phishing
Orhan DURAK

Orhan DURAK

DURAKTAKİ ADAM

AFYON'DA İLK DEFA.....!

  Değerli okurlarımız

                  Türkiye sağlıkta çağ atlıyor dersek abartmış olmayız. Bugün Avrupa'da Amerika'da sağlık alanında kullanılan teknolojik alet, edevat, cihaz ve tedavi yöntemlerinin aynısı ülkemizde de mevcut. Hatta birçok ülkeden fazlalığımız da var diyebilirim. Ne demiş ulu önderimiz Atatürk, “Beni Türk Hekimlerine Emanet Ediniz!” Aslına bakarsanız bu gurur verici bir söylem. Bugün dünyanın birçok ülkesinde Türk doktorları başarılı hizmetler verirken, birçok öğretim görevlisi tıp doktoru hocalarımız da dünyanın pek çok ülkesinde görev yapıyorlar.. Bu da çok gurur verici bir olay ülkemiz adına..!

                   Ancak olayı Afyon merkezli olarak değerlendirir, gündemdeki basına intikal eden yerel haberleri analiz ettiğimiz zaman üzüldüğüm birçok nokta var....!

                    Afyon'da kamu hastanelerinin birleşerek büyümesi, özel hastanelerin de neredeyse kamu hastaneleri kadar yoğun hizmet vermesi ister istemez hekim sayısının artmasına vesile oldu...!

 

***

                     Burada belirteceğim bir olay var ki hiçbir şekilde kabul görmesi mümkün değildir.. Görmüşsünüzdür; zaman zaman bizim gazetede olmak üzere diğer yerel gazetelerde de doktorlarla yapılan röportajlar görüyoruz. Özellikle cerrahi branşlarda doktorlarımız anlatırken ‘Afyon’da ilk defa yapılan ameliyat’ gibi ifadeler kullanıyorlar. Olur mu böyle birş ey...? Bazı röportajlarda bahsedilen ameliyatların "ilk defa" olarak dillendirilmesi tarafımdan tebessümle karşılanıyor...!

                      Ne demek sıradan bir operasyonu "ilk defa ben yaptım" demek. Tanıyanların bildiği gibi Afyon'umuzun en eski anestezi teknisyeni ve sağlıkçısıyım. Buradaki tepkim ve üzüntüm kesinlikle kendi adıma değil, yokluklar içinde her türlü operasyonu yapan ve çok büyük bir bölümü hakkın rahmetine kavuşan, çok az bir bölümü hayatta olan cerrah abilerim adınadır. Yıllarca birlikte çalıştığım bu operatörlerin nasıl ve hangi şartlarda hizmet verdiklerini ben yakinen biliyorum. Tabi tüm olumsuzluklara, yokluklara rağmen bu değerler Afyon'umuza gece gündüz bıkmadan, usanmadan hizmet vermişlerdir. Bazı örnekler vermek gerekirse, Rahmetli Op. Dr. İhsan Saraçoğlu abim mide rezeksiyonunu 45, safra kesesi operasyonunu 15, apandisitleri ise7-8 dakikada yapardı.. Öyle süslü püslü iplikler yoktu. Bursa'nın koza ipekleri sarılır, steril edilir kullanılırdı. Eldivenler ise delinip, yırtılıncaya kadar yıkanır, pudralanır steril edilip kullanılırdı.

 

***

                        Bu nedenle yokluklar içersinde o günün mevcut imkanları ile hizmet veren her branştan doktorumuzu saygı ve rahmet ile analım hatıralarına saygı gösterelim.

                         Yeni jenerasyon operatörlerimize bir sorum olacak, siz hiç operasyon esnasında elektrik kesintisi yaşayıp 1 saat evinden gelecek elektrikçiyi beklediniz mi..? Kesinti esnasında anestezi teknisyeninin tuttuğu laringoskopun veya piknik tüpün ışığı ile ameliyat yaptınız mı? Unutmayın ki Afyon geri kalmış bir güney Afrika şehri değildir. O hizmetlerini görmezden geldiğiniz operatörlerimiz sizin "Afyon'da ilk" dediğiniz ameliyatları bunda 40 sene önce ameliyat günlerinde en az 3-5 tane yapıyorlardı. Bu vesile ile o unutulmaz operatör abilerimizin mekanları cennet olsun diyorum. Nur içinde yatsınlar.                                                                                                                                                                                                                       

 

BÖYLE GELMİŞ AMA BÖYLE GİTMEMELİ

           Değerli Kurtuluş okurları;

Sizlerinde köşe yazısını okuduktan sonra ‘hak’ vereceğinizi umduğum bir konu ile karşınızdayım.. Takdir edersiniz ki insanlığın var oluşundan bu yana birilerinin haksız elde ettikleri kazancına çomak soktuğunuz zaman sizden kötü insan yoktur. Eğer birtakım yolsuzlukları, haksız elde edilen kazançları görmezden gelirseniz sizden daha iyisi yoktur. Bu böyle gelmiştir ama böyle gitmemelidir diyorum. Peki, durduk yerde bunları neden yazdım? Yazdım çünkü birilerinin haksız kazanç edindiklerini, buna dur diyenlerin linç edilmek istendiklerini öğrendim. Saçı bitmedik yetimlerin haklarını korumak isteyenlerin "tu kaka” ilan edilerek bir de suçlu gibi gösterilip Başbakanlığa ve Sağlık Bakanlığına şikayet edildiklerini öğrendim. Nasıl bir ahlak anlayışıdır bu anlamakta zorlanıyorum...!

