phishing
Orhan DURAK

Orhan DURAK

DURAKTAKİ ADAM

Sayın Belediye Başkanım Mutlu musunuz…?

Son 2-3 aydır Afyon’da gerek yazılı basında,gerekse görsel medyada bir haber kamuoyunun dikkatinden kaçmadı.Neydi bu haber…? “Afyon Belediyesi tarihinin en büyük yatırımını yapıyor,eski Atatürk statı ve Jandarma çevresine içinden ufak bir arabanın geçebileceği kanalizasyon sistemi döşeniyor,,deniliyordu.

 

İnanın ben anlamakta zorlanıyorum.Bu beyanatları verenler Afyon insanını o kadar mı saf görüyorlar,aldattıklarını mı zannediyorlar…?Sizin yaptığınız o yatırımları Afyon halkı için değil,yıkılacak ATATÜRK statı yerine yapılacak konutlara yaptığınızı sağır sultan bile biliyor.İnsanları kandırdığınızı zannetmeyin.Bu konu Afyon’da her yer de  benim yazdığım şekilde konuşuluyor.

Geçenlerde özellikle giderek baktım. O tarihi stat arka taraflardan itibaren (yan sahalar ve idari binalar)yıkılmaya başlamış. Yıllarca ben ve benim gibi futbol oynayan spor yapan insanların o tarihi statı yok olmak üzere.

 

AFYON HALKI PARA TOPLADI

1930’lu yıllarda devlet satın alınacak bu statın arsası için (70 bin metrekareye yakındır) 7 bin 500 TL ödenek gönderiyor. Ancak bu para sadece arsa için. Stat için ödenek yoktur. Spora gönül veren bir grup o yıllarda kapı kapı dolaşıp 30 bin TL topluyorlar ve bu stat yapılıyor. Son 10-15 yıldır ise Afyon insanı sabahları şehir merkezinde olan bu stada  spor yapmaya akın akın geliyorlar.

 

Sayın Belediye Başkanım,

Şimdi soruyorum, halkın kapı kapı dolaşarak topladığı paralarla yapılan bu stadı hangi hakla yıkıyorsunuz?  Biliyorum, ben değil TOKİ yıkıyor falan diyeceksiniz. O zaman yıktırmasaydınız. Afyon halkı sizi Afyon Emir’i ve Emin’i olarak seçmedi mi…? Bunca insan bundan sonra spor yapmaya nereye gidecek…?Yeni yapılan stata mı gidecekler…?

 

Sayın Başkanım,

Size eski SSK hastanesi önündeki kaldırım üzerinde bulunan büfeyi neden yıkamadığınızı müteaddit defalar sordum, cevap alamadım.

Şimdi son olarak ben size şunu söylüyorum;

Gelecek nesiller sizi köprü yapan, stat yıkan, ancak eski SSK önündeki kaldırımda ve yine eski Doğumevi önündeki kaldırımda bulunan 4-5 metrekarelik büfeleri yıkamayan bir başkan olarak hatırlayacak.

Ne kadar acı değil mi?

 

 

ÜNİVERSİTE HASTANESİ  ( MAVİ HASTANE )

Üniversite hastanesi veya diğer adı ile Mavi Hastane...  Afyon’umuz için bulunmaz bir nimet diyebilirim.Devletimiz bu hastanenin yapımında hiçbirşeyi esirgememiş.Alt yapısı mükemmel,teknolojisi ise muhteşem ,insanlarımızın daha sağlıklı olabilmeleri için her türlü araç ve gereç fazlası ile var.Bütün bunlar yeterlimi peki... ? Hayır... ! Çünkü çeşitli nedenlerle bu muhteşem hastanede akademisyen sıkıntısı zirvede. Kalan birkaç akademisyen ile hastanenin çarkını döndürmeye çalışıyorlar... Ancak yeterli değil. Sebebi ne olursa olsun fatura Afyon halkına çıkıyor. Elimizde böylesine harika bir hastanemiz var iken insanlarımız şifa bulmak için civar illere gidiyorlar. Bunu kabullenmek mümkün değil.

 

 

Değerli okurlarımız; hemen şurada, kulağımızın dibinde Isparta’da, Süleyman Demirel Üniversitesi Hastanesinde yüzü aşkın akademisyen var. Ne acıdır ki büyük bölümü Rektör Mustafa Solak’a olan tepkileri nedeniyle Isparta’ya gitmişlerdir. Elimizdeki bu akademisyenleri kaçırdığımız yetmiyormuş gibi bir de FETÖ olaylarına karışan akademisyenler ayrılınca Üniversite Hastanemiz resmen çöktü. Kaba bir hesapla kaybettiğimiz akademisyen sayısı 100 civarında... Bu güzel hastanemizin içi boş. Şu sıralarda kaybettiklerinin farkına varan Rektör’ün sebep olduğu açığı kapatmak için akademisyen alımı için uğraştığı gözleniyor. Aldıklarını tutabilirse tabii... Elindekileri kaçırdıktan sonra!

 

DR. AKICI ADETA BİR BİYONİK ADAM

Geride kalan birkaç akademisyen ile diğer Doktorlarımıza ise haksızlık etmeyelim. Allah var cansiperane çalışıyorlar ve halkımıza eksiklikleri belli etmemeye çalışıyorlar.Onlara bu yoğun tempoda verdikleri insanüstü çalışmaları nedeniyle saygı duymak gerek... Verebilecekleri hizmetin çok ötesinde çalışıyorlar.

Burada bir doktorumuz için parantez açmak istiyorum... Bir ay kadar önce Devlet Hastanesi acilinde yaşadığımız bir macera nedeniyle eşimi çok ağır bir tabloda Üniversite Hastanesine götürdük. Hastamızdan hemen hemen ümidimizi kesmiştik diyebilirim. Allah karşımıza orada Yrd. Doç. Dr. Murat Akıcı’yı çıkardı. Belki de bu bizim son andaki şansımızdı. Bir ara kaybettiğimizi zannettiğimiz eşimin tedavisini başarı ile yaparak onu tekrar hayata döndürdü. Dr.Akıcı Devlet Hastanesinden geçmiş Üniversite’ye. Kısa sürede hastalarının gönlünde taht kurmuş...  Bilgi birikimi, tecrübesi, güler yüzü ve sempatisi ile hastalar ve yakınları tarafından çok sevilen birisi. O denli alçak gönüllü ki; kendisine hizmetleri nedeniyle teşekkür ettiğinizde bile “Ben bir vasıtayım” diyebilecek kadar mütevazı... Dr. Murat Akıcı gibilerinin sayılarının artması sadece Afyon’umuz için değil ülkemiz içinde bir kazanımdır. Dr. Akıcı adeta bir Biyonik adam... O kadar enerjiyi nereden bulur bilemiyorum. Gecesi gündüzü yok. Gecenin saat 03.00 nde bile telefonla rahatsız etseniz sesinden insancıl yaklaşımını hissedersiniz. İnsanların sağlığı ile uğraşırken bir yandan da uhdesine verilen Baş Tabip yardımcılığını yürütüyor. Allah ona güç, kuvvet versin... Çünkü Afyon’un ona ihtiyacı var... Hastanız ne denli ağır olursa olsun davranışları ve söylemleri ile size güven veriyor.

 

ÜNİVERSİTE HASTANESİ YOĞUN BAKIMI

Murat hocamızın güzelliklerinden bahsettim ancak Genel Cerrahi Yoğun Bakımı için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Eski ve emekli bir anestezi teknisyeni olarak yoğun bakım ile ilgili gözlemlerimi aktarmayı ise bir yerde görev sayıyorum. Bana göre yoğun bakım evlere şenlik. Aslında yoğun bakım demeye dilim varmıyor. İçeriye giren çıkan belirsiz. İçeri girip çıkan gerek hekimler ve personel başta olmak üzere hasta yakınları da dahil hiç kimseye kep, maske, galoş ve önlük verilmiyor. Dışarıdan gelen kim olursa olsun o anki kılık kıyafeti ve ayakkabısı ile içeriye giriyor. Daha doğrusu enfeksiyonu önleyici hiçbir tedbir yok.Enfeksiyon olmaması ise mucize.Düşünün lavabodan gelen birisi hiçbir önlem alınmadan içeriye giriyor.Anlaşılır gibi değil.Hastamı görmek için girdiğimde orada görevli bir Sağlık Memur’u ve hemşire kardeşimiz “çiğ köfte” yiyorlardı. Aramızda ufak bir tartışma geçti. Bu arkadaşımız bana “ siz hastane enfeksiyonu diye bir şey duydunuz mu ?” diye sordu. Ben de kendisine 52 yıllık eski bir sağlıkçı olduğumu ve o söylediği şeyi ilk defa duyduğumu söyledim. Gözlerinde 52 yıl sonrada olsa bana bir şeyler öğretmenin mutluluğunu gördüm. Kendisine bana böylesi önemli bir konuyu öğrettiği içinde ayrıca teşekkür ettim.

YORUMLAR

  • 0 Yorum