GELECEK NESİLLERE MİRAS



 
İnsan, dünyayı kendisine sunulmuş bir nimet gibi görüyor. Sanki sonsuz bir sofrada, insanın önüne gelen her şeyden birer ısırık alıp kenara bırakması gibi... Ne tamamını yiyoruz, ne de başkasının yemesine müsaade ediyoruz… Böyle de bir tamahkârlık.
 
Bizler en önemli şeyi unutuyoruz: Bu dünyanın sahibi değil, parçasıyız. Dolayısıyla alma verme dengesini korumalıyız. Soluduğumuz hava için, bastığımız toprak için, içtiğimiz su için müteşekkir olmalıyız. Bu dengenin bozulmaması için aldığımız kadarını yerine koyma gayretiyle yaşamalıyız. Her şeyi hızlıca tüketme çağında, o da benim olsun, bu da benim olsun derken günün sonunda aslında hiçbir şeyimizin olmadığını bile anlayamıyoruz. Bilgileri, aforizmaları, güzel duyguları tüketiyoruz. Yerine yeni bir sözcük bile koymadan, alıp çekip gidiyoruz. İşte bu çağın insanları, bir şeyi faydalı olması için almak yerine, sadece işin “alma” kısmıyla meşgul. Sözcükleri sadece alıyoruz, işin derinine inmiyoruz. Eğer sözcüklerden ders alabilseydik tarihin tekerrürü diye bir şey de olmazdı. Yüzeyselliğimiz ile yarattığımız tekil sıkıntılarda oflayıp puflayıp bu dünyadan geçip gidiyoruz. Geçip gitsek yine iyi, bir de insanları da kendi küçük, saçma sorunlarımıza ortak ediyoruz. Kendi küçük saçma sorunlarımız diyorum, çünkü günlük meseleler dediğim şey, yaşadığımız topluma göre şekil alan yazılı olmayan kurallara göre hareket etmemiz gerektiğine inancımızdan doğuyor. Örneğin, baby shower, diş partisi, kaynımın diş dökme partisi gibi saçma şeyler etrafında dönen hayatlar var. Ben de Toronto’nun yerlisiyim sanırım, şu geleneklere de bir bakın. Ah,  nereye gittim ben? Yüzeysellikten oldu tüm bunlar. Konuyu kaybetmeden geri dönüyorum.
 
Bizler için, atalarımızın ektiği çınarlar, zeytin ağaçları ve miras bıraktıkları vecizeler varken, bizler gelecekteki nesiller için bir fidan diktik mi, bir çift güzel söz söyleyebildik mi? Hayır, bizler sadece kendimiz için var olduk… Küçük meseleler içinde zamanımızı doldurduk. İnsanoğlunun binlerce yıldır süregelen yanılgısı, kendi yaşadığı çağı hep sonmuş gibi algılaması… Geleceğe yönelik doğa için yatırımlar yapılmaması bundan mı kaynaklanıyor? Aslında kendini en önemli varlık addettiğinden, sadece kendine yatırım yapmasından sonunu kendi elleriyle hazırlıyor. Bu da benim son bulmuş bir yanılgımdı sanırım. İşin garip yanı bir şekilde de haklı çıkacak bu türde düşünen insanlar…
               
Kendi yaşamımda sıklıkla söylediğim bir cümleyi tekrar söylemek istiyorum. Bu çağın insanlarının gelecek nesillere bıraktığı ortak miras koca bir endüstriyel çöplük. Bu konuda oldukça iyiyiz, ne dersiniz?