phishing
İSMAİL AKAR

İSMAİL AKAR

GÜNDEM

6 MAYIS

Cezaevinde bizi, yangından mal kaçırır gibi kaptılar, havalandırmaya getirdiler. Ayakkabılarımızın bağlarını bile bağlamamıza fırsat vermediler. Postallarımın bağlarını bağlasınlar; asıldığımda ayağımdan düşmelerini istemem.”

Deniz Gezmiş, idam sehpasında bunları söylüyordu.

Yusuf Aslan, kendisinden önce idam edilen Deniz Gezmiş’in söylediklerini avluda duyduktan sonra idam sehpasına bunları söyleyerek gidiyordu:

“Ben ülkemin bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu için şerefimle bir defa ölüyorum! Sizler bizi asanlar, şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz! Biz halkımızın hizmetindeyiz! Sizler Amerika’nın hizmetindesiniz!

Yaşasın devrimciler!

Kahrolsun faşizm!”

Hüseyin İnan’ın idam sehpasındaki son sözleri:

“Babam, yarın ayağımdaki bu lastik ayakkabıları görüp, doğru dürüst bir ayakkabısı bile yokmuş diye üzülmesin. Askeri cezaevinde, ayakkabılarımızı giymemize bile fırsat vermediler. Ayakkabılarım cezaevinde kaldı. Onlara hediyem olsun… 

Ben şahsi hiçbir çıkar gözetmeden halkımın mutluluğu ve bağımsızlığı için savaştım! Bu bayrağı bu ana kadar şerefle taşıdım! Bundan sonra bu bayrağı Türk Halkına emanet ediyorum!”

 

GİTTİLER AKŞAM OLMADAN ORTALIK KARARDI

6 Mayıs 1972 tarihinde , ‘3 Fidan’ darağacında idam edildi.

Sözüm ona, suçları Anayasal düzeni değiştirmekti.

Aradan yıllar geçti.

Bu yiğit insanlar topluma mal oldu.

Doğan çocukların adı Deniz oldu.

İnan oldu.

Yusuf oldu.

Fakat onları mahkûm eden mahkeme heyetinin bir tanesinin adı bile hatırlanmıyor şimdi. 

İdamlarına karar veren Ankara 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi Başkanı emekli Tuğgeneral Ali Elverdi, yediği yemeğin, nefes borusuna kaçması sonucu boğularak öldü. Takdiri ilahi ya da etme bulursun…

68 kuşağının sembol isimleri, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın adlarına türküler yakıldı. Şiirler yazıldı.

İşte Atilla İlhan o günlerde yazdığı şiir. Ahmet Kaya’nın sesinden dinlediğimiz türkü…

“Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı 

Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı 

Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı 

Gittiler akşam olmadan ortalık karardı...” 

 

SİYASET KUŞUNUN SOL KANADINI KIRDILAR

Eğer günümüzde sol oylar yüzde 25-30’larda kalıyorsa geçmişe bakmak lazım.

İşte 1968’li yıllarda sol budandı. Tek bir insan canına kıymayan gençler idam edildi.

Sonra sol yine toparlanmaya başladı. Bu kez 1980 faşist askeri darbesi karabulut gibi çöktü.

Siyaset kuşunun sol kanadı kırıldı. Kanadı kırık ve yaralı kuş ancak bu kadar yol alabiliyor. Sol düşüncenin etkili isimleri ya idam edildi, ya işkencelerde öldürüldü. Ya da yurt dışına sürgüne gönderildi. Büyük bedeller ödetildi...

 

 

SOL DEMEK HIRSIZLIĞA, YOLSUZLUĞA, YOBAZLIĞA, YOKSULLUĞA KARŞI ÇIKMAKTIR

Sol demek, her yaptığın işin neye yarayacağını bilmek demek,

Okuduğun her kitabı, denizlerin tuzunu, göklerin mavisini iyi bilmek demek,

Bir ormanda pusula olmadan Kuzey Yıldızı'na bakıp yolunu bulmak demek,

Herkes birinin karşısında mum gibi dururken kendin gibi durmak demek,

Geceyi sevmek gün batımlarını sevmek demek, 

Ormandaki tüm sesleri sevmek demektir;

Vatansever olmaktır.

Halkın yanında ezilenlere merhem olmaktır

Hırsızlığa, yolsuzluğa, yobazlığa, yoksulluğa karşı çıkmaktır..

Ağız dolusu gülmek demek,

Ve her yenilgiden sonra şöyle bir silkinip kendi  küllerinden yeniden doğmaktır.           

Ne diyorduk…

Tarihin en güzel yerinde son sözü inanan ve direnenler söyler.

Mutlu ve aydınlık yarınlara…

YORUMLAR

  • 0 Yorum