phishing
Orhan DURAK

Orhan DURAK

DURAKTAKİ ADAM

SARI HASAN VE YAŞAM ÜZERİNE

Sanıyorum 1975-76 yılları falan olsa gerek. Kocatepe Gazetesi Afyon’umuzun tanınmış simalarını isimlerinin baş harflerine göre varsa lakapları ile birlikte yayınladı.( H ) harfinde toplam 123 Hasan vardı. Bunlar da 3 sıradaki Hasan Altıntuğ’ın halk arasındaki adı Sarı Hasan’dı. Sarı Hasan Afyon Devlet Hastanesi’nde laboratuvarda çalışan çok tanınmış biriydi. Talebelik yıllarımda yanında staj yapmıştım. Nasip oldu okul sonrasında aynı hastanede birlikte görev yaptık.

 

40 YILLIK HİZMETİNDEN SONRA 1’NCİ DERECEDEN EMEKLİ OLDU

Hasan amca sadece hastanede değil Afyon’un genelinde büyük saygı ve hürmet gören bir isimdi. Hastane yemekhanesinde Dr. Abdullah Aydın ile birlikte aynı masada yemek yiyen tek kişiydi. Çok güzel giyinirdi. Giydiği lacivert takım elbisesi kaç yıllıktı bilmiyorum ancak her gördüğünüzde onun daha dün terziden çıktığını zannederdiniz. Yine onu işinin dışında fötr şapkasız, ayakkabılarını boyasız göremezdiniz. Son derece temiz giyinir, aşırı titizdi. Doktorlarımız dışında Afyon’un tanınmış simalarının gittiği Ticaret Odası lokaline hastaneden giden tek kişiydi. Çok daha önemlisi Devlet Hastanesinde laborant olarak çalışan bu mümtaz insan 40 yıllık hizmetinden sonra emekli oldu. Şimdi sıkı durun Sarı Hasan ilk okul mezunu olduğu halde kaçıncı dereceden emekli oldu dersiniz..? Türkiye’de başka bir örneği daha olduğunu sanmıyorum; 1’nci dereceden emekli oldu. O durumu nasıl sağladı bilemiyorum. Hatta onu örnek göstererek aynı şekilde 1. dereceden emekli olmak isteyenlerin talepleri reddoldu.

 

SARI HASAN BENİ ÇAĞIRIYORDU. ELBETTE BİR NEDENİ OLMALIYDI

Hasan amca emekli olduktan sonra ortalarda görünmez oldu. Çocuklarına sorarak hakkında bilgi ediniyordum. Biraz rahatsız diyorlardı. Yengeyi daha hastanede görevde iken kaybetmişti. Yengenin ölümü onu çok yıpratmıştı. Bir araya gediğimizde hayat arkadaşından bahsederken gözleri dolar “aynı yastığa elli yıl baş koyduk” derdi. Bir gün geç yaşta kaybettiğimiz oğlu Osman telaşla geldi ve  “Babam acele seni istiyor” dedi. Hasan amca çağırdı ise benim için bir emir telakkisidir adeta. Talebeliğimde yanında çalıştığım ve birçok şeyi bana öğreten Sarı Hasan beni çağırıyordu. Elbette bir nedeni olmalıydı. Hemen Osman’la beraber yanına gittik. Kapıdan girince dondum kaldım, koskoca Sarı Hasan zayıflamış adeta bir deri kemik kalmıştı. Halsiz ve bitkin görünüyordu. Elini öptüm, işaret etti yanına oturdum. İki eliyle ellerimi tutarak çok kısık bir sesle, “Orhan ben çok hastayım, karaciğer kanseri olduğumu söylediler, fazla bir ömrüm olduğunu sanmıyorum, senden ricam şu son torunu da sünnet edelim dünya gözüyle göreyim” dedi.

