phishing

Anlaşma, ihtilaflı iki taraf arasında gerçekleşir.

Anlaşma, ihtilaflı iki taraf arasında gerçekleşir.

 Anlaşma, ihtilaflı iki taraf arasında gerçekleşir.
04 Şubat 2020 - 11:25

 
Ancak ortada bir cürüm varsa, ortada anlaşmaya uygun taraf da yoktur, meşru anlaşma zemini de!
İnsanlığın ortak değerlerinden olan, tabi hukukta gasp ve işgal suçtur! Bir diğerinin hakkını gasp eden, bir başkasının toprağını işgal edenle mağdur bir masaya oturtulup anlaştırılmaz.
Mücrimi cezalandırır, mazluma hakkını teslim edersiniz.
Kaldı ki ABD’nin “Yüzyılın anlaşması” olarak takdim ettiği belge için, meşru tek taraf olan Filistinlilerin görüşünün dahi alınmamış olması hak ve hukuk tanımazlığın vahametini artırmakta, bir fecaate dönüştürmektedir.
Birleşmiş Milletlerin onca kararını yok sayan, işgal ettiği topraklardan çekilmeyen; çekilmek şöyle dursun işgalini sürekli genişleten ve mazlumların hakkını gaspeden gayrı meşru İsrail oluşumu hiçbir anlaşmaya taraf olamaz. Meşru bir aktör olarak, bir masaya davet edilmesi bile adalet kavramına ağır bir küfür niteliğindedir.
ABD’nin açıkladığı “Yüzyılın Anlaşması” bu anlamda, yok hükmünde olup bizatihi bu anlaşma açıklamasının kendisi de -eğer varsa- uluslararası hukuka göre suçtur, saygın devletler açısından bir skandal ve rezalet olarak görülmelidir.
İşgali durdurmak şöyle dursun, henüz işgal edilmemiş Filistin topraklarını da İsrail Oluşumunun işgaline açan, üstelik üç dinin kutsal mekanı olan, yüzyıllarca ecdadımızın barış yurdu/darusselam olarak muhafaza ettiği kutsal toprakları, Mescid-i Aksa’yı gayrı meşru bir haydut yapıya peşkeş çeken bu tek taraflı oldu bitti metni sadece yok hükmünde değil, kelimenin tam anlamı ile kazurat hükmündedir.
Kendilerine ait toprakları korumak iradesinden yoksun, kukla Arap devletimsilerinin insafına ve himayesine terkedilemeyecek olan Kudüs önce İnsanlığın ortak bir değeri, özel olarak da onun kudsiyetine layık olan Müslümanların ve elbette aziz milletimizin emaneti, canından aziz varlığıdır!
Kurşun bile atmadan, korkakça Kudüs’ü terkeden zavallı Ürdün’ün de hak iddia etmeye yüzü yoktur.
İki devletli bir çözüm önerisi, haydut İsrail’in, bu güne kadar işgal ettiği topraklar üzerinde hak sahibi olduğunu kabul etmek anlamına gelmektedir ve kesinlikle telaffuz dahi edilmemelidir.
Çözüm, Doğu ve Batı Kudüs’ün tamamını kapsayan kadim Filistin toprakları üzerinde tam bağımsız bir Filistin devletinin kurulması, İsrail’in gayrı meşru  varlığına son verilerek, bu topraklarda yaşayan Musevilerin geldikleri topraklara geri dönmesi, isteyenlerin ise barış içinde ve Filistin Devleti vatandaşı olarak hayatlarına devam etmesidir.
Bunun dışındaki çözümler, suç işleyenin , işlediği suçun yanında kalması ve gaspettiği malları mülk edinmesinin kabullenilmesidir.
 
Yargının kurucu unsuru olan avukatların ve evrensel/tabi hukuku korumakla görevli Afyonkarahisar Barosu’nun gerçek adalet, evrensel hukuk ve hukukun üstünlüğünden anladığı şey mazlumun korunması, zalim ve mücrimin hakkettiği cezayı almasıdır.
İnsanlığa karşı işlenen suçlarda uzlaşma olmaz, bu suçlar zamanaşımına uğramaz!
Suç işleyen bir haydut ile onun mağdur ettikleri  masaya otururlarsa buradan bir kez daha haksızlık çıkacağı, haydutun yeni kazanımlarla masadan kalkacağı açıktır.
Emperyalist güçlerle masaya oturmak yerine, mücadeleyi ve İstiklal Harbini vermeyi seçen milletimizin de anlayışı budur.
Emperyal güçlerle bir kez masaya oturdunuz mu, yenilgi ve zillet kaçınılmaz olur.
Eğer hukuku ve adaleti önemsiyorsak, adil bir hüküm vermeye niyetli isek, İsrail ve ABD’ye karşı söylenecek başka bir söz bilmiyoruz!
Başından beri işgali kabul etmiyoruz ve işgalciyi meşru bir aktör olarak görmeyi reddediyoruz
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum