Sosyal Medyada Gösteriş Tüketimi



 
Gelin biraz tüketim, gösteriş ve istifçilik hakkında konuşalım. Aldığımız her şeyi paketinden çıkarır çıkarmaz başka bir plastik kutuya yerleştirmemizin elzemliği hakkında… O mükemmel istifçiliğimizi internet kanalıyla dünya üzerindeki herkese gösterme isteğimiz hakkında...
 
İnsan, gezegenimizin en bencil memeli türü… Yiyemeyeceğinden fazlasını tabağına alan, giyemeyeceğinden fazlasını satın alan, her yerde ayak izini bırakan, bununla da gurur duyan tuhaf bir varlık. İstifledikleri eşyaları dolaptan taşınca, büyük bir eve çıkıp giysi odalarının olduğunu gizli bir kibirle anlatmaları da epey sıradan oldu şu günlerde. İnternet profillerine hobi olarak “alışveriş” yazacak kadar da basit varlıklar. Birisinin zanaatı ile üretilen bir eşyayı veya sanayide seri üretim ile üretilmiş bir şeyi satın almak nasıl hobi sınıfına girer? Hobinin nasıl bir şey olduğundan o kadar uzaklar ki, şu karantina günlerinde bile yığınla insan, bir daha ellerine almayacakları paletlerle, fırçalarla tuvallere ancak bir filin yapacağı resim kadar resim yapabiliyorlar. Üstelik filler hassas ve duygulu hayvanlar. (Ayrıca o filin de resminin arkasında bir acı yatıyor ne yazık ki… Bu da ayrı bir konu…) Karantina insanlarının ürettiği şeyler ise yalnızca kitsch* olarak nitelendirilebilir. Bu matah şeyi de sosyal medya hesaplarından gösteriyorlar.
 
Neyse ne diyorduk, akabinde bunu düzen takıntısı da izliyor, kimileri bulaşık tabletlerini paketinden çıkarıp boş plastik kutulara falan koyuyor. O kutuların ağzını sıkıca kapayıp dolaba falan koyuyorlar ki tabletler kaçamasın. Cidden bunlara lüzum var mı? Belki fuzuli alışverişlerin yarattığı pişmanlık nedeