phishing
SAİT KARADUMAN

SAİT KARADUMAN

KONUŞUYORUM

Zafer Havaalanı…

Afyonkarahisar’ın yıllardır tartıştığı havaalanı meselesi üç ilin ortasına kurulan Zafer Havaalanı’yla son buldu.

Kimileri olmaz dedi, kimileri burası çalışır dedi.

Sonuç ise ortada. Zafer Havaalanı’ndan yapılan seferler git gide azaldı ve günlük bir sefere kadar düştü.

Yurtiçi seferleri bile tam oturtulamayan Zafer Havaalanı için 6-7 ülkeye direk uçuş yapılsın teklifi ortaya atıldı. Bunu ortaya atan da Afyonkarahisar Termal Turistik Otelciler ve İşletmeciler Derneği (ATTİD) Başkanı Ali Acar.

Acar, Almanya dışında direk seferlerin yapılmadığını hatırlatarak turizmciler olarak destek olmaya hazır olduklarını dile getiriyor.

Dedikleri keşke gerçekleşebilse. Afyonkarahisar için iyi bir gelişme olurdu.

Başkan’ın dediği gibi Termal Tesisler artık Türkiye’nin hemen her yerinde var aralarında da ciddi bir rekabet söz konusu. Durum böyle olunca da en akıllı iş yurtdışına bakmak…

Hatırlıyorum ve bu konuyu defalarca da haber yapmışlığım vardır. Termal tesislerin yurtdışı bağlantılarının yapılması gerekliliği ve oradan gelecek olan hastaların direk olarak bölgeye uçuşunun sağlanması gerekiyordu.

Sanırım bu konu lafla olmuyor. Otellerin yurtdışı bağlantıları yeterli olsa neden direk uçuşlar sağlanmasın ki.

Bir çok konu da olduğu gibi Termal konusunda da maalesef, her koyun kendi bacağından asılıyor…

 

***

 

Hadi kesatlı işler…

 

Esnaflarımızla konuşurken dile gelen ilk konu neredeyse aynı. “İşler kesat” Ardından da gelen sözler ise “vatandaşımızda tüketim çılgınlığı” var.

Biraz düşünecek olursak söylenen ardından gelen söz ile yalanıyor.

İşler kesat ise tüketim çılgınlığı nereden geliyor. Tüketim çılgınlığı var ise işlerin kesatlığı nereden çıkıyor dersiniz?

İnsanlarımızda nedense bir lüks tüketim özentisi var bence.

Bunu durduğunuz bir yol kenarında 5 dakikada anlarsınız. İnsanların ellerinde neredeyse lük olmayan bir cep telefonu yok.

Şöyle düşünün… Bir telefon (o dediğimiz cinsten) kaç liradır dersiniz. İnanın ben de bilmiyorum ama çocuğuna 3 bin liraya yakın bir para verip de cep telefonu alanları biliyorum. Öyle hali vakti yerinde 3 bin lirayı arayacak cinsten birileri de değil. İnanın zar zor geçinenlerden biri. Savunması ise oldukça düşündürücü; “Diğer arkadaşlarının yanında rencide olmasın, üzülmesin diye” aldım diyor…

Hadi diyelim o parayı 1 yılda ödeyeceksin. Aylık senin bütçenden çıkan parayı düşünür müsünüz? Diğer aile bireylerinin arzu ve isteklerinden de çalıyorsunuz.

Bir kişi (yani bir çocuk) üzülmesin diye diğer aile fertlerinin yaptığı fedakârlığa bak. Ya da yaptığı enayiliğe bak diyebiliriz.

Böyle bir kişi sadece bir esnaftan alışveriş yapıyor. Dolayısıyla bakkala manava uğraması da o denli geç oluyor. Haftada değil de belki 15 günde bir manava uğruyor veya bakkala zorunlu olmadığı sürece uğramak istemiyor.

Durum böyle olunca da esnafımızın işi kesat oluyor…

Hadi kesatlı işler…

 

***

 

Türkiye gerçekten güçlü bir ülke…

 

Son iki gündür daha doğrusu 10 Kasım günü başlayan ve iyiden iyiye kendini gösteren Atatürk düşmanlığı hat safhaya çıktı.

Ne kadar da geçmişine küfreden insanlarımız varmış bizim, şaşırmamak elde değil. O insanların karşısına geçip senin geçmişini … desem acaba ne derler. Ama insanlar kendi geçmişine küfretmeyi meziyet zannediyor.

Bu kadar aşağılık ve bu kadar rezillik inanın hiçbir ülkede yoktur.

Bunu yapanların içinde hani kep de giydirsen eşek eşektir denecek cinsten sözde okumuşlar da var.

Cahillerle uğraşmak zordur bilirim de bu okumuş cahillerle uğraşmak ise imkânsız bir şey.

Onun için Atatürk ve bu Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran arkadaşlarını bir kez daha saygıyla ve rahmetle anıyorum.

Ne temel atmışlar ki bu ülkeye, halen yıkılamadı…

 

***

 

Bir ses olalım istedik...

 

Okurlarımızdan gelen iletilere de yer vermek istiyorum.

Bir okurumuz diyor ki; Kış ayları geldi çattı ancak yıkılıp da yerine bina dikilemeyen boş araziler çöplük haline geldi. Bu konuda da belediyeye ulaştık ama sağlıklı bir netice alamadık. Yapalım, aldıralımın ötesinde bir şey duymadığımız gibi bir icraat da göremedik. Bu konuyu bir de siz ilgilenirseniz seviniriz…

Biz de duyuralım istedik.

 

***

 

Gazetesiz bir Hükümet idaresine, Hükümetsiz bir Gazete idaresini tercih ederim.   JEFFERSON

 

***

 

Dilencinin torbası…

 

Okuldan eve dönen 3 kardeş kocaman torbalı dilenciyi görünce onu hemen eve çağırıp evde ne buldularsa torbasının içine doldurmaya başlamışlar.

Dilenci olan biteni şaşkınlıkla seyrederken kapı çalınır ve anneleri gelir…

Anne şaşkın ve hayretler içinde "Ne yapıyorsunuz?!" diye bağırır.

Çocuklar:

-Deneme yapıyoruz, derler.

-Ne denemesi?

-Sen, ne koyarsanız koyun dilencinin torbası dolmaz demiştin ya anne. Doğru söyleyip söylemediğini anlamaya çalışıyoruz.

YORUMLAR

  • 0 Yorum