phishing
Ferhan ÇINAR

Ferhan ÇINAR

ANNELİK SANATI

SİHİRLİ KELİME: ÖZGÜVEN

SİHİRLİ KELİME: ÖZGÜVEN

 

Maneviyat ve duygu yüklü bir haftadayız. Ecdadımızın, tarihin akışını değiştirip ezberleri bozduğu deniz zaferinin haftası… Bazıları henüz çocuk yaşta olan 250.000 vatan evladının, gözünü kırpmadan, canından vazgeçerek Çanakkale’yi geçilmez kıldığı gurur tablomuzun muhteşem yıldönümü…

Bu günlerde, şehitlerimizi yâd etmek ve tarihimizle övünmek kadar, hatta daha da önemli olduğunu düşündüğüm şey; bu büyük hadiseden ders alabilmektir…

Zira, tarih tekerrürden ibarettir.

Peki kimler almalı bu dersi?..

En üst düzeyde milleti ve orduyu yönetenler başta olmak üzere, her birerimiz almalıyız. Ama bence, en çok da biz kadınlar…

                Çünkü dünyanın yarısını biz teşkil ediyoruz. Diğer yarısını da biz yetiştiriyoruz.

                Ne diyor ARİF NİHAT ASYA?

                ‘’ Yürü hala ne diye oyunda oynaştasın,

                Kızım, sen de Fatih’ler doğuracak yaştasın.’’

                Yani sevgili anneler!.. Çocuklarımızı yetiştirirken, işte bu bilinçte olmalıyız.

                Ben anneyim…

                Eğitimim, dünya görüşüm, maddi durumum, dış görünüşüm nasıl olursa olsun sadece annelik vasfım bile beni değerli, önemli ve eşsiz kılabiliyor. Öyleyse;

                Ben anneyim!.. Dünyanın seyrini değiştirebilecek güce sahibim ve değerliyim.

                Bunu bilen ve ne kadar büyük bir sorumluluk yüklendiğinin farkında olan bir anne, zaten kendini geliştirmeye ve yetiştirmeye mecbur olduğunu da bilir. Tecrübelere kulak verir, araştırır, okur…

                Ben de tecrübelerime ve bilgi birikimime dayanarak şunu söylüyorum ki; dünyanın geleceğini şekillendirebilecek bireyler yetiştirmenin ilk adımı, koşulsuz sevgi, ikinci adımı ise güvendir…

                Eveet…

                İşte geldik, bugünkü anne-babaların diline pelesenk olmuş ama genellikle içeriği net olarak anlaşılamayan o sihirli kelimeye;

               

ÖZGÜVEN…

                Bilgiye kolay ulaşabildiğimiz internet ortamında özgüven ve özgüveni geliştirme konusunda yüzlerce yazı bulmamız mümkün. Ancak ben; bu konuyu sadeleştirip somutlaştırarak, uygulanabilir örneklerle anlatmaya çalışacağım.

                Özgüven; bireysel ve çevresel şartlar ne olursa olsun, kişinin kendini değerli ve eşsiz hissetmesi, duygularının farkında olup çevresindekilere de fark ettirebilmesidir…

                Özgüven, çocuğumuzu endişe, kaygı, korku ve üzüntüden uzaklaştırabilecek en önemli duygudur. Eğer, özgüveni çocuğumuzun üzerinde ömür boyu var olmasını istediğimiz bir çatı olarak düşünürsek, bu çatının sapasağlam durması için iki şeyin oluşumu gereklidir.

1- Özdeğer

2- Yapabilirlik   

Özdeğer; kucağımıza aldığımız andan itibaren yavrumuzun, eşsiz bir mucize olduğunu, sevilmeyi ve değer verilmeyi varlığı sebebiyle hak ettiğini kabul etmek ve bu duyguyu ona kayıtsız şartsız hissettirmektir. Önemli nokta şu ki; kendini değerli hisseden bir anne ancak, çocuğuna değerli olduğunu hissettirebilir.

                Diyeceksiniz ki; “bunu zaten ( istisnalar hariç ) bütün anne-babalar hatta dede, babaanne ve anneanneler çocuğa fazlasıyla hissettiriyor.’’

                Evet ama unuttuğumuz ya da bilmediğimiz çok önemli bir şey var;

                Özdeğer ve narsizm arasında öyle ince bir çizgi vardır ki; çocuğa hissettirilmesi gereken şey, onun varlığının, bizim için değerli ve yetenekleriyle eşsiz olduğudur.

                Eğer bu şekilde değil de; ‘’ sen, benim çocuğum ya da benim torunum olduğun için değerlisin, sen özelsin, diğerlerinden daha akıllısın, güzelsin, yakışıklısın, sen benim paşamsın, prensim, prensesimsin’’ gibi övgülerle yaklaşırsak, ince çizgiyi aşmış, ona özdeğer değil, narsist duygular aşılamış oluruz…

                Narsizm: Herhangi bir gayret, çaba ve çalışma gerektirmeden, zaten kendisinde var olduğunu düşündüğü(güzellik, akıllılık ya da mensubu olduğu aile gibi) özellikleri sebebiyle, kendini diğer insanlardan üstün görme ve kendini beğenmedir.

                Çocuğumuzun ilk yıllarından itibaren, ona hissettirdiğimiz duygu özdeğer ise; özgüven çatısının ilk sütununu başarıyla inşaa ediyoruz demektir. Yok, eğer ona narsizm aşılıyorsak, özgüven çatısı altında ciddi boşluklar oluşturuyor, şımarık, bencil ve tembel gençlerin temellerini atarak maalesef farkında olmadan, sorunları da çocuğumuzla birlikte büyütüyoruz demektir.

                Özgüven konusunun ilk ayağındaki diğer tehlike ise; koşullu değer vermedir. Yani; çocuk büyümeye ve akranlarıyla karşılaştırılmaya başlandığında, yapabildiği şeylerde övgüye layık görürken, yapamadığı şeylerde ise sevgiden ve değer vermeden mahrum bırakmaktır.

                Bu da en az, narsizme varan övgülerle yaklaşılması kadar zararlı ve tehlikelidir. Çocuğun değersiz ve yetersiz oluşunu baştan kabul etmesi ve hayata 1-0 yenik başlaması demektir.

                Atalarımız der ki; “bir kişiye kırk kere deli dersen deli olur.”

                İlk yıllarda çocukların dünyası anne ve babasıdır. Anne-babası ona nasıl davranıyorsa, herkesin öyle davranacağını düşünür ve o davranışı kendine layık görür.

                Ve çocuklar, iyi ya da kötü kendilerine yakıştırılan her vasfı, etiket olarak kabul ederler.

                O halde, çocuklarımızı nasıl etiketlediğimize çok dikkat edelim…

                                              

                ***

              Geleceğin liderini yetiştirme konusunda en önemli ayrıntı olan özgüveni tek bir yazıda toplamam oldukça zor olacak… Haftaya devam etmek ümidiyle,

              Sağlıcakla kalın…

YORUMLAR

  • 0 Yorum