İftarlık Gazoz


Salı akşamı mühendislik öğrencisi kızım Gülgün ve eşim Fadime ile ‘İftarlık Gazoz’ filmini izledik. İzlemeyenler varsa mutlaka gitmeli. Muhteşem bir film. Hele yaşı bizim gibi 50 civarında olanlar o çocukluk dönemlerine geri dönmek ve siyasal ekonomik meseleleri hatırlamak adına bu filmi görmesi lazım.

 

EN BÜYÜK SERVETİMİZİN GAZOZ KAPAKLARI OLDUĞU YILLARDI

Filme geçmeden önce 1970’li yıllarda ilkokul öğrencisi olan birçok çocuk gibi bizler de yaz tatilinde çırak olduk. Kimisi berber, kimisi terzi çırağı. Cumartesi günleri Şuhut’un pazarıdır.

Pazarda ağabeyim Fevzi Akar, Suat ve İsmail Benli ellerimizde kova içinde kar olan buz gibi gazoz diyerek ‘Çınar Gazozu’ satardık. En büyük servetimiz kısa donumuzun ceplerinde olan gazoz kapaklarıydı. Haftanın dört beş günü mahalle imamına giderdik. Dini bilgiler öğrenirdik. ‘Direkli’ oruçlar tutar, mübarek ramazan ayında dedemin büyük evinde topluca iftarlar açardık. Masal kitapları yerine roman okumaya başlamıştık o yaşlarda ve o dönem sadece büyük kentlerde olan üniversitede okuyan büyüklerin giyimi kuşamı hatta uzun saçları, bıyıkları ve favorileri dikkatimizi çekerdi.

 

GAZOZ SATTIĞIMIZ İNSANLARIN HİKAYELERİNİ DİNLERDİK

O dönem birlik beraberlik dayanışma ruhu daha fazlaydı. Her şey para değildi. Para bir araçtı. Biz ilçede (Kasaba) ve memur çocuğu olduğumuzdan aileye her ay düzenli para girerdi. Köydeki yaşam daha zor ve çetindi. Durumu iyi olanlar her hafta köyden ilçe pazarına gelir giyim ve erzak alış verişini yapar. İkindi vakti Büyük Camii, kenarına veya Zafer Yolu İlkokulu bahçesindeki ağaç altına çöker yaygısını açar francala ekmek (şimdiki mayasız fırın ekmeği. O dönemler francala ekmek yemek modernlikti) içine helva doldurur. Biz de gazoz satardık bu insanlara. Gazoz şişesini geri almak adına gazozun bitmesini bekler ve sohbetlerine şahit olurduk. Ne hikayeler… Ne olaylar dinlerdik…

 

CEM YILMAZ AV MEVSİMİ’NDE SONRA EN İYİ ROLÜNDE

Neyse bu filmi izlerken 45 yıl öncesine gittim.

Gelelim ‘İftarlık Gazoz’ filmine

Film daha önce Dondurmam Kaymak filmini yapan Yüksel Aksu filmi. Muzaffer Yıldırım ve Elif Dağdeviren yapımcılığı üstlenmiş. Çocuk oyuncu Berat Efe Parlar (Adem), Adem'in babası 'Yörük Osman'ı oynayan Okan Avcı, annesi 'Gülizar'ı oynayan Ümmü Putgül ve solcu abisi 'Hasan’ı ise Yılmaz Bayraktar oynamış.

Cem Yılmaz ise Gazozcu Kemal rolü ile Av Mevsimi sonrası bana göre en iyi oynadığı ikinci role imza atmış. Görüntü Yönetmeni ise Mirsat Heroviç. Filme, yönetmen Yüksel Aksu imzasını atmış. Özellikle tütün tarlasının gece şafak öncesi el fenerleri ile çektiği görüntü muhteşem.

 

SEVGİLİSİ İÇİN ORUÇ TUTMAYA KALKINCA

Filmi kısaca özetlersek:

1970'ler Türkiye'sinde, (Hollanda-Almanya Dünya Kupası maç izleme sahnesinden anladığım kadarıyla 1974 senesi) Ege kasabası Ula ve çevresinde geçiyor 'İftarlık Gazoz. 5'inci sınıfı bitiren 'Adem', gazozcu 'Cibar Kemal Usta'nın (Cem Yılmaz) yanında çalışmaya başlıyor. Sevdiği kız 'Berna'nın oruç tuttuğunu öğrenince, bir tam gün oruç tutmaya niyet ediyor 'Adem'. Tabii çocuk olduğu için kimseye söyleyemiyor.

Eh yaz sıcağında gazoz satarken oruç tutması hiç kolay değil. Üstelik öğreniyor ki, orucu bozarsa kefareti 61 gün.

Tütün tarlasında ırgatların yaşamı topluca iftar açılması solcu Hasan’ın emekçilere yaklaşımı ile toprak ağası babasının bakışı arasındaki çelişki…

Adem’in Berna’ya verebileceği tek şey gazoz kapağı. Kapakları verirken Berna’nın annesi görüyor. Adem ve ailesini hor görmesi o günleri kelimesiyle anlatıyor.

 

FİLM HASRET KALDIĞIMIZ DOSTLUKLARA VURGU YAPIYOR

O dönemlerdeki Halk evlerinin önemi…Gençlerin gece yarısı yazılama yapması…Adem’in ilk eyleme tanıklık etmesi…Teravih namazının maç saatine göre ayarlanması talebinin cami imamı tarafından ret edilmesi…Sonrası topluca maç izlenmesi…Devrimci Hasan’ın silahlı saldırıya uğraması…İftar belgesi alan Adem’in çocuk masalları yerine roman okumaya başlaması…Ağustos Böceği ve Karıncaların konuşturulması…usta çırak ilişkisinden herkesin hayatına ve inancına saygı duyarak yaşamanın güzelliğine ve anlayışa kadar birçok konuya parmak basıyor.. 

İşte hasret kaldığımız dostluklar, aile gibi aile olmanın verdiği huzur…

Bazen yüzünde oluşan tebessüm.

Bazen alnındaki çiziklerden yılların hesabını sorma döngüsü…

Ölüm ile yaşam arasında kısa mesafenin sorgulanması…

Feodalizm ve sömürü düzeni…

İnsan olmanın getirdiği onur… İyi insan olmanın erdemi…

Kısacası…

İnsan gibi insanlara duyulan özlem yumağı…

Mutlaka gidin..