‘LDT ELESTİRİLMEZ’ GİBİ HURAFELERE İNANIYORSANIZ AŞAĞIDAKİ YAZIYI TOK KARINA HER GÜN 3 KERE OKUYUNUZ. 5 GÜN SONRA HİÇBİR ŞEYİNİZ KALMAYACAKTIR


1970′li yılların başıdır. Ülkücü harekette sancılar devam etmektedir. Gençliğin bir kısmı Atsız Hoca’nın çizgisini takip etmekte, bir kısmı Alparslan Türkeş’in yanında saf tutmaktadır. Türkçü çizgiyi benimseyenler siyasi harekete soğuk bakmakta, milli ülküleri yozlaştıracağını iddia eden Atsız Hoca’yı haklı bulmaktadır. Türkeş çizgisi ise geniş kitlelere ulaşmanın siyasetten geçtiğini iddia etmektedir.

Bu tartışmalar devam ederken kimi teşkilat yapısını beğenmemekte, kimi doktriner yapıyı eleştirmekte, kimileri de Lider yani Türkeş konusunda tereddütler yaşamaktadır. Muharrem Şemsek’in Genel Başkanlığı döneminde Ülkü Ocakları gençlikte birliği sağlamak için şöyle bir yol bulur:

“Lider, teşkilat, doktrin… Bu üçünden en az birinde hemfikir iseniz siz Ülkü Ocaklısınız…”

İlk çıkış eklinde “Lider, teşkilat, doktrin eleştirilmez” gibi bir anlam yüklü değildir, tam tersine eleştirilebilir hükmü vardır, zaten o yıllarda eleştirilmektedir de.

 

***

Peki daha sonraki yıllarda “Bu üçünden en az birinde hemfikir iseniz siz Ülkü Ocaklısınız” ifadesi nasıl oldu da “eleştirilmez” ifadesine dönüştü?.. İslami hurafeler cehalet zeminlerinde ortaya çıkıp kök salarlar, ideolojik hurafeler için de aynı kural geçerlidir. Muhtemelen işinde başarısız teşkilat başkanları “LDT Eleştirilmez” diyerek kendilerine bir koruma kalkanı oluşturmak için bu hurafeye sarılmışlardır. Eleştiriye açık olmayan doktrin donar, gelişemez; eleştiriye açık olmayan teşkilatlar ve yöneticileri hata üstüne hata yapmak tehlikesi ile yüz yüzedir.

Bu verdiğim bilgiler ışığında fikir bahçemizi saran bu ayrık otunu yani “LDT Eleştirilmez” hurafesini ortadan kaldırmamız gerekir. Aksi takdirde cehaletle mücadele edemeyiz, aksi takdirde fikir kabızlığından kurtulamayız, aksi takdirde çağ dışı kalırız…

 

YIĞIN AVRUPALILAŞIRKEN AYDINLAR TÜRKLEŞMELİ

Konya yolculuklarımda ilk defa olarak başkası ile temas ettim. Başkası, yani, kendi insanim. Kaderin karşıma çıkardığı genç üniversiteli "sen bizden değilsin" dedi. "Sen bizden değilsin"! Evet, ben onlardan değilim. Ama onlar kimdi? Uçurumun kenarında uyanıyordum. Demek boşuna çile çekmiş, boşuna yorulmuştum. Bu hüküm hakikatin ta kendisi idi. Tanzimattan bu yana Türk aydınının alın yazısı iki kelimede düğümleniyordu: aldanmak ve aldatmak. Senaryoyu başkaları hazırlamıştı. Biz sadece birer oyuncuyduk. Nesiller bir ütopyanın kurbanı olmuşlardı. Ama bu ütopya sonuna kadar yaşanmadıkça, gerçeği görebilir miydik? Kalabalık, kayaya yapışan bir midye şuursuzluğu ile geleneklerine sarılmış, cebin ve uyuşuk. Arada bir uyanır gibi oluyor. Sonra tekrar dalıyor derin uykusuna. Avrupa'yı tanımamak, gaflet. Avrupa'yı tanıyan, ülkesinden kopuyor. Bu lanet çemberinden nasıl kurtulacağız? Gerçeği görmek hatayı sonuna kadar yaşamakla mümkün. Yığın Avrupalılaşırken, aydınlar Türkleşmeli.

 

MHP BÖLÜNEBİLİR

Bu nasıl olur:

1. İhtimal: Mahkeme olağanüstü kongre kararı verir, Akşener genel başkan seçilirse Bahçeli ve yalaka vekilleri Akşener'in emrine asla girmez ve ayrı bir parti kurarlar.

2. İhtimal: Mahkeme Bahçeli lehine karar verirse Anadoluyu saran isyan ateşi sönmez ve muhalif adayları, öfkeli MHP tabanı yeni bir parti kurmaya zorlar. Buna hiçbir aday karşı koyamaz.

Her iki ihtimalden de Ak Parti kârlı çıkar.

Başkanlık sisteminde iki partili demokrasi isteniyorsa MHP'nin tasfiyesi gerekir. Bu tasfiyenin hangi ihtimalle olacağını çok yakında hep beraber öğreneceğiz.