phishing
Nurettin BURHAN

Nurettin BURHAN

Tablo

"Adalet" deyince...

 

"Adalet" deyince...

 

Hemen başından söyleyeyim; amacım, CHP'nin başlattığı "Adalet Yürüyüşü"ne, basın yoluyla destek değil. Tam tersi, yani CHP yürüyüşünün, ilmek uçlarını yakalayıp, oralardan çekiştirerek; güç odaklarından tırsıp, siyasi beyin orgazmı yapan fırsatçılar gibi CHP'ye vurmak hiç değil... Amacım; Adalet-Gözlem-Mantık-Vicdan güzergâhında biraz gezinerek, eleştiri-özeleştiri kıvamında birazcık beyin jimnastiği... En azından bunu denemek.

***

Adalet; şimdiki kullanıldığı anlamda anlaşıldığı gibi, sadece adliye binalarının mahkeme salonlarında, yargıçların verdiği/vereceği kararların "hak yerini buldu" inancı yaratması, yani vicdanları rahatlatması değildir. Bu durumun önemsizliğini, daha önemli başka anlamı olduğunu söylemiyorum; bu elbette önemlidir hatta göze görünen somut durumdur.

***

Ancak adalet, yalnızca bu noktada kalan bir kavram değildir.

Geçenlerde paylaştığım gibi; bir beyaz bez zemine, kırmızı harflerle konduruluvermiş, altı harfli bir sözcük gibi görünür ama, dünyanın en büyük sözüdür adalet. İnsanlığın var oluşundan bu yana, insan ilişkilerinin uyumunda, varlığı ya da yokluğuyla kendisini hissettiren bir duygudur adalet.

***

Adaletin bir adı da "Hakkaniyet"tir. Hakka uygun olup-olmama durumu yani.

"Hak" nedir? Hak, yalnızca emek karşılığı elde edilen bir irat değil tabii ki; inananlar bilir ki "Hak", Allah'ın Esmaül Hüsna'ından (99 güzel adından) biridir. Onun için, yapılan bir işin veya insan davranışının hakka, hakkaniyete yani adalete uygun olması istenegelmiştir.

Uygunsa, boyunlar kıldan incedir adalete karşı. Ya değilse....

***

Şimdi; hem gözlemleriniz, hem mantığınız hem de vicdanınızla düşünün.

Evlerimizden başlayalım isterseniz; eşler arasında, abla-kardeş, abi-kardeş, hele hele abi-kızkardeş arasında her şey adaletli mi? Cevap samimiyetle 'evet' ise sorun yok zaten. Ya değilse? Bırakın, cevabı vicdanınız versin isterseniz.

***

İş yani çalışma dünyasına bakın.

İş arayan işsizlerin arasında hiç bir ayrım yapmadan, boşalan kadroya kim liyakatliyse onu mu alıyorlar? Hadi, karartın vicdanınızı da 'evet' deyin bakalım! Diyebiliyorsanız yine sorun yok; sorun sizde yani biten sizsiniz. İşverenler de düşünebilir; istediği işi yapabiliyor, istediği ihaleyi alabiliyor mu?

***

"Eğitim" diyeceğim; ama...

Cidden korkuyorum; bir kişi bile olsa, "eğitimde fırsat eşitliği ve adalet vardır" deyiverirse...

Nutkum tutulur, ne diyeceğimi bilemem de "hay senin vicdanına" diye başlayan bir söz ağzımdan kaçıverir diye korkuyorum.

***

İşte böyle, hayatın her alanında yaşanan tüm adaletsizlikler için...

İnsanların (insanlığın);  vicdanının sesini dinleyerek, adalet istemesi, adalet araması, insan olmasından kaynaklanan bir davranış, bir insan refleksi, bir haktır. Asıl bunu yapmıyorsa; insan imanı zayıflamış, insan vicdanı kararmış, insanlık duyguları ölmüş demektir.

***

İnsanların (insanlığın), adalet araması, adalet talep etmesi, en doğal insan haklarındandır.

Uygar toplumların temel yasaları, insanların hak arama yollarını açık tutmuştur.

Bu hak, toplumları yöneten erklerin bir "lütfü" değil, toplumsal sözleşmeler olan temel yasalarında (anayasalarda) tanınmış olan en temel haktır.

***

Tabii ki; hak aramanın yol ve yöntemleri de yine temel yasalarla düzenlenmiştir.

Hak ararken, hak çiğnememek bu düzenlemelerin temel kuralıdır.

Hak çiğnenmiyor, yasalara uyuluyorsa; "Hak"kın (Allah'ın) tanıdığı "adalet isteme" hakkını insanların elinden almaya yönelik davranışlar, hem "Hak" buyruğunu hem de temel yasaları çiğnemek olur. Bunun da tabii ki hem vebali hem de yasal sorumluluğu olacaktır.

YORUMLAR

  • 0 Yorum