phishing
ALPER AKSOY

ALPER AKSOY

KONUK YAZAR

Teşkilatın Fırçası

70’li yıllarda savaş önce duvarlarda başlamıştı. Her mahallenin sokaklarında kat kat afişler, kat kat boya katmanlarına rastlanırdı...En üst katmandaki afiş ve sloganların en uzun ömürlü olanları o mahallenin rengini yani sonucu tayin ederdi. Bunu bilen Ülkücüler ve Devrimciler bilhassa geceleri amansız bir savaşa tutuşurlardı. Taze afişleri sökme, taze sloganları kapatma ayrı bir uğraştı... Sırf bu iş için özel ekipler oluşturulur ve devriye atarlardı. Devriyelerde her gurup kendi yazı ve afişlerini korurken karşı gurubun afişlerini yırtar ve duvar yazılarının kireçle kapatırlardı.

 

***

Niksar’da Rasim Kani, Cengiz Yenihan ve Kanunsuz Kaya lakaplı Kaya Doğruer sokaklara slogan yazmak için ellerinde kovalar ve fırçalarla caddelere çıkmıştı, üçü de silahlı idi.. Cengiz koruma yaparken Rasim ve Kaya duvarlara yazı yazacaktı...Gecenin karanlığında birden iki polis otosu sert bir fren sesiyle yanlarında duruverdi. Arabalarından süratle dışarı atlayan çevik polisler gençlere seslendi:

-Eller yukarı kıpırdamayın!..

Dört ülkücü genç ellerini kaldırdılar, polisler geldi kemerle karın boşluğu arasındaki silahlarını aldılar. Slogan yazmak için kullandıkları fırçaları da suç aleti olarak gören polisler onları da almak için ellerini uzattıklarında Kanunsuz Kaya lakaplı ülkücü polislere sert çıktı:

-          Fırçayı vermem, dedi, boşa uğraşmayın!..

Polisler şaşırdı; silahını hiçbir direniş göstermeden teslim etmişti, boya fırçasının bir özelliği ve kıymeti mi vardı? Ekip komseri bunu anlamak için:

- Fırçanın özelliği ne? diye sordu.

- Silah benim şahsıma ait, onu teslim ettim... Suçum varsa da girer aslanlar gibi yatarım... Ama fırçayı vermem,

- Fırçanın özelliği ney?

- Çünkü o teşkilatın fırçası.

- Saçmalama ver fırçayı

- Hayır teşkilatımın bana emanetini size asla teslim etmem.

.....

Kaya o kadar azimli ve kararlı idi ki polisler işi sarpa sardırmamak için Kanunsuz Kaya’dan “teşkilatın fırçası”nı almaktan vazgeçtiler.

 

CNN TÜRK EKRANLARINDA MERAL AKŞENER PROFİLİ

Kağıttan okumayan, teklemeden; rahat konuşan, kibirsiz, sıcakkanlı, neyse o bir görüntü... Sanki kapı komşumuz, sanki ailemizden biri, sanki kırk yıllık dost gibi...

MHP'ye tam demokrasi vaadi isabetli ama tüzükte sadece bir maddenin değişikliği üzerinde durması büyük bir eksiklikti...

MHP tüzüğünün en az on maddesi Stalin dönemi Komünist Partisinde bile yok. Bu konularda enforme edilmediği için teşkilatların beklentisini karşılayacak söylemlerde bulunamadı.

En isabetli teşhisi de MHP'nin erkek egemen bir parti hüviyetinden çıkartılması, kadın oylarının önemini vurgulamasıydı.

Sonuç olarak Meral Akşener MHP Genel Başkanlığı için iyi bir figür ama kaynayan MHP tabanını rahatlatacak parti içi demokrasi konusunda söylemlerini yetersiz buldum. Hatta totaliter rejimlerde görülen tüzük maddelerinin getirdiği problemlerin hiç farkında bile değil, dolayısı ile çözüm önerileri de sunamadı.

 

AMMA DA SALAKMIŞIZ HAAA!..

Marketi soymak isteyen soyguncu bir gün önce gelip market sahibi ile konuşmuş, günlük cirosunu, kaçta kapattığını, kaç kişi çalıştığını sormuştur... Ertesi gün de soygundan önce iki saat market çevresinde gezinmiş ve işyeri sahibi de bunu görmüştür... Gece saat onda yüzüne kadın çorabı geçiren soyguncular kasayı boşaltıp kaçmışlardır...

Bir hafta sonra soyguncular yakalandığında marketçi kendisine şöyle der:

"Amma da salakmışım haaa!.. Soygun geliyorum diye bağırdı, anlayamadım."

Gazeteci Yavuz Selim Demirağ köşesinde yazdı:

"1999 seçimlerinde DSP birinci parti MHP ikinci olduğu gece merhum Mehmet Gül, Mustafa Verkaya gibi bazı isimlerle harekete geçip bazı milletvekilleri ile irtibat kurduk. DYP, ANAP, Fazilet Partisi ve hatta DSP'den seçilip henüz mazbatasını almamış 15 isim yemin töreni sonrası MHP'ye katılalacaktı. Bu isimlerden biri de Meral Akşener idi.

 

 

***

Bu esnada Köşk ile temas sağlayarak devrin Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel'e MHP'nin daha fazla milletvekili olması durumunda başbakanlık görevinin Bahçeli'ye verilip verilmeyeceğini sorduk. "Anayasa ne derse o olur. Çoğunluk MHP'de olursa elbette görev verilir" cevabı geldi. Ancak Bahçeli ani bir yazılı açıklama ile "Siyasi transferi etik bulmuyoruz" diyerek Başbakanlığı adeta elininin tersi ile itti. Heyecan kursaklarda kaldığı gibi MHP'ye gelmek için can atan isimlere verilen sözlerde güme gitti."

Bunun gibi yüzlerce örnek sıralayabiliriz.

MHP'deki "Bahçeli İhaneti" aslında kendini hiçbir zaman saklamadı.

Gümbür gümbür "Ey Ülkücüler!.. Ben size ihanet ediyorum" dedi.

Bizse hep nurdan gömlek giydirdik çamurdan adamlara.

Her yanlışa, her ihanete kutsal kılıflar uydurduk.

Şimdi dönüp geriye baktığınızda siz de kendinize soyulan market sahibi gibi sözler söylüyor musunuz?

 

 

 

 

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum