phishing
Nurettin BURHAN

Nurettin BURHAN

Tablo

Şu milli geliri paylaşsak mı?

Şu milli geliri paylaşsak mı?

 

Veresiye çay içtiği kahvenin önünde, bir ayağını bükerek kurulduğu sandalyesinin üzerinden, hafif tonda yüksek sesle konuşuyor Kör Fakı dayı. Kendisini, dinleyen gençten biri...

-İnkarcı olmayalım yeğen; bunlar gelmeden önce suyumuz mu vardı, elektriğimiz mi vardı, yolumuz mu vardı?

-Yok muydu?

-Benim yoktu. Sonra bak; bunlar gelmeden önce kişi başına düşen milli gelirimiz üç bin dolar kadarmış, şimdi ise on iki bin dolar düşüyormuş kişi başına...

***

Onları hoş sohbetleriyle baş başa bırakalım da, Kör Fakı'nın dediği, kişi başına düşen on iki bin dolara bakalım. Fakı dayı galiba, öyle bir para var ortada sanıyor. Öyleyse niye paylaşmıyoruz? Madem ki hem milli hem gelir hem de kişi başına düşüyor, düşsün o zaman bizim de başımıza...

***

Ne var ki öyle değil durum. Fazla teknik ve terminolojik ayrıntıya girmeden tanımlayalım:

Milli Gelir: Bir ekonomide belli bir döneme ilişkin safi milli hasıla değerinden aynı dönemde, o ekonomide alınan dolaylı vergiler toplamının çıkartılmasıyla elde edilen tutar milli gelirdir.Bilimsel anlamda milli gelir bir ülkede belli bir dönemde üretilen mal ve hizmetlerin net parasal değeridir. Bir kavram daha var sık dile getirilen: Gayri Safi Milli Hasıla(GSMH)...

Millî gelir ile ilgili iki temel kavram vardır. Bunlar Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) ve Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) kavramlarıdır. GSYİH, bir ülkenin sınırları içerisinde hem o ülkenin yurttaşları hem de yabancılar tarafından elde edilen gelir, GSMH ise bir ülkenin yurttaşları tarafından o ülkenin sınırları içerisinde ve sınırları dışında elde edilen geliri ifade eder. Bunları kim tespit eder, kim hesaplar? Tabii ki Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK).

TÜİK'in bunu nasıl hesapladığı çok karışık ve ayrıntılı; bize göre de meçhul...

***

Bunu da bir kenara bırakalım. Ancak, şu söylemler de göz önünde bulunsun:

-En büyük yalan istatistik yalandır.

-İstatistikler, rakamlarla söylenen yalanlardır.

Biz, istatistiklere de, söylenenlere de bakmayalım; doğrudan yaşantımıza bakalım:

Gelirimizle rahat geçinebiliyor muyuz? Hatta bundan da daha önemlisi; insanca ve insan onuruna yakışacak şekilde yaşayabilmemize yetecek kadar sabit gelirimiz var mı?

Varsa; Kör Fakı dayının söyledikleri de, TÜİK'in rakamları da doğrudur.

***

Yoksa?

Yoksa, işte bunu düşünelim. Verilen rakamlar da söylenen yalanlar da girmesin kulağımıza.

Refahın ölçüsü; ülkede yaşayan her bireyin, mutlaka bir gelir kaynağının bulunması, bir işte çalışıyorsa ücretinin, çalışmıyorsa bir kural çerçevesinde, sigortaların ya da devletin vereceği desteğin olması, sağlık güvencesinin mutlaka şart olması, eğitim hakkından eşit düzeyde yararlanıyor olması, gelecek endişesinin bulunmamasıdır.

***

Bunlar; o sözünü ettiğimiz milli gelirin paylaşılmasıyla olur.

Tabii ki eşit paylaşımdan söz etmiyoruz, dünyada yok böyle bir şey, "adil paylaşım"dan söz ediyoruz. Adil paylaşım; her bireyin emeğinin karşılığını alması, her bireyin ihtiyacının karşılanmasıdır. Dediğimiz gibi, insanca ve insan onuruna yaraşırca yaşamasına yetecek ölçüde olmasıdır. Milli gelirin adil paylaşımına, refahın tabana yayılması deniyor. Gıda paketleriyle ve kömür çuvallarıyla, tabana yayılmıyor refah; ancak onur kırıyor.

 

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum