phishing
Nurettin BURHAN

Nurettin BURHAN

Tablo

Kaldığımız yerden...

 

 

Kaldığımız yerden...

 

Uzunca bir tatil sürecinden sonra, soralım bakalım kendimize: Nerede kalmıştık?

Yok yok, şöyle düzeltelim; en başta, tatil yapmak çalışanlara özgü bir dinlenmedir, e benim çalıştığım bir işim mi var ki tatil yapayım. İkincisi, nerede kaldığımızı falan unuttum; aslında kaldığımız yer falan da yoktu, oradan oraya sürüklenip duruyorduk. Hangi gün, hangi gündem kaydırılıp, çarpıtılırsa onun peşinde koşuyorduk; istikrar hak getire...

***

Bakın işte, bugün 18 Eylül, okullar açıldı; hangi program, hangi müfredatla?

"Yeni Müfredat" diye ucube bir metin atıldı ortaya. Ben eminim; bunu uygulayacak eğitim yönetimi ve öğretmenler anlamış değiller ne yapacaklarını, anlatılamadı onlara bile, çünkü yapanlar, neyi ne için yaptıklarını bilmiyorlar ki... "Yapın" dendi onlara yaptılar...

***

Bu değişiklikten eğitimciler zarar görmeyecek, verilen talimatı yerine getirecekler. Veliler de farkına varamayacaklar, çocuklarına verilen zararın. Asıl zararı öğrenciler görecek, onları beyinlerinden vuracak getirilen değişiklikler. Her sistem değişikliği, bir kuşak kaybıdır ya da bir kuşağın kazanılması... Onun için; eğitimde sistem değişikliği, normal ülkelerde belki kırk-elli yılda bir yapılır. O da ya çağın ya da ülkenin ihtiyaçları değişmişse...

***

Bizim ülkemizdeyse "sistem" kavramı gitmiş, sanki yerine "program" kavramı oturmuş.

Her iktidar değişikliğinde olsa sistem değişikliği, anlarız/anlamaya çalışırız; hadi her hükümet değişikliğinde yapılan sistem değişikliğini de anlamaya çalışalım; ama her bakan değişikliğinde de sistem değişikliğine gidilirse, bunun anlamı kalmaz veya çok açık bir anlamı vardır: Bu anlam; başta söylediğim gibi, öğrencilerin beynini hedef alan yıkıcı bir saldırıdır.

***

Bunun somut sonucunu, OECD Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) raporlarında görüyoruz: PISA test sonuçlarına göre; dünyada, kendi dilinde, okuduğunu anlayamayan ülkeler sıralamasında, Türkiye ilk sıralarda yer alıyor. Yazık değil mi?

Eğitimin çağdaşlaştırılması-gericileştirilmesi tartışmalarından falan vazgeçtik; okuduğunu anlayamayan bir nesil yetişiyor. Acaba hedef gerçekten bu mu? Yani okuduğunu anlamayan hatta okumayan, yalnızca kendilerine söylenene inanan bir nesil mi isteniyor?

                                                                        ***

Neyse; daha bismillah, sezonun ilk yazısında ham armut gibi boğaz almayalım.

Bu ağır ve bedeli de ağır olacak konuyu zamana yayalım. Sorumluluk ve vicdan sahibi eğitimciler, aydınlar, siyasetçiler ne yapacak bakalım, onları izleyelim.

YORUMLAR

  • 0 Yorum