phishing
Faruk BANGİR

Faruk BANGİR

Yaşamın İçinden

Tren Yolculuğu

Tren Yolculuğu   Garibim Ne bir güzel var Avutacak gönlümü Bu şehirde, Ne de tanıdık bir çehre; Bir tren sesi Duymaya göreyim İki gözüm iki çeşme.

 

Orhan Veli, Tren Sesi isimli şiirinde duygularını bu şekilde dile getirmiş.

Sahiden tren sesi duyunca hangimiz hüzünlenmeyiz? Kimimiz bulunduğumuz yerden gitme isteğini duyumsarken kimimizse uzaklarda olan sevdiklerimizi anımsar ve derin bir ah çekeriz.

İçinden tren geçen şehirlerin insanları genelde hüzünlüdür.

Afyonkarahisar da içinden tren geçen, hüzünlü bir şehirdir. Şehrimizin hemen her noktasından tren sesi duyulur. Lokomotiflerin o hüzünlü sesiyle adeta içsel bir yolculuğa çıkar insan.

Ne zaman tren sesi duysam çok sevdiğim bir şiirde geçen, ‘Ne güzeldir yollarda olmak şimdi’ dizesini hatırlarım.

Geçen kış tren gezgini bir grup arkadaşla Ankara’dan Adana’ya yataklı vagonda seyahat etmiştik. Seksenlerin kömürlü trenlerini çocukken yaşayan biri olarak trenlerdeki gelişmişlik beni şaşırttı. Son derece konforlu bir yolculuk yaptık. Kompartımanlarda şarj için prizden tutun da mini buzdolabına kadar her şey mevcuttu.

Akşam saatlerinde Ankara’nın o güzelim gar binasına ulaştığımda son derece heyecanlıydım. Tarihi gar binasında Atatürk Konutu olarak adlandırılan ve TCDD tarafından müze olarak dizayn edilen yapıyı görünce heyecanım daha da arttı. Bu bina tarih kaynaklarında Direksiyon Binası olarak geçer. Bir zamanlar Ulu Önder Atatürk tarafından konut olarak kullanılan bu güzelim yapı mutlaka görülmeli. Bu tarihi yapının önünde ise Atatürk’ün 1935-1938 yılları arasında yurt gezilerinde kullandığı, ‘Beyaz Tren’ olarak bilinen vagon sergileniyor. Bu vagon 3 kompartıman, lavabo, banyo ve salondan oluşuyor. Aynı vagon Ulu Önder’in naaşının naklinde de kullanılmıştır. 1964 yılından bu yana da bulunduğu yerde yani Ankara Garı’nda sergileniyor.

Çukurova Ekspresi’nin konforlu kompartımanına yerleşip Ankara’dan ayrılarak sırasıyla Kayseri ve Niğde’ye ulaşıp oradan Adana’ya ulaştık. Yol boyu Kayseri ve Niğde dolayları karlıyken Adana ise sıcacıktı. Adana’da Şubat ayında olmamıza rağmen güzel bir hava vardı. Niğde-Adana arasında yolculuğumuz sürerken gördüğümüz manzaraları ömrüm boyunca unutamam. Sadece Toros Dağları’nın dik vadilerini, yüzyıllık ağaçlarını ve sarp geçitlerini görmek için bile bu tren yolculuğu yapılabilir. Gün yeni yeni aydınlanırken tren camından izlediğim o manzaralar emsalsizdi.

Tren yolculukları hüzünlü olduğu kadar heyecan vericidir. Ansızın karşınıza çıkan küçük ve şirin bir ara istasyon binası, iki yanı ağaçlarla çevrili güzel bir yürüyüş yolu, çiçekler içinde bahçeler, ekili tarlalar ve daha nice detay tren yolculuğunda fark edilip insanı mutlu eden küçük detaylardır. Bu detayları keşfetmek bana daima heyecan verir. Çoğu zaman ara istasyonlardaki yaşamı merak ederim. Kuş uçmaz, kervan geçmez gibi görünen bu istasyonda kimbilir yaşam nasıldır?

Tren yolculuğunun güzel yanlarından biri de trende dolaşabilmektir. Oturmaktan sıkıldığınızda kompartımandan çıkıp arada yürüyebilirsiniz. Seyahat edilen trenin yemekli vagonu da varsa yolculuğunuz ayrı bir konfora dönüşebilir.

Yine tren yolculuğu kitap okumak için de oldukça müsaittir. Arada tren penceresinden manzaraları izleyip yeniden kitabınıza dönebilirsiniz.

En büyük isteğim trenle Avrupa’ya seyahat edebilmek.

Trenin çağrıştırdığı hüzün tren yolculuğunda küçük mutluluklara dönüşebilir.

Şiirle başladık şiirle bitirelim. Şükran Kurdakul’un dizeleriyle veda ediyorum.

 

Eski istasyonlar

Eski hanlara benzer

Yıpranmış kapılardan

Ahmet çıkar

Mehmet girer.

 

Cigara ve gurbet kokusu

Yakar gözlerini..

Ağır ağır geçer zaman,

Gecikmiş posta trenleri gibi

Dumanı içine işler.

 

 

 

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum