İNSANCA YAŞAMAK İÇİN

Tüm mahlukatı yaratan Allah (C.C.) yarattığı bütün mahlûkata belli sorumluluklar yüklemiştir. Bu sorumluluklardan hareketle her bir varlık kendi üzerine düşen görevini yerine getirmekle sorumludur. Yüce ...

İNSANCA YAŞAMAK İÇİN

Tüm mahlukatı yaratan Allah (C.C.) yarattığı bütün mahlûkata belli sorumluluklar yüklemiştir. Bu sorumluluklardan hareketle her bir varlık kendi üzerine düşen görevini yerine getirmekle sorumludur. Yüce ...

İNSANCA YAŞAMAK İÇİN
01 Aralık 2014 - 13:46

Tüm mahlukatı yaratan Allah (C.C.) yarattığı bütün mahlûkata belli sorumluluklar yüklemiştir. Bu sorumluluklardan hareketle her bir varlık kendi üzerine düşen görevini yerine getirmekle sorumludur. Yüce Allah insanoğluna sorumlulukların en önemlisini yüklemiş, kendisine değerlerin en büyüğünü vermiş, kendisine muhatap kabul etmiştir. Sorumlulukların yerine getirilmesinde, Allah’ın razı olacağı işlerin yapılmasında, dünya ve ahiret huzuruna kavuşulmasında temel yol ise hak sahiplerinin haklarına riayet etmektir.
İslam Dini, dünya hayatında yaşayan insanoğlunu, cinsleri, renkleri, dilleri vb. birçok özelliği ile farklı yaratıldığını ve farklılıkları ise insanlar arasında ayrımın bir sebebi olamayacağı görüşünü kabul eder. Yüce Rabbimiz bu durumu Kuran-ı Kerimde şöyle bildirmektedir.  “Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır…” Sevgili Peygamberimizde Veda Hutbesinde bu konuya şöyle vurgu yapmaktadır.
“Ey insanlar! “Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahin da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah’tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O’ndan en çok korkanınızdır.”
Her varlık erkek ve dişi olmak üzere iki ayrı cinsten var edilmiş, her varlık farklı özelliklerde yaratılmış, farklılıklar eşitsizliğin sebebi değil, tanışmanın ve bir birini tamamlamanın ölçüsü kabul edilmiştir.
Her türlü hakkı elde etmek ve o hakkı kullanmak açısından kadın ve erkek arasında mutlak manada eşitlik vardır. Kadının da erkek gibi hayatı, şerefi, namusu, haysiyeti, malı dokunulmazdır. Onunda çalışıp kazanma, kazandığını istediği gibi harcama, evlenme, çocuk sahibi olma öğrenim görme, mirasçı olma, hukuktan yararlanma vb. temel hak ve sorumlulukları vardır.
Yüce dinimiz emir ve yasaklara muhatap olup fiilleri işleme açısından kadın ve erkek arasında hiçbir ayrıma gitmemiştir. Sevgili Peygamberimiz Veda Hutbesinde şöyle buyurmaktadır. “Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır.”
İnsanca yaşam sürmenin temelinde hürriyet yatmaktadır. Yüce dinimizde kişileri köleleştirme anlamında hiçbir nas bulunmamakta, bilakis Yüce Rabbimiz köleliğin ortadan kalkması için ibadetlerin bilerek yapılmaması sonucunda ortaya çıkan kefaretlerde ilk yapılması gereken şeyin köle azat edilmesi olduğunu vurgulamaktadır. Kaza sonucu adam öldürme kefareti, yemin bozma kefareti, zihar kefareti ve oruç kefaretinde ilk olarak köle azat edilmesi istenmektedir. Ayrıca zekat fonundan köleleri hürriyete kavuşturmak üzere pay ayrılmış, kölenin istemesi halinde çalışıp bedelini ödeyerek hürriyetini elde etme hakkı tanınmıştır.
Adalet hayatımızın olmazsa olmazlarındandır. Yüce Rabbimizde sosyal hayatta her türlü işimizde adaleti bize emretmekte, Kuran-ı Kerimde bu hususa şöyle dikkat çekilmektedir.“Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor.”, “Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun.” “Tartıyı adaletle tutup-doğrultun ve tartıyı noksan tutmayın.”
Suçu ve yanlışlığı ne olursa olsun bir kimseyi suçlamak, ona hataları dolayısıyla işkence yapmak ve kötü muamelede bulunmak insan olana yakışmayacak bir durumdur. Savaş halinde dahi ister savaşa katılıp ta esir düşenlere isterse fiilen katılmayan kadınlara, çocuklara din adamlarına dokunulmaz, suçlulara ve düşmanlara işkence yapılamaz.
İslam Dinide sadece insanlara değil bütün yaratılanlara işkence yapılması yasaklamış, bir topluluğa duyulan öfkenin kişiyi adaletsizliğe sevk etmemesi istenmiş, Peygamber Efendimizde “Dünyada insanlara işkence edenlere Allah da ahirette ceza verir” buyurmuştur.

 


YORUMLAR

  • 0 Yorum