 

HER ŞEYE RAĞMEN HAYAT YAŞAMAYA DEĞER

“Sen ne zaman istersen yaparız, istiyorsan aletleri getireyim şimdi yapalım” dedim. Sünneti ertesi gün yapmak üzere karar vererek ayrıldık. Ve kararlaştırdığımız üzere ertesi gün öğleden sonra sünneti yaptım. Sünnet çocuğunu elinden tutarak Hasan amcanın odasına götürüp dedesinin elini öptürdüm. Çok mutlu oldu, teşekkür etti, gözleri doldu. Son torununun da mürüvvetini görmenin mutluluğunu yaşıyordu. Çocuğun elinden tutup odasına götürmek üzere hareketlendim. Arkamdan bir ses: “Orhan sen kal çocuğu götürsünler!” Hasan amcaydı seslenen.. Orhan kalsın odayı boşaltın, dedi. Yalnız kaldık ve yine işaret etti yanına oturdum. Yine elimi tutarak “Orhan oğlum işte geldim, işte gidiyorum, şurada 1 veya 2 günlük ömrüm ya var ya da yok. Ancak her şeye rağmen hayat yaşamaya değer, şimdi Azrail başıma gelse beş dakika daha fazla yaşamak için elimden geleni yaparım, yaşadığınız günlerin kıymetini bilin” dedi. Ve Hasan amca, namı diğer Sarı Hasan iki gün sonra hakkın rahmetine kavuştu. O’nun yaşamla ilgili sözleri hala kulağımdaydı. Yarım asırdır da hafızamdan çıkmadı. Nur içinde yat Hasan amca.

 

YAN ÖDEME ve BAHÇİVAN METİN

Hükümet 70’li yılların sonlarına doğru Hastanelere sayılı miktarda 300 TL’lik yan ödeme adı altında paralar göndermeye başladı. Bakanlığın gönderdiği bu paraları her ne kadar baştabip, başhemşire ve hastane müdürünün tayin ettiği söyleniyor idiyse de siyasi irade burada da boy gösteriyordu. Bir yerde bu paraların kimlere verileceğini hamili kartlar tayin ediyordu. Bu paralar dağıtılırken kriter çok çalışanlardan yanaydı. Sözde hastane idaresi liyakate göre değil kişilerin çalışma tempolarına göre veriyordu bu ödenekleri. En azından Bakanlık gönderdiği genelgelerde buna vurgu yapıyordu.

Yine böyle bir yan ödeme emrinin geldiğini 5 kişinin daha bu haktan yararlanacağı dedikoduları hastane içinde yayıldı. O dönemde de baştabip merhum Op. Dr. İhsan Saraçoğlu idi. Yine o dönemde hastanemizin kulakları çok ağır işiten ve çok asabi Metin isminde bir bahçıvanı vardı. Kimse ne iş yaptığını bilmez orta yerde dolaşır dururdu.

 

METİN, ÇOK ÇALIŞIYOR GÖRÜNTÜSÜ VERMEK İSTERKEN..

O da yan ödeme isteyenlerden biriydi. Personeller Metin’i bir güzel doldurmuşlar “Senin işini Orhan bey yapar Baştabip’le arası çok iyi” demişler. Metin geldi derdini anlattı. “Tamam Metin konuşuvereyim, ancak bu paralar çok çalışanlara veriliyor senin bir iş yaptığını gören yok”  dedim. Demez olsaydım! Metin hafta sonu almış eline testereyi, budama mevsimi olmadığı halde “çok çalışıyor” desinler diye bahçede ne kadar ağaç varsa dallarını kesmiş atmış. Pazartesi sabahı hastaneye gelenler resmen şok yaşadılar. O güzelim ağaçlar gitmiş yerine de telefon direği gibi sırıtan ağaç gövdeleri kalmıştı. Ancak Metin güzel bir fırça yemiş yan ödemeyi gene alamamıştı.

Sağlıcakla kalın.

YORUMLAR

  • 0 Yorum