GANİMET GİBİ



 
Sevgili dostlarım sizleri bu zorlu geçen günlerde bundan tam yirmi beş yıl önce o zamanlar çok fazla kişinin bilmediği Akdağ Tokalı kanyonu macerasını kaleme almıştım onu sizlerle paylaşmak istiyorum.
 
O yıllarda yolu çok kötü olan ve tabiat parkı olmayan Kocayayla ile bu günün arasında çok farklılıklar var elbette. Şimdi o yıllara yani maziye geri dönmeye ne dersiniz?
 
Haydi öyleyse sırtınızı koltuklarınıza dayayın ve hayal edin...
 
Keskin dönüşler yapan vadi yatağında yürümek hem eğlenceli hem de bir o kadar yorucuydu. Dev tomruklardan oluşan doğal köprülerden yürüyerek geçiş bizim daha dikkatli olmamızı hissettiriyordu.
 
Akdağ Tokalı kanyonu için ekibimize yeni gelen misafir arkadaşlarda vardı. Tüm uyarılarımıza rağmen, uygun olmayan kıyafetlerle gelmesi kendilerinin ve ekibimizin moralini bozmasına neden oldu.
 
Tüm buna rağmen Sorkun Kasabası’ndan arabalarımıza binerek çok zor şartlar altında Akdağ Kocayayla'ya vardık. Yılkı atlarının, ceylanların arasında yaklaşık sekiz kilometre daha yeşillikler içerisinde yol aldık. Sonra kanyonun bulunduğu alanın hemen girişinde arabaları park ederek, kanyonun tüm güzelliğini içimize sindire sindire yürümeye başladık.
 
Tokalı kanyonunu keşfeden ve burasının bu gün Türkiye'nin en güzel kanyonlarından birisi olmasını sağlayan Sorkun Kasabası’nın eski belediye başkanlarından arkadaşım İhsan Vurkan olduğunu bilen çok az kişi vardır.
 
Sevgili arkadaşım İhsan Vurkan eski bir define hikayesinden yola çıkarak buraya "Tokalı kanyonu" adını vererek tanınmasını sağlamıştır. Her neyse ekip arkadaşlarımla yolumuza devam ederek, kanyonun genişlediği bir yerde durduk. Sel sularının sürüklediği kuru ağaç dalları ganimet gibi duruyordu önümüzde.
 
Burada kanyon gezisine katılan ekip arkadaşlarımız ile birlikte fotoğraflar çekip güzel günü ölümsüzleştirmenin keyfini yaşadık. Kısa bir nefes molasından sonra tekrar yolumuza devam ediyoruz. Zaman zaman suyun içinde zaman zaman kanyonun dışından zorlu yürüyüşler olsa da buranın tadını almaya çalışıyoruz. Bazen  su seviyesi az olan yerlerde durup şakalaşıp serinliyoruz.
 
Öyle bir yere geliyoruz ki gökyüzüne baktığımızda neredeyse bulutları göremeyecek durumdayız çünkü yaklaşık yüz elli, iki yüz metre kayalar yükselmiş, yükseldikçe de kayalar birbirine yaklaşmış. Ekipte bulunan diğer arkadaşlara başlarına baretlerini takmalarını, söyleyip tek sıra halinde buranın geçilmesi gerektiğini ve yüksek sesle konuşulmamasını, anlattım. Çünkü bu alan sesli konuşmalardan yankılanıp taş parçalarının gelebileceğini, olası bir yanlış durumda hazırlıklı olmalıydık. Ağır adımlarımızla bu bölgenin tadını çıkararak geçip kısa bir süre sonra o görmek istediğimiz noktaya geldik. Kanyonun dar bir noktasına geldiğinizden iki kayanın arasına sıkışıp kalmış büyük bir taş parçası ile karşılaşıyorsunuz. İşte hedef noktamız burası. Tokalı kanyonun burasını geçtiğiniz anda artık Denizli sınırlarındasınız. Biz artık kanyonun Denizli kısmını tamamlamak istemedik. Çünkü burayı geçmek için gerekli tüm teknik donanımlarımız yoktu. Zaten su seviyesi az olduğu için kanyonun bu kısmına gelebildik. Su seviyesi yüksek olsaydı kanyonun hemen başında geri dönmemiz gerekiyordu. Çünkü ekibin tüm sorumluluğu bendeydi. Bu arada hepimizi bir heyecan kapladı. Ekibimizden iki arkadaşımız tüm uyarılarımıza rağmen ortalarda yoktu. Herkes panik içerisinde bir sağa bir sola aramaya koyuldu kısa bir şekilde, zaten etrafımız kayalık alandı. Geri dönüşümüzü hızlandırmak istedim bayan arkadaşlarımızın sorumluluğunu bir arkadaşa bırakarak kanyonun biraz daha içine girerek hızlı bir şekilde hareket ederek dikkatlice aramaya koyulduk. Bir yanda geri dönen arkadaşlarımızı düşünürken aradığımız iki arkadaş ile karşılaştık. Onları ikna edip geri dönüşümüzü başladık. Ekibimizin bir bölümü bizden yaklaşık iki kilometre kadar öndeydiler. Seri yürüyüş yaparak ve öndeki ekibinde bizi beklemesi nedeni ile tekrar birleşerek yolumuza devam ettik.
 
Yorucu ama çok büyük keyif aldığımız Tokalı kanyon girişine geldiğimizde inanın herkes bitkin bir haldeydi. Orman içindeki çeşmeden tüm ihtiyaçlarımızı giderdikten sonra, hepimiz yorgun argın araçlarımıza binerek türkülü, şarkılı, sazlı sözlü bir şekilde, ikibin dört yüz rakımlı  Akdağ yaylası eteklerinden aşağı doğru yol almaya başladık. Tüm arkadaşlarımızın mutluluğu hepsinin gözlerinden okunuyordu. Akdağ'dan Sorkun Kasabası’na indiğimizde sol tarafta piknik alanı var orada yemek ve ihtiyaç molası verdik.
Bu arada kıyafeti yürüyüş için uygun olmadığını söylediğimiz halde bizimle olmak isteyen bayan arkadaşımın halini görmeliydiniz. Dediklerime uymadığı için çok pişman olduğunu söylemesi beni mutlu etmedi çünkü o ayaklarının altı neredeyse parçalanmış bir durumdaydı. Onu hastaneye götürmemiz gerekiyordu. Molayı kısa kesip Sandıklı'ya doğru yola çıktık.
İşte böyle geçen bir günün ardından sizlerde stressiz uzak bir gün geçirmek istiyorsanız, spor kıyafetlerinizi giyerek Akdağ Kocayayla' da gezebilirsiniz. Tokalı kanyonuna gitmek isterseniz orayı bilen bir rehberle gitmenizi tavsiye ederim.. Sevgi ile kalın..