tanıştım ve doğa sporlarına kızımı da yönlendirdim. İşte bu süreç içerisinde hızla kurumsallık ve Uşak’ta alt yapısı eksik olan Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü’nün kuruluşunun gündeme gelmesi oldu. Hedef kitle gençlerdi! Değişik meslek dallarından ve yarısı gençlerden oluşan 11 kişi ile “Uşak Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü (UDOSK)”nün kuruluşu gerçekti.  Ben kurucu üye ve kurucu başkan olarak görev aldım. Görevimi sürdürüyorum. Artık gençlere görevi bırakacağım. Gençleri hem dağ hem de yönetim/mevzuat konusunda hazırlıyorum… Amaçlarımız ve hedeflerimiz ise UDOSK Tüzüğü’nde yer aldı:

 “Derneğin Amacı ve Bu Amacı Gerçekleştirmek İçin Dernekçe Sürdürülecek Çalışma Konuları ve Biçimleri İle Faaliyet Alanı

Madde 2- Dernek; Atatürkçü Düşünce Sistemi doğrultusunda, gençleri ‘Dağcılık ve Doğa Sporları’ içinde fiziksel, zihinsel ve toplumsal yönlerden eğitip, topluma sağlıklı birer birey olarak katılmalarını sağlamak, sivil toplum faaliyetlerinin etkinleştirilmesi ve geliştirilmesi ile bu konuda çalışmalar yapan kişi ve kuruluşlara destek vermek amacı ile kurulmuştur.”

 

Dağcılık sporu alan olarak sorumluluk ve risk içerir. Dağ deneyimi olmayan kişilerin ilk kez yükseklere yönelmesi sıkıntı yaratır. Önce doğa yürüyüşleri ile spora başlanmalıdır. Zaman içerisinde araştırma, okuma ve eğitimler ile kendini tamamlama yoluna gidilmelidir. Sonrasında ise yüksek dağlara doğru yola çıkılmalıdır.

 

Mustafa Türk : Sizinle yanılmıyorsam ilk kez 2011 yılında FRIG VADİSİ turunda daha sonra 10 kasım Atatürk’ü Anma kapsamında KOCATEPE’den TINAZTEPE’ye Kurtuluş Savaşı’nın yapıldığı bölgede yaklaşık 22 km’lik soğuk havaya rağmen bir yürüyüş esnasında bir arada olduk. İnanın ben kendi adıma keyif almıştım. Kısaca bu yürüyüşler esnasında neler hissettiniz?

 

Sadi YALGIN: Evet! Yanılmıyorsunuz. Sizinle ilk kez “Frig Vadisi” turunda karşılaştım. İl dışından tura katılan dostları ve Afyonkarahisarlı güzel insanları, dostları / arkadaşları tur vesilesi ile ziyaret amaçlı katılmıştım. İyi ki katılmışım… Sonrası anlamlı etkinlikte birlikte yol aldığım kişilerden biri olarak sizi tanımış oldum. Güleç yüzünüz ve doğa sevginiz birbirini tamamlıyordu. Bu sporun güzelliklerinden ve getirilerindendi. 10 Kasım Atatürk’ü Anma kapsamında gerçekleştirilen, rehberliğini dost ve güzel insan Sn. Mitat Şener’in yaptığı zorlu kış koşullarındaki KOCATEPE’den TINAZTEPE’ye yürüyüş ise eşsizdi. Bizlere eşsiz yurt bırakanlara minnet ve şükranlarımızı sunmak için gerçekleşen yürüyüştü. Daha sonraki yıllarda da Anma yürüyüşlerine katıldım. Tümü anlamlı, içi dolu ve keyifli yürüyüşlerdi. Cumhuriyetin kazanıldığı topraklar da yol almak anlatılmaz / yaşanırdı. O yılları, yoktan var olmayı ve inancın neler başardığını düşündüm. İnandıktan sonra gerçekleşmeyecek, başarılamayacak düşlerin olmayacağını değerlendirdim… Bu ülkede dünyaya gelmenin onurunu yaşadım. Tarihi kahramanlıklarla dolu toprakların üzerinde yol alıyordum. Sınırsız mutluluk, bir o kadar da burukluk yaşadım. Bize emanet edilen evlatlarımıza ve topraklarımıza yeterince değer verilmediğini sorguladım… Üzüldüm!

 

Musatafa Türk : Sadi hocam siz çok önemli kültür turları gerçekleştirerek bir nevi öncülük ettiniz. Hatta hayalinizi gerçekleştirdiniz. Bunlardan birincisi Frig Yolu ikincisi Likya Yolu üçüncüsü St Paul kültür yolları, bu yürüyüşlere nereden başladınız nereler de tamamladınız, bunlardan biraz bahseder misiniz?

Sadi YALGIN: Mustafa Bey oldukça önemli bir noktayı vurgulamak istiyorum. Toplum olarak doğa konusu geçince ilk aklımıza gelen piknik oluyor. Mangalı kapan önüne geldiği yerde ateş yakıp, yiyip / içiyor. Piknik sonrası ise geriye kirlilik kalıyor. Bu anlayışın artık yıkılması gerekiyor. Dünyada her yıl binlerce kişi sırt çantalı ve tek başına (solo) uzun soluklu yürüyüşlere çıkıyor. Bunların içinde kadınlarda yer alıyor. Anadolu’nun iç kısımlarında ve bazı bölgelerinde kadının yalnız yürümesi risk içerir. Kendini bilmezlerin taciz ve saldırıları ile karşı karşıya kalabilirler. Bunun örnekleri vardır… Peki erkekler neden tek başına yürümüyor? Neden, yürüyen kişi sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır? İşte buna benzer kavramları sorguladığım zaman kendimi sırt çantalılar içinde buldum. Tabi bir an düşünüp, yola çıkmak ise risk içerir. Önce deneyim kazanılması, dağları ve doğayı iyi tanıması gerekir. GPS, harita okuma, doğa olayları ile baş edebilme, su bulma ve tek başına yaşama vb. aşama aşama geliştirilmelidir. Ben yollarda olumsuzluk yaşayan birçok kişi ile karşılaştım. Likya Yolu’nda kaybolan iki yabancı ve bir yerli yürüyüşçüye rastladım. Onlara yardımcı oldum… Onlarda sırt çantasını doldurup, gelişi güzel yola çıkanlardı. Bu bir süreç gerektirir. Kendinizi beyin ve beden olarak hazırlamadan yola çıkmak, intihardır!

 

Uzun soluklu yürüyüşlerime gelince:” 2015 yılı mayıs ayında Frig Yolu için yola çıktım. Frig Yolu 3 rotadan oluşuyor. Rota-1, Afyonkarahisar / Seydiler’den başlayıp Eskişehir (Han) / Yazılıkaya’da bitiyor. Rota-2 ise Eskişehir (Han) / Yazılıkaya’da başlayıp Kütahya / Yenice Çiftliği’nde sonlanıyordu. Rota-3 de Eskişehir (Han) / Yazılıkaya’dan başlayıp Ankara (Polatlı) / Gordion’da tamamlanıyor. Frig Yolu’na Rota-1’den başladım, Rota-2 ve Rota-3’ü 21 günde kamp yüklü olarak sorunsuz bitirdim.

 

İkincisi Likya Yolu’nu 2016 yılı mayıs ayında tek başıma ve kamp yüklü olarak kesintisiz 23 günde tamamladım. Muğla (Fethiye) / Ölüdeniz’den başlayıp, Antalya (Konyaaltı) / Hisarçandır’da sorunsuz olarak bitirdim.

 

Üçüncü ve ilk ikiye göre zorlu ve bazı çıkış / inişleri risk içeren, dağ ve doğa deneyimi olmayanların tek başına yola çıkmalarını önermediğim, çıkanların ise yerel rehberlerden yardım almalarının doğru yaklaşım olacağını vurgulamadan geçmek istemediğim ST Paul Yolu’dur. ST Paul Yolu’na Isparta / Yalvaç’tan başlayıp, Antalya (Perge) / Aksu’da birinci rotayı tamamladım. ST Paul Yolu’nun ikinci rotasını ise Antalya (Serik) / Roma Köprüsü’nden başlamayıp Isparta (Sütçüler) / Adada Antik Kenti’nde kesintisiz ve kamp yüklü olarak 23 günde sorunsuz bitirdim.

 

Mustafa Türk : Frig Yolu’na başladığınızda sizi Ayazini Metropoli’nde karşılamıştım. İki saatlik bir sohbetimizde olmuştu. Kalabalık bir arkadaş grubunuz vardı, daha sonra siz bu Frig Yolu’nu tek başınıza tamamladınız sıkıntılar ne?

 

Sadi YALGIN: Sizinle Frig Yolu’nda ikici karşılaşma gerçekleşti. Hiç unutamadığım anlardan biriydi. Bizler kamp ve akşam yemek işi ile uğraşırken sizin yiyeceklerinizi kucaklayıp, bizlerle paylaşmanız oldu. O gün ekip tamdı. 7 kişi olarak yürüyüşe Seydiler’den başlamıştım. Bir arkadaşımız 2. Gün dönmek zorunda kaldı. 3 arkadaşımız ise 4. Gün dönüş yaptı. 2 arkadaşımızı da 6. Gün Yazılıkaya’dan gönderdim. Artık yola tek başıma devam edecektim. Bu benim için unutulmaz ve gelecek yürüyüşleri belirleyecek karardı. Arkadaşlarımızın dönüşlerine ise yürüyüş aşamasındaki malzeme yetersizliği ve kondisyon eksikliği neden oldu. Sıcak altında yürüme yordu ve ayaklarında yanmalar sonucu açık yara oluştu. Dönüş kararlarını kendileri aldı. Ben de dönüşleri için yerleri belirledim ve dönüşlerine yardımcı oldum. Tek başıma yürüyüşü sürdürmeseydim, sonraki yürüyüşleri yaşama geçirme şansı olmazdı. O nedenle Frig Yolu tarafıma uygulanan bir sınavdı ve sınavı başarılı olarak geçtim.  Frig Yolu tek başıma gerçekleştireceğim uzun soluklu yürüyüşlerimin de dönüm noktası oldu…

 

Mustafa Türk : Frig Yolu, Likya Yolu, St Paul kültür yolunda unutamadığınız üç anınızı bizimle paylaşır mısınız?

 

 Sadi YALGIN: Tabi ki paylaşmaktan mutluluk duyarım. En can alıcı anıları aktaracağım: “İlk olarak Frig Yolu’nda çobanın yoldaşı olan Kangal ile karşılaşma oldu. Rota-3’te yol alıyordum. Yaklaşık 1 km uzaklıktan 3 köpeğin sürüden ayrılıp bana doğru tozlar içerisinde koşmalarını izledim. Fotoğraf makinesini boynumda taşıyorum. Gelişlerini kayda aldım. Bana yaklaştıkça kangal arka ayakları ile toz kaldırıp, idrarını atıyordu. Kısaca sınırını çiziyor ve buradan geçme iletisi yolluyordu. Benim köpeklerden bir çekincem olmadığı için durdum ve gelişini bekledim. Ani hareketleri kestim. Tehdit olarak algılamaması gerekiyordu. Bazı komutlar vererek hızını kestim. 1 metre karşımda her an üzerime atlayacak konumda durdu. Fotoğraf makinesini yukarı kaldırmadan resmini çektim. Ellerimi yukarı kaldırdığım an tehdit olarak algılayacak ve saldırısını bedenime uygulayacaktı. Bir süre karşı karşıya kaldım. Sonrasında kangal sakinleşti ve saldırı atlatıldı.  Doğa da köpeklerle ilk kez karşılaşan ve köpek görünce kaçan biri olsaydım, inanın o gün alandan sağ çıkamazdım. Soğukkanlı yapıda oluşum kangal saldırısının zararsız atlatılmasını sağladı. İkincisi ise Likya Yolu’nda yaşandı. İki parkur susuz alandan geçtim. Yol üzerinde su yoktu. Bir gün önce yağan yağmur suyunun kaya oyuklarındaki birikintilerini ve sarnıçlardaki kirli suları süzerek içtim. Bu sonraki yürüyüşlerim için ders oldu. Artık alanda kaynak yoksa akarsu ya da sarnıç sularını filtre sistemi ile tüketecektim. Yol dönüşünde suyun içerisindeki zararlı maddeleri arıtan filtre sistemli matara aldım. Artık sırt çantamın olmazsa olmazları arasında yerini aldı. Üçüncüsü ise ST Paul Yolu’nda yaşandı. Dağ tırmanışlarında ve doğa yürüyüşlerinde baton (dağ değneği) kullanırım ve katılımcıların baton kullanmalarını öneririm. İşte o baton Köprülü Kanyon’dan  dik ve riskli çıkış anında kurtarıcım oldu. Sırt çantası dala takıldı ve dengemi yitirdim. Batonun ucunun hafifçe karşı kayaya dokunması sonucu denge sağlandı ve metrelerce aşağı yuvarlanmaktan kurtuldum. İşte ikinci olmazsa olmazım ise batondur ve dağ çıkışları ile uzun soluklu yürüyüşlerimde hep yanımdadır.” Anılarım oldukça fazladır. Ben yalnızca üç farklı olguyu vurgulamak istedim. Üçü de ders niteliğindedir. Ben dersine çalışan ve yaşananlardan ders çıkaran kişiyim. Umarım yaşanan deneyimler birilerine yararlı olur, önlemini alırlar.

 

Mustafa Türk : Siz Dağcılık Federasyonu’nda görev almış ve halen bir kulüpte aktif yöneticisiniz. Sizce Dağcılık Federasyonu’nda eksikliklerimiz nelerdir? Ya da yapılması gerekenler nedir? diye sormak belki daha şık olacak.

 

Sadi YALGIN: Mustafa Bey Türkiye Dağcılık Federasyonu’nda görevli değilim. Şu anki kulüp yönetici sorumluluğu yetiyor. Yalnız önceki yönetimin değişme zamanı geldiğini ve yeni yüzler ile yola çıkılması gerektiği anlayışını taşıyan kişiydim. Bu anlayış içerisinde olan ve bazıları ile yüksek dağ tırmanışlarında tanıştığım güzel insanlarla birlikte bir araya geldim. Federasyon seçimleri öncesi başkan adayımız ve çalışma arkadaşlarından oluşan ekibin içinde yer aldım. Yani mutfak çalışmalarındaki 11 kişiden birisi olarak yola çıktım. Hiçbir yönetici beklentim olmadı. Amacımız alanında yetkin arkadaşlarımızı yönetime taşımaktı. Öyle de yapılandırıldı ve 04 Kasım 2016 da seçim kazanıldı ve federasyon yeni yüzler ve yeni umutlarla yola çıktı. Yola çıktı, diyorum. Ne yazık ki birlikte yola çıktığım ve başkan olması için koşuşturduğum kişi kısa sürede düş kırıklığı yarattı. Birlikte yol aldığımız ve hiçbir beklentisi olmayan kişilere bir kuru teşekkürü çok gördü. Yetmez gibi il temsilcisi atamalarında bir ölçü aramadı. Bir il temsilcisinin atamasına sözünü geçiremedi. Mutfakta görev alan arkadaşlarımızın bir kısmı gelişmelerden rahatsızlık duyduklarını paylaşıma açtı. Benim federasyonun gidişi ve uygulamalarından umudum kalmadı. Kimler için yola çıktığımı ve enerjimi gereksiz olarak tükettiğimi anladım. Bir beklentimin olmaması hataydı. Keşke ben de bazıları gibi yer ve yönetim pazarlığı yapsaydım. Ama yapamazdım! Benim kişilik ve kimliğime yakışmazdı. Federasyon’dan beklentilerimiz boşa çıktı. Artık kimlerle yola çıkılmaması gerektiği dersini aldım. Yolları açık olsun.

 

Mustafa Türk : Siz Uşak’ta Dağcılık sporunu bir yere getirirken Mitat Şener’de ilimizde ki çalışmaları ile büyük takdir toplamaktadır. Sizin gibi bu yola baş koymuş çok değerli bir arkadaşım olan Mitat Şener ile birlikte önümüzde ki günlerde bir projeniz var mı?

 

Sadi YALGIN: Mitat Bey dost ve güzel insandır. Özverili çalışmalarını biliyor ve spora katkılarını takip ediyorum. Afyonkarahisarlı dağ ve doğa tutkunlarının etkinliklerine katılmaktan, onlarla birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Mitat Bey’le birlikte ortak proje üzerinde çalışmaktan onur duyarım. Ben oldukça yoğunum. İlk fırsatta bir araya gelip, neler yapılabileceğini konuşma düşüncesindeyim. Bizlere düşen görev olursa her zaman hazırız. Koşa koşa geliriz.

 

Mustafa Türk : Siz aynı zamanda Frig Yolu’nu ilk yürüyen biri olarak tarih sayfalarında yerinizi aldınız ? Neler hissetiniz?

 

Sadi YALGIN: Özgürlük, huzur ve mutluluk... Frig Yolu uzun soluklu yürüyüşlerimin dönüm noktası oldu. İlk uzun soluklu yürüyüş düşünenlerin Frig Yolu’ndan başlamalarını öneriyorum. Duyarlığınız için teşekkür eder, çalışmalarınız da başarılar dilerim.

 

Mustafa.Türk : Bizde size teşekkür ederiz Sadi bey....

YORUMLAR

  • 0 Yorum