 

***

Çalacak, çırpacaksın, yediğin halt anlaşılınca da pisliğini ortaya çıkaranları sudan bahanelerle Başbakanlık ve Sağlık Bakanlığına şikayet edeceksin... Siz ne biçim insanlarsınız be...?  Hiç mi utanıp arlanmanız yoktur? Yazıklar olsun size ve sizin gibi utanmaz,arlanmazlara..! Bahse konu işte idareciler ne yapmışlar? Haksız kazanç temin edenleri tespit edip akan musluklarını kapatmışlar. Gerekli yasal uygulamaları yerine getirmişlerdir. Netice kurumun menfaatlerini koruyanlar kötü adam olarak gösterilmişlerdir.

                Devlet Hastanesi yöneticilerini hemen hemen hiç tanımam.. Genel sekreteri hiç görmediğim gibi öyle hiç telefon görüşmem falan da olmadı. Hastane Başhekimi Erkan Aslan ve idari işlerden sorumlu yöneticisi Hasan Aslan’la da  1-2 defa ya görüşmüşüm ya da hiç görüşmemişimdir. Daha önce 30 yıl civarında bu hastanede çalışmam nedeniylede oldukça fazla haber kaynağım vardır..

                  Geçtiğimiz haftalarda Devlet Hastanesinde görevli bir teknisyenin elindeki resimlerle yerel basını kapı dolaşıp haber yaptırmaya, bir şeyler yazdırmaya çalıştıklarını belirtmiştim. Yine resimleri incelediğimde boş haber olduğunu ve hastane yönetimine bir kumpas hazırlandığını ifade etmiştim. Nitekim o grup idareyi düşürmek, için her türlü olayı yapmaktan geri  kalmamıştır ve şu anda da yazdıkları senaryoyu oynamakla meşguldürler.. Çünkü yönetim bu kişilerin ipliğini pazara çıkarmış, yedikleri haltları yüzlerine vurarak emekli olmalarını istemişlerdir. Yönetimin bu tavrı haksız kazanç temin ettikleri kesinleşen kişilerin idareye karşı tavırlarını daha da sertleştirmiş, o yöneticilerin hastaneden uzaklaştırılmaları için bin bir senaryo ürettiklerini biliyoruz...!

 

***

Değerli okurlarımız;

İnceleme ve araştırmalarımda hastane çalışanlarından bazı kişilerin çok değişik metotlarla haksız kazanç sahibi oldukları gerçeği ortaya çıktı. Anlatılanlara göre yıl içinde nöbet tutmayan bazı görevliler nöbet tutmuş gibi gösterilmişler hatırı sayılır miktarda "nöbet tazminatı" almışlardır. Tıbbi sarf malzemelerinde anormal şekilde kayıtsız eksilmeler vardır. Bir de "geçici görev" adı altında hastaneye “kapak” atan bir kesim vardır. Sayısı 10 civarı olan bu kişiler toplamda hatırı sayılır döner sermaye primi almaktadırlar. Üstelik yaptıkları bir iş de yok. Akşama kadar elleri ceplerinde dolaşıyorlar ve eş dost ziyareti ile mesaiyi sonlandırıyorlar..

                        Yönetimin kişilerin haksız kazanç temin etmelerini engelleyen girişimleri ve bunu gerçekleştirmesi, bu şahısların tabir caiz ise "mamalarının" kesilmesi bir anda idareyi kötüleme nedeni oldu.. Başbakanlık ve Sağlık Bakanlığına şikayet dilekçeleri gönderen birileri idarenin iş bilmez kişilerden oluştuğunu, mevcut yönetimin çalışanlarına baskı uyguladığını dillendirdiler.

 

***

Şurası bir gerçek ki idare bu soygunu, talanı görmezden gelseydi onlardan iyisi olmazdı. Hastane yönetimi başka işleri yok gibi haksız kazanç elde edenlerle uğraşıyor, hastanenin gelirlerini artırmaya çalışıyor, daha doğrusu insanların alışık oldukları, onları mutlu eden bir düzenleri var, ona çomak sokuyorsunuz.. Sizin başka işiniz yok mu kuzum..? Tabanı l000 yataklı hastanede topu, topu 2 bin 300 kişi çalışıyor. Bir hastaya neredeyse 1 doktor,1 hemşire 1 de hizmetli personel düşüyor. Bırakın insanlar diledikleri gibi çalışsınlar. Haksız dediğiniz kazançların parası sizin cebinizden mi çıkıyor..? Osmanlı'dan bu yana bu ülkeyi içerden çalıp çırpanlar, dışarıdan düşmanlar yıkamadılar. Korkmayın 3-5 zibidinin çalıp çırpması ile bu ülke yıkılmaz.

Burunlarından gelsin.

YORUMLAR

  • 0 Yorum