phishing

CHP Sözcüsü Öztrak: Taka Reisine Transatlantik Verilmez

CHP Sözcüsü Öztrak: Taka Reisine Transatlantik Verilmez

CHP Sözcüsü Öztrak: Taka Reisine Transatlantik Verilmez
16 Mayıs 2020 - 04:34


 
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Hain terör örgütü, dün Van’da Vefa Sosyal Destek grubunun aracına saldırdı. Hayatını kaybeden iki vatandaşımıza Allah’tan rahmet ve şehitlerimizin ailelerine ve milletimize sabırlar diliyoruz. Her zaman söylediğimiz gibi; terör bir insanlık suçudur, terörü lanetliyoruz. Yine, 101 yıl önce bugün, emperyalistlerin işgaline karşı milli mücadelenin ilk kurşununu atan Hasan Tahsin’i ve tüm şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz.
SAĞLIK VE EKONOMİ İÇ İÇE
COVID-19 salgını Türkiye ve dünya gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Tüm ülkeler bir yandan salgınla mücadele ederken, diğer yandan da salgınla beraber yaşamanın yollarını arıyor. Kuralları esnetmenin, kuralları koymaktan çok daha fazla özen ve hassasiyet gerektirdiğini tüm dünya örneklerinden görüyoruz. Normalleşme sürecinin yönetimindeki bir aksama veya gösterilen ihmal, mücadeledeki tüm kazanımları ve yapılan onca fedakârlığı bir anda boşa çıkarabiliyor. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, yurttaşlarımızın hayatının biran önce normalleşmesini tabi ki istiyoruz. Meselenin ya sağlık, ya da ekonomi olmadığını, iki sorunun iç içe olduğunu ve birlikte çözülmesi gerektiğinin de altını çiziyoruz.
SALGINDAN ÇIKIŞ SÜRECİ İYİ BAŞLAMADI
Bu nedenle bir yandan sağlıkçılarımızın salgınla mücadelede elde ettikleri kazanımları korurken, diğer yandan siyasi kanaatle, ya da yandaş kayırma güdüleriyle değil, Bilim Kurulu’nun önerilerini dikkate alarak, yavaş ama sağlam adımlarla normalleşmeliyiz. Türkiye “salgından çıkış sürecine” iyi başlayamadı. Saray Hükümeti, salgında ikinci bir dalgaya neden olmamak için, “sorumlu bir strateji” izlemekte zorlanıyor. “Bilimsel gerçeklere riayet” ve “karar sürecinde saydamlık” maalesef yok. Salgından çıkış sürecinde bir başıbozukluk, bir özensizlik dikkati çekiyor.
BU BİLİM KURULU’NU NEDEN KURDUNUZ
Sayın Sağlık Bakanı bir hekim… Etrafında Türkiye’nin en iyi profesörlerinden, doçentlerinden, bilim insanlarından oluşan bir Bilim Kurulu var. Ancak Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu;
AVM’lerin açılıp, açılmayacağına karar veremiyor,
Stadyumlarda futbol maçlarının yapılıp, yapılmayacağına karar veremiyor,
Bayramda sokağa çıkılıp, çıkılmayacağına yine karar veremiyor.
O zaman bu Bilim Kurulu’nu neden kurdunuz? Yani sizlerin Reis dediği Sarayın kibirli kişisinin tercihleri, bilimsel gerçeklerin önüne geçtiğinde bunu gizlemek için mi kurdunuz?
TAKA REİSİNE TRANSATLANTİK VERİLMEZ
Bu arada şunu belirtmekte de yarar görüyorum: Reis takada olur. Bu ülke ise koskoca bir transatlantik. Böyle devasa bir transatlantiği ancak iyi eğitimli bir kaptan, o da tek başına değil, ekibiyle birlikte yüzdürebilir. Transatlantiği taka reisine emanet ederseniz, gemiyi er ya da geç karaya oturtacaktır.
ŞİKAYET ETMEYİN, KARAR VERİN VE GEREĞİNİ YAPIN
AVM’lerdeki ciddi kalabalıklar ve kuyruklar hepimize kaygı veriyor. Anlaşılan sadece biz değil, Sağlık Bakanı da kaygılanıyor. Boyuna tweet atarak AVM’lerdeki kalabalıklardan şikâyet ediyor. İyi de Sayın Bakan, siz şikâyet makamı değilsiniz. Kimi kime şikâyet ediyorsunuz. İktidarda Cumhuriyet Halk Partisi yok. İktidarda siz varsınız. Varsa bir şikâyetiniz, toplarsınız Bilim Kurulu’nu, kuruldan kararları çıkarırsınız ve çıkardığınız o kararın arkasında da hep beraber durursunuz. Duramıyorsanız o zamanda gereğini yine hep beraber yaparsınız. Böyle şikâyet ederek, sorumluluğu topluma bırakarak, millete bırakarak, yıkarak süreç yönetilirse sıkıntılarımız büyür. Bir başarı varsa sahiplenelim, bir sıkıntı varsa sorumluluğu topluma yıkalım anlayışı sürece zarar vermekten başka bir işe yaramaz.
SARAY MİLLETE TEPEDEN BAKIYOR
Diğer taraftan fabrikalarda salgına rağmen toplu olarak çalıştırılıp, Korona hastalığına yakalanan işçilerin iş kazası kapsamından çıkarılması bu ülkeyi idare edenlerin, Sarayın millete nasıl tepeden baktığını gösteren bir skandaldır.
HENÜZ GEÇ DEĞİL
Bir kez daha saray hükümetine sesleniyoruz: Henüz geç değil. Sorumlu bir strateji izlemek için halen vakit var. Bu çerçevede önerilerimizi haftalardır sıraladık sıralıyoruz: Milletimiz sürecin siyasi saiklerle değil, rant saikleriyle değil bilimsel gerekçelerle yürütüldüğüne ikna olursa, bunlara güvenecek ve kararlara da uyacaktır. Bu da hem can, hem de gelir kayıplarımızı en aza indirecektir. Salgından çıkışta gözlenen derbederlikte bir an evvel sona erecektir.
DAMAT TEYYO PEHLİVAN’A RAHMET OKUTUYOR
Derbederliğin dikkat çektiği bir diğer alan ise ekonomi… Damat ekonominin başında, Teyyo Pehlivan’a rahmet okutmaya başladı. İlkin “100 milyar liralık yardım yapacağız” dedi. Uçak biletinde KDV’yi indirdi. Konutta borçlanma limitlerini artırdı. Bunları tedbir paketi diye millete pazarlamaya kalktı. Sonra baktı bu tutmadı. Rakamı bu sefer 200 milyar liraya çekti. Paket dediklerinin üstüne de “Ekonomik İstikrar Kalkanı” diye afili bir isim yapıştırdı. Ama 200 milyar desteğin, 150 milyar lirasının destek değil kerdi borç olduğu, hem de faizli borç olduğu anlaşıldı. 200 milyardan da millete vere vere 4,4 milyar lira nakdi yardım verebildiler. Birçok ihtiyaç sahibi de partimize göndermiş olduğu şikayet mektuplarıyla bunu da alamadıklarının altını çizdiler. Millet İŞKUR şubelerinin önünde kuyruk oldu. Cebinde yol parası olmayan insanlar, evlerine dönebilmek için kuyrukta termosta getirdiği çayı sattı.
VAR MI 22 BİN TL DESTEK ALAN?
Saray milleti unuttu. Vatandaşın durumunu görmedi, feryadını duymadı. Ama Teyyo Damat “dilin kemiği yok” deyip, hızını alamadı. Paketin büyüklüğünü dün 240 milyar liraya çıkardı. Bir de “çarpan etkisiyle 525 milyarı buluyor” diyerek cin olup milleti çarpmaya kalktı. Millet de gülecek hal kalmadığı için bu işe şaştı kaldı. TÜİK’e göre bu ülkede 23 milyon 596 bin aile var. Eğer Teyyo Damadın dediği gibi; milletimize 525 milyar lira destek verdilerse, aile başına 22 bin 250 lira düşer. Şimdi ben milletimize buradan sormak istiyorum. İhtiyaç sahibi hangi aile bırakın diğerlerini, bu salgın döneminde bu hükümetten 22 bin 250 lira destek alabildi? Soruyorum, yine kimlere gitti bu paralar? Bıraktık 22 bin 250 liralık desteği, millete 5 maskeyi bile parasız dağıtamadılar. Şu zor günde milleti perişan ettiler. Faiziyle borç vermenin, alacak ötelemenin, işçinin kendi parasını işçiye vermenin adına destek denmez. Evine ekmek götüremeyen işsizimize, ücretini alamayan işçimize, haftalardır siftah yapmayan esnafımıza, çarkları nasıl döndüreceğini düşünen sanayicimize, tarlasına giremeyen çiftçimize, bu salgın döneminde kol kanat geremediler. Vatandaşlarımızın krizde uğradığı zararları telafi etmediler. İnsanlarımızı canlarıyla cüzdanları arasına sıkıştırdılar. Ama havuz müteahhitlerine dolarla verdikleri ve İngiliz mahkemelerine de emanet ettikleri garantilere hiç dokunmadılar. Utanmadan millete geçmedikleri köprünün, gitmediği yolun, uçmadığı havaalanının, yatmadığı hastanenin parasını ödetiyorlar. Çok açık söylüyorum, Partimiz milletin ağlama duvarına döndü. Ziya Paşa’nın dediği gibi; “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.”
DAMAT BERAT, HALİMİZ BERBAT
Teyyo Damat iş başına geldiğinde: Dolar kuru 4,5 liraydı, şimdi 7 lira etrafında dönüp duruyor. Çeyrek altın 320 liraydı, şimdi 640 lira. Sarımsağın kilosu 11 liraydı, şimdi 65 lira. Patatesin kilosu 1 lira 60 kuruştu, şimdi 4 lira. Kuru soğanın kilosu 1,5 liraydı, şimdi 3 lira 80 kuruş. Ama buna rağmen soğan tarlada kaldı, çiftçi şikayetçi. Bu rakamlara dışarıdan bakan milletimiz ne diyecek? Tabi ki şunu söyleyecek, “Damat Berat, halimiz berbat”. Milletimiz sokakta, pazarda bu gerçeklerle yaşıyor.
NE ALLAH’TAN KORKMAK VAR, NE KULDAN UTANMAK
İki yıldan az bir sürede kayınpeder-damat ikilisi “yiğidi kuru soğana muhtaç” ettiler. Ama ne Allah korkusu var, ne de kuldan utanma. Bir yandan “dış güçler bize operasyon çekiyor” diye Türkiye’de ortalığı yıkıyorlar; diğer yandan da operasyon çekmekle itham ettikleri ABD, İngiltere, Japonya başkentlerinde SWAP kanalıyla döviz alabilmek için fır dönüyorlar. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Ama bu arada olan milletimizin aşına, işine oluyor.
VATANDAŞIN VERGİSİ FAİZ LOBİSİNE GİTTİ
Bu hafta birbirinden önemli ekonomik veriler açıklandı. Daha bu sabah Nisan ayına ait Merkezi Yönetim Bütçe verilerini gördük. Tek bir ayda Nisan ayında 45 milyar TL bütçe açığı vermişiz. Bu, geçen yılın 2,5 katı. Tabi böyle bir dönemde yapılması gereken harcamalar olduğunu biliyoruz. Vatandaşımıza verilmesi gereken destekler var. Ama bakıyoruz vatandaşın vergilerinden toplanan paralar en başka faize gitmiş. 17 milyar TL faize ödenmiş. Faize yapılan ödemeler geçen seneyi 3,5’a katlamış. Yine ilk 4 ayda bütçe açığı yılın tamamı için öngörülen hedefin yarısından fazlasını geçmiş durumda.
İKİ KÖPRÜNÜN GARANTİ ÖDEMELERİ
Bu arada Nisan ayında bütçenin cari transferler başlığı altında, hazine garantisi ödemelerinin yer aldığı Ekonomik-Mali amaçlı transferlerde, 4 milyar TL’lik olağanüstü yüksek bir meblağ var. Şimdi buradan soruyorum, bunun ne kadarı Nisan ayında yapılıp yapılmadığını hep sorduğumuz ama sizin bir türlü cevap vermediğiniz iki köprünün geçiş garantilerinin ödemeleridir?
İŞSİZLİKTE REKOR ARTIŞ, REZERVLERDE REKOR GERİLEME
Yine bir başka önemli veri, bu yılın ilk üç ayında gerçek işsiz sayımızın 9 milyon 39 bin kişiyle yeni bir Türkiye rekoru kırdığıdır. Gerçek işsizlik oranı ise yüzde 26,3’e sıçramıştır. Bu rakamları, buna benzer rakamları bu ülke daha önce hiç görmedi. İşsizlerimizin sayısı dünya üzerindeki 99 ülkenin nüfusunu geçmiş vaziyette. Bu hafta Mart ayının ödemeler dengesi rakamları da açıklandı. Mart ayında cari açık 4,9 milyar dolara sıçramış. Bir ayda net hata noksan dahil 12 milyar dolar sermaye ülkeden kaçmış. Mart’ta hem cari açık, hem de sermaye çıkışı karşılığında milletin kasasındaki dolarlar 16,6 milyar erimiş. Bu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde tek bir ayda gerçekleşen en yüksek rezerv kaybı...
EN SERT ÇAKILAN EKONOMİ OLDUK
Ve son olarak dün açıklanan Mart ayı sanayi üretimi… Mart’ta sanayi üretimi, önceki aya göre, yüzde 7 daralmış. Sanayi üretiminde tek bir ayda böylesine şiddetli bir daralmayı daha önce hiç bir dönemde görmedik. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı, çok önemli bir veri açıkladı: OECD Bileşik Öncü Göstergeler Endeksi. Buna göre Türkiye, Nisan ayında, hem OECD ülkeleri içinde, hem de benzer ekonomiler arasında en sert çakılan ekonomi olmuş.
BELEDİYELERİMİZ ÜLKENİN SOSYAL DAYANIŞMA AÇIĞINI KAPATIYOR
Tüm bu veriler ekonomide; tutarlı, güven verecek, bütüncül bir programa duyulan ihtiyacı gözler önüne seriyor. Haftalardır Sayın Genel Başkanımız ve bizler hükümeti uyarıyoruz. Ciddi bir ekonomik programa ihtiyaç olduğunu ifade ediyoruz. Bu, krizin ilk gününden itibaren yapıcı olmaya, hükümete yol göstermeye çalışıyoruz, çalışacağız. Ama hükümetin başı açık söyleyeyim, mahallenin kabadayısı gibi davranıyor. Milletin derdine derman olamadığının üstünü örtmek için Cumhuriyet Halk Partisi’yle ve onun belediye başkanlarıyla uğraşıp duruyor. Millet salgında bir başına bırakıldı. Biz belediyelerimizle “milletimizin derdine derman olalım” diye koşturuyoruz. Fakat Sarayın yandaştan vatandaşı görecek gözü yok. Bizim belediyelerimiz ülkenin sosyal dayanışma açığını kapatıyorlar. Genel Başkanımızın talimatlarıyla, “hiçbir çocuk yatağa aç girmesin” diye uğraşıyorlar. Ama Saray hükümeti belediyelerimize engel çıkarmak için elinden geleni yapıyor.
FAKİR FUKARANIN BİR TAS ÇORBASINA GÖZ KOYDULAR
Milletin fakir, fukara için yaptığı bağışlara hukuk tanımadan el koyuyorlar. Fukaranın içtiği bir tas sıcak çorbaya, bir dilim ekmeğe göz dikip aş evlerinin hesaplarını donduruyorlar. Daha yeni Eskişehir Belediye Başkanımız sıcak yemek dağıtmak için valilikten izin istemek üzere başvurdu. Valilik reddetti. Hani bunları valilikten izin alınmadığı için reddediyordunuz? Nasıl olsa reddedeceksiniz. Milleti lütfen aldatmayın.
MÜFLİS BEZİRGAN SİYASETİ
Bu da yetmiyor Belediye Başkanlarımıza soruşturma üzerine soruşturma açıyorlar. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız hakkında, göreve geleli daha 1 sene dolmadan, 27 ayrı soruşturma başlatmışlar hem önceki dönemli ilgili, hem de bu dönemle ilgili. Keza diğer belediyelerimizden de denetleme orduları bir türlü eksik olmuyor. Ama “500 bin lira rüşvet alındığı” bizzat bakanlar tarafından açıklanan, Belediye Başkanının da “ben almadım” dediği, Antalya’nın Serik Belediyesini soruşturan kimse yok. Millet perişan, iş yok güç yok… Siz, milletin sesini duymuyorsunuz. Müflis bezirgânlar gibi başkanlarımızın hizmetlerini engellemeye çalışıyorsunuz. Biraz utanma, arlanma olur. Bir yandan belediyelerimizin elini kolunu bağlamaya uğraşıyorlar, diğer yandan da Genel Merkezimizin milletin sıkıntısını anlatmasını, şu krizde bile yandaşa çekilen peşkeşlerin hesabını sormasını engellemeye çalışıp dilini bağlamaya çalışıyorlar. Yeter ki milletin sorunları konuşulmasın. Yeter ki sıcak koltukları hiç tartışılmasın.
TROLLERİN TASMALARINI GEVŞETTİLER
Öylesine rezil, öyle pespaye bir dönem yaşıyoruz ki, ileride milletimiz bugünleri lanetle anacak. Milletin namusuna, karısına, kızına musallat olan trollerin tasmaları gevşetilmiş… Sosyal medyadan her türlü rezilliği yapıyorlar. İstanbul İl Başkanımıza, kadın gazetecilere olmadık hakaretler ediyorlar. Ve bu hesaplar kendilerine bir de utanmadan “yerli ve milli” diyorlar. AK Parti yönetimi de sayısını unuttukları trolleri tek bir çatı altında toplamak için sosyal medyada “yerlilik millilik” fişlemesi başlatıyor. Yani siz kim oluyorsunuz da milletin yerliliğine milliğine karar verme yetkisini kendinizde görüyorsunuz? Bu besleme trolleri tek bir çatı altında toplayıp, bu işleri sosyal medyadan harp açarak götüremezsiniz. Maalesef edep ve terbiye ile beraber adalet de sükût etmiş durumda. Adalet ve Kalkınma Partisi’nde, “Ya arkadaş bir durun, saçmalamayın” diyecek aklı başında hiçbir insan kalmadı mı? Bu partide izan sahibi bir akıl, vicdan sahibi bir yürek kalmadı mı?
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum