Ürküten sorular…


Sözünü edeceğim bu ürküten sorular, devlet memurluğu ve yükselme sınavlarında nerelere gelindiğinin bir göstergesidir.

İmamlık sınavında soracağınız sorular ile bir Adliye Yazı İşleri Müdürlüğü sınavındaki soruları karıştırırsanız (en azından öyle ümit ediyorum) ortaya karma karışık bir durum çıkar ki bu da yüzünüzü kızartır (Kızaracak yüzünüz varsa tabi)…

Yazılı sınavlarda çalınan sorularla istediğiniz kişileri işe alıyorsunuz. Mülakat sınavlarında ise yine sorduğunuz sorularla istenilen kişileri Müdür olarak atıyorsunuz.

Peki hakkı ile bu sınavlara hazırlanan ve kazananların haklarını nasıl ödeyeceksiniz?

Bu arada “öyle bir hak ödemeyiz biz” diyorsanız, “eyvallah” derim. O sizin düşüncenizdir.

Eğer ki Peygamber’e (SAV) inanıyorsanız, şöyle buyuruyor; “Üzerinde kul hakkı olan, ölmeden önce ödeyip helâllaşsın! Çünkü âhırette altının, malın değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevâblarından alınır, sevâbları olmazsa, hak sâhibinin günâhları buna yüklenir.”

İnancının yoksa da eyvallah der susarım.

Adalet Bakanlığı’nın düzenlediği Yazı İşleri ve İdari İşler Müdürlüğü mülakat sınavında sorulan sorulara gelmek istiyorum.

Sorulardan bazıları ise şöyle;
-Bir otobüse kaç pinpon topu sığar? Pinpon topu kaç gramdır?

-Kur’an da Hz. Muhammed’in adı kaç kez geçer?

-İlk vahiy nerede indi? İlk hicret nereye yapıldı?

-Hz. Muhammed nereye hicret etti?

-Hz. Yusuf’un peygamberlikten önceki işi nedir?

-İlk köle peygamber kimdir?

-Ağaç kovuğuna saklanan peygamber kimdir?

-Ölüleri dirilten peygamber kimdir?

-Sineğin kaç gözü vardır?

-GS UEFA kupasını ne zaman kazandı?

-Arda Turan’ın transfer durumu nedir?

İşte bu sorular Adliye Yazı İşleri Müdürü olacak kişilere soruldu.

Daha önce basına yansıdı, gerek hakimlik gerekse adliye memurluğu sınavlarında, sınavların şeffaf yapılmaması ve sorulan sorular gerçekten ürkütüyor…

 

*** 

 

Vay benim çalı kokulu memleketim…

 

Kızım Sibel Karaduman SosyalBen Derneği İzmir Temsilcisi. Sosyal Medya üzerinden “Bu çocuklar haksız mı?” diye bir klip hazırlayıp yayınladı.

Kendisine ve Müzisyen Evrim Ateşler’e, klipte rol alan çocuklara teşekkür ve tebrik ediyorum.

Bu konuyla ilgili biraz konuştum kızımla ve klipin daha güzel olabilmesi için daha dikkat çekici olabilmesi için acizane fikirlerimi söyledim.

Şaşırttı beni verdiği cevapla;

-Baba orada oynayan çocukların hepsi Suriyeli, İzmir’den kimse çocuğunu bu klip için oynatmak istemedi. Bir de iki güne sıkıştırmak zorunda kaldık…

Bunları duyunca gerçekten şaşırdım. Çünkü biz millet olarak iyi ve güzel olan her şeye biraz garip bakarız ve aman bizden bir şey bilmesinler deriz. Yaptıkları çok büyük bir suç ya…

Düşünün bir kere, çocuk hakları ile bir klip çekilecek ve çocuğunu oynatacak bir anne baba bulunamıyor.

Ne günlere kaldık?

Bu da inanın korku ve baskı rejiminin bir başka göstergesidir. Çünkü yapılan tüm işler ve bunu yapan kişiler “fişleniyor” ya. Sohbet eden iki arkadaş bile birbirinden şüphe duyar hale geldi ya…

Temel’in dediği gibi vay benim çalı kokulu, çalısı her tarafa batan memleketim.

Şunu açık ve net bir şekilde söylüyorum ve söylemeye de devam edeceğim;

Kim olursa olsun, görüşü veya inancı beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. İyi, güzel ve bu memlekete yarar bir iş yapılıyorsa ben destekliyorum. Yanlış bir şeyler de yapılıyorsa açık ve seçik bu yanlıştır deyip eleştiriyorum.

Bence siz de öyle yapın. Değilse kendinize bile güveniniz kalmaz…

 

***

 

Söz sırası kimde...

 

Geçtiğimiz Pazartesi günü “Söz Sırası” konuğu MHP Eski İl Başkanı ve Milletvekili Adayı Aziz Aslan idi.

Konuşulan ve konuşulmayanı konuştuk.

Yine bu hafta farklı bir kişiyle “Söz Sırası” devam edecek.

Pazartesi röportajımın konuğu ise CHP eski İl Başkanı ve Milletvekili adayı Yalçın Görgöz...

Görgöz ile yaptığım özel röportajı ayrıntılarıyla Pazartesi günü “Söz Sırası” yazımızda okuyabilirsiniz.

İnanın Görgöz de CHP ile ilgili düşüncelerini tüm samimiyetiyle dile getirdiğine inanıyorum. Okuyunca hak vereceksiniz...

 

***

 

Cafer ağa…

Erzurum Belediyesinin kuruluş yıllarında fahri olarak her işe koşuşturan Cafer Ağa'nın bu gayretkeşliğini ödüllendirmek için Ankara'ya gidecek heyete onu da yazmışlar.

Cafer Ağa bu haberden çok memnun olmuş. Öyle ya ekabir-i memleketten olmasa heyete adını yazarlar mı?

Cafer Ağa o akşam eve her günkünden farklı bir havayla gelince hanımı merak edip sormuş:

-Cefer, o gözel sufatın niye ele töhmüş, mosolun asmışsan, bişeye mi sinirlendin?

-Ben sinirlenmim kim sinirlensin! Bıhdım usandım. Sohahlar mi temizlenecah, gel Cefer Ağa, çölpühler mi payhlanacah, gel Cefer Ağa. Şindi de Engere'de hökümatın işi bozulmuş, gel Cefer Ağa!