phishing

Çocuklarımıza bırakabileceğimiz en yüce hatıra da, miras da şüphesiz ki milli egemenliktir

Çocuklarımıza bırakabileceğimiz en yüce hatıra da, miras da şüphesiz ki milli egemenliktir

Çocuklarımıza bırakabileceğimiz en yüce hatıra da, miras da şüphesiz ki milli egemenliktir
24 Nisan 2019 - 12:43


 
Demokrat Parti Genel Başkanı Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal, TBMM Genel Kurulu 23 Nisan Özel Oturumunda bir konuşma yaptı
 
 
“TBMM hem kuruluşun, hem kurtuluşun, hem egemenliğin hem de tüm farklılıkları reddedip “bir” olmayı başarmış bir milletin “bütünlük” sembolüdür”
 
Demokrat Parti Genel Başkanı Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal, TBMM Genel Kurulu 23 Nisan Özel Oturumunda bir konuşma yaparak “Unutulmaması gereken; bu meclisin milletin egemenliğini tesis etmek gayretiyle kurulduğudur. Burası birilerine yeni yetkiler ihdas etme, birilerinin kudretini arttırma yeri değildir” dedi.
 
Genel Başkan Gültekin Uysal, milli egemenlik, milli birlik ve beraberlik mesajı verdiği Genel Kurul konuşmasında şu görüşleri ifade etti:
 
“Acıdır ki 99. Yılında Yüce Meclisimiz güçsüz bırakılmış, “milli egemenlik”in simgesi olma vasfından uzaklaştırılmıştır”
 
 “ Sayın Başkan, Saygıdeğer Genel Kurul ve televizyonları başlarında bizleri izleyen aziz milletim, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
 
 TBMM’nin 99. Kuruluş yıldönümünü Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı da ayrıca tebrik ediyorum.
 
 Sözlerimin başında birkaç gün evvel Çubuk’ta saldırıya uğrayan CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı yapılan bu müessif saldırıyı kınıyorum. Şiddet ve terörün müsamaha ve tereddüt kabul etmeyeceği anlayışı içerisinde; bu yüce Meclisin bir ortak değer haline  getirilmesi, şiddeti ve terörü kınayan bir ortak tavır alması gerektiğini de paylaşmak istiyorum.
 
Bir asra yakın süredir milli egemenliğimizin sureti olmuş, Büyük Milletimizin büyük işler başarmış meclisinin kuruluşunun ve milli egemenliğin ebediyetini vurgularcasına geleceğe, çocuklarımıza armağan edilen 23 Nisan’ın manevi mahiyetini bugünlerde daha çok anlıyoruz.
 
Büyük Atatürk “Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur.”  diyerek millet iradesinin abidesi kabul ettiğimiz Yüce Meclisimizin niteliğini de en veciz bir biçimde ifade etmiştir.
 
Yüce Meclisimiz, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında oynadığı rol ile “gazi”lik sıfatına haiz olmuş, muhakkak ki zafere giden yolda tetikleyici bir vazife üstlenmiştir.
 
 
 
Bu bakımdan hem kuruluşun, hem kurtuluşun, hem egemenliğin hem de tüm farklılıkları reddedip “bir” olmayı başarmış bir milletin “bütünlük” sembolüdür.
 
Bu Aziz millet bir cihan harbinin ardından hiçbir hegemonyayı, hiç bir manda ve himayeyi, kimsenin üstünlüğünü kabul etmediği için, etmeyeceği için kutlu bir mücadeleye girişmiş ve hamdolsun galip ayrılmıştır.
 
Atatürk’ün beyan ettiği ve 21 Anayasası ile kanuni kayda alınan “milli egemenlik” ilkesi, sadece yabancı birtakım kaynaklardan, halk hareketlerinden, doktrinlerden kopya edilen, onlara heves edilerek alınan bir ilke değildir. Bu ilke Türk toplumunun kendine has gelişiminin, iki yüz yıllık tarihi tecrübesinin ürünüdür.
 
Acıdır ki 99. yılında, cihana kafa tutmuş, bir devletin kurtuluşuna liderlik etmiş, nice düşman ve tertipleri yenmiş Yüce Meclisimiz güçsüz bırakılmış, “milli egemenlik”in simgesi olma vasfından uzaklaştırılmıştır.
 
 Kurtuluş Mücadelemizin parolası “hakimiyet-i milliye, istiklal-i tamme”dir.
 
“Hakimiyet-i milliye” esasının vücut bulmuş şekli olan Gazi Meclisimiz, “hakimiyet-i şahsiye” diyen, bir şahsın ve zümrenin hakimiyetini evla gören bir anlayışın dayatması ile niteliklerini kaybetmeye başlamıştır.
 
Unutulmaması gereken; bu meclisin milletin egemenliğini tesis etmek gayretiyle kurulduğudur. Burası birilerine yeni yetkiler ihdas etme, birilerinin kudretini arttırma yeri değildir.
 
Milletimiz bizlere vekaletini kendi hak ve üstünlüklerini muhafaza etmemiz için emanet etmiştir.
 
“Çocuklarımıza bırakabileceğimiz en yüce hatıra da, miras da şüphesiz ki milli egemenliktir”
 
Temennimiz, bugün kurucularını şükranla andığımız, varlığına minnet duyduğumuz, Yüce Meclisimizin kurucu ruh ve akla, yani egemenliği “bila kaydu şart” millete teslim eden seciyesine erişmesidir. TBMM’nin en önemli vazifesi, manevi şahsına sıkı sıkıya bağlı mündemiç fonksiyonlarından “bütçe hakkı” başta olmak üzere varlık sebeplerine sahip çıkmaktır.
 
Hür fikriyatın egemen olduğu nesiller büyük işler başarmıştır, başaracaktır. En büyük misali ise büyük ve baki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.
 
Milli egemenlik, en yüce hürriyettir. Bu vesileyle çocuklarımıza bırakabileceğimiz en yüce hatıra da, miras da şüphesiz ki milli egemenliktir.
 
Hürriyetçi demokratlar olarak bizlerin gayreti milli egemenliği muhafaza etmek, çocuklarımız aracılığı ile ebediyete taşımaktır.
 
Tüm bu duygu ve düşüncelerle tüm çocuklarımızı bayramını kutluyor, “millî hâkimiyetin kayıtsız şartsız ve ortaksız sahibi yüce milletimiz”i saygıyla selamlıyor, başta Büyük Atatürk olmak üzere “baki bir devlet” kurma hayali ile bu vatan için emek vermiş herkesi, kanları canlarıyla vatan toprağının hamuruna karışan şehitlerimizi, “demokrasi” diyerek milli egemenliği perçinleyen Demokrasi Şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyor, bayramınızı tebrik ediyorum.”

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum