2000 yılından beri özel ilgi alanım olan Çanakkale Savaşını incelediğimde ve Atatürk'ün notlarından okuduklarımdan anladığım kadarıyla, Türkler dinine saygılı olmasa, inançlı olmasa ve tabiki Atatürk bizzat ordunun başında olmasaydı, İNSİYATİF KULLANMA aklı olmasaydı Çanakkale savaşını kazanamazdık milletçe ÖZGÜR olamazdık.
(artık ülkece ekonomik olarak ne kadar özgürüz tartışılır ya...)
Bu nedenle, çile çekmiş ,ezilmiş ve dindarlığı ile kendi haline bırakılmış halkımızın inançlarına karşı asla saygısızlık yapmak aklımın ucundan geçmez.
Yeni Türkiye devletinin LAİK DEVLET sistemine göre kurulmuş olmasıyla, laik anlayışın bugünkü Türkiye'mizde din açıdan ve toplumsal alanlardaki ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜN TEMİNATI olduğunu inkar edemeyiz. Çünkü laiklik din özgürlüğüdür. Laiklik, dinin devlet sisteminden kişiye indirgenmesidir. Devletin hiçbir inancı dikte etme gibi bir görevi yoktur ve kişileri inanç konusunda ÖZGÜR bırakmasının özetidir.
HASANOĞLAN KÖY ENSTİTÜSÜ SİSTEMİ
Köy Enstitülerinin sloganı;
" Eğitim üretim içindir... " idi
Babamın mezun olduğu Hasanoğlan Köy Enstitüsü komünist yuvası diye iftiralar atarak kapatılmasına rağmen şunu belirteyim ki, benim babam ölse de orucunu, namazını asla ihmal etmezdi.
Ama babam öyle demokratı ki, dört çocuğuna ve eşine bir zaman din baskısı uygulamadı, ailesine inancını ve kendi ailesinden gelen hayat anlayışını dikte etmeye çalışmadı. Babam, mezun olduğu okulun hakkını vermek için gece gündüz, gerekirse at üstünde hasta bakmaya gitti. Köylerde adeta tek kişilik sağlık ocağı gibi tek başına, doktor gibi çalıştı ve hiç ama bir gün hastalık izni almadan çalıştı..ama hep çalıştı ve belki de bu yüzden ömrü sadece 61 yıl ile sınırlı kaldı. Çünkü o kadar çok çalıştı kendine dikkat edemedi. Ancak son bir kaç yılında onunla konuşabilir hale geldik. İşte bu cumhuriyetimizin muazzam projesinin ürünü babam tek maaşla, bu ülkeye 4 üniversite mezunu cocuk yetiştirdi. Yandaşlık yapmadan. Hırsızlık yapmadan ihaleye fesat karıştırmadan ... devletin olanaklarını kendi adına kullanmadan. .
BABA DEMOKRATLIĞI
Babamın son yıllarında, onunla dinimizin özelliklerini sürekli tartışırdık...benim marjinal görüşlerime hiç kızmazdı. Sadece "felsefi kızım benim" derdi.
Benim de ruhumda eşitlikçi, dolayısıyla feminist ağırlıklı olduğu için dinlerde kadın peygamber olmadığı için ve bir dolu nedenlerden dolayı din kavramına hep uzak oldum. Dua ile değil kendi çabam ile başarılı olmayı öngördüm hep. Eminim babamın özelliklerinde de bu tarz olduğu için genetik olarak geçişler oluyor... Değil haram yemeyi okullarda kopya bile çekmedim..Üretmeden sadece dua ile hiçbir şeyi elde edemeyeceğime inandım hep. Ailemde gelişen hayat biçimi iliklerime kadar işlemiş ki, kimsenin ne ders notuyla ilgilendim ne özel hayatı ile ne de inançlarıyla ..o yüzden dedikodu değil sadece değerlendirme yapmayı severim.
Bizi rahatsız etmediği sürece herkes her şeye inanabilir, yaşayabilir. Bu farklılıklar hayatımızın renklendirici unsurlarıdır.. Aksi halde birbirimizin karbon kopyası oluruz ki, bu bence sadece tek tek kişileri değil tüm milleti teknolojide bile geri götürür hatta fakirleştirir. Çünkü yaratıcılığın düşmanıdır.
LAİKLİK DEMOKRASİ VE ADALETİN
TA KENDİSİ değil midir?
Türkiye'de, özellikle 1950 yılından beri, din maskesini kullanarak siyaset üstünlüğü elde etmeye çalışanlara da şahit olunca ATATÜRK'ÜN LAİKLİK DEVLET ANLAYIŞININ bize ne büyük bir armağan olduğunu iliklerime kadar hissettim ve bunun kadınlarımızın bir kısmı tarafından kıymetinin anlaşılmamasına hayretler ediyorum.
Bizi tanımayan bir liderin daha biz doğmadan verdiği muhteşem armağanları arasındaki laiklik anlayışı benim asla vazgeçemeyeceğim bir anlayıştır ve ancak laiklik sayesinde gelen adalet ve demokrasi ile insanlar bir yanda dinini yaşarken, farklılıklarla birbirine daha saygılı olacak; böylece üretim artacak, demokrasi barış gelebilir.
Çoğu yerde dil ve dinin insanların- toplumun birer kanatları olduğu savunuluyor ve bu ilkel toplumlarda yaygın bir siyaset şeklidir.
Çok kritik bir coğrafyada yaşayan bizler, aslında sömürgeci devletlerin hoşuna gitmeyen ve aksi durum için çalışan küresel senaryolarının aksine;
MİLLİ UNSURLAR - ORTAK DİL - LAİKLİK- ORTAK EVRENSEL DEĞERLER olmazsa uçamayacağımızı bilmek zorundayız.
Din maskesi ile her türlü yolsuzluk ve RANT siyasetinin hepimize çok zarar verdiğini hala göremiyor muyuz?.
Akıllı olmayan milletlere LAİKLİĞİN ve
BİREYSEL ÖZGÜRLÜKLERİN oldukça bol geldiğine şahit oluyoruz. Ardından gelen kaçınılmaz Ortadoğu bataklığının da laiklik düşmanlığının ve ümmetçi ruhun milli unsurları yok ettiğini hala göremeyenler var. Peki bütün bunları görenlerin suçu nedir?
Kör olan gözlerimiz daha ne zaman açılacak?
İllaki Çanakkale savaşı öncesine mi dönmemiz gerekiyor?