phishing
Nurettin BURHAN

Nurettin BURHAN

Tablo

Canım burnumda!

 

Canım burnumda!

 

"Canım burnumda" deyimini çok duymuşsunuzdur. Hani; bitmek bilmeyen, zamanında yetişmeyen ama mutlaka olması da gereken bir işin telaşında olan insanlara ya da tepesinde dönen beladan nasıl kurtulacağını bilmeyen insanlara, bir şey sormaya, söylemeye kalksanız, "git başımdan, canın burnumda zaten!" diye patlarlar ya... İnsanlarımızın canı burnunda sanki, yürüyen barut fıçısı gibi, patladı-patlayacak...

 

***

Bir olay aktaracağım size şimdi.

İki yakınını bir cinayete kurban veren bir arkadaşımın yarasını deşmiş olmayı göze alarak ve kendisinden özür dileyerek... Toplumun ne hale geldiğine canlı örnek çünkü...

Bir liralık çakmak için iki ölü, bir ağır yaralı...

Yer Uşak, pazar meydanı... Bir amca ile yeğeni... Biribirine yakın yaştalar, otuzlu yaşlar...

Birinin dört, birinin üç çocuğu var. Yedi çocuğun rızkı için, pazarda "ne alırsan 1 lira" tezgahı açmışlar, ekmek parası peşindeler...

 

***

Rastgele bir müşteri işte, bir lira verip, bir çakmak alıp gidiyor. Sıradan alışveriş, sorun yok.

Bir hafta sonra geri geliyor müşteri; pazarcı müşteriyi tanımıyor tabii ama müşteri kendisini "geçen hafta sizden bir çakmak almıştım" diye hatırlatmaya çalışıyor. Eeee!?....

"İşte o çakmak, bozuk çıktı." Olur ya... Yapılması gereken belli, buyur geri al bir liranı...

Öyle olması gerekmez mi?

 

Öyle olmuyor işte...

Müşterinin canı burnunda; neden bozuk çakmak satıldığına takmış, saydırıyor...

Pazarcının da canı burnunda; belalı müşteriyi defetme sertliğinde...

Kavga tokatlaşmaya varıyor. Etraftakiler ayırıyor falan... Kavga bitiyor.

Bitmesi de gerekmez mi zaten?

 

***

Ama bitmiyor...

Müşteri olan evine gidiyor, oğlunu ve pompalı tüfeğini de yanına alıp pazaryerine dönüyor.

Laf yerine tüfek mermileri saydırılıyor bu kez...

Amca-yeğen pazarcılar kanlar içinde... Kurtarılamıyor, gidiyor iki can.

Yetmiyor. Araya girip kavgayı ayırmak isteyen de vuruluyor. Ağır yaralı. Şimdilik yaşıyor...

***

Verdiğim örnek, günlük yaşanan sıradan gibi görülmeye başlanan olaylardan biri...

Artık kanayan yaramız, utancımız aile içi şiddet ve kadına yönelik katliama dönüşen cinayetler konusuna girmeyelim hiç! Trafikte; niye solladın kavgalarına da...

 

İnsanlarımız gergin, sinirli, mutsuz... Selam verilse, küfür gibi algılanıyor.

Herkes biri birine, düşman gibi bakıyor. Yürüyen barut fıçısı gibi, bir kibrite bakıyor...

Gülen yüz, gülümseyerek selamlaşan insan göremiyorsunuz neredeyse...

"Neden böyle?" sorusunu sormaya bile gerek duyup, zaman ayıran yok...

Doğal afet seline kapılmış, kurtulma umuduna yitirmiş, sürüklenip gidiyoruz.

Toplumsal bir cinnet geçirmekteyiz sanki...

 

***

İşte böyle bir toplum; yönetenlerce, yön verilenlerce, çare bulması gerekenlerce...

Daha da gerginleştiriliyor, ayrıştırılıyor, kamplaştırılıyor.

TV ekranlarında abus, asık, gergin suratlar öfke saçıyor.

Meydanlarda kin ve nefret sloganları atılıyor.

Nedenine girmeyelim hiç, nedeni belli...

 

***

Şu kadarını söyleyelim ki; gidiş gerçekten kötüye doğru...

Bu gidişi yönlendirenler ve yönetenler bilmeli ki...

Bu böyle giderse; bu toplumsal cinnet ve öfke selinden, bu ortamı yaratanlar da kurtulamayabilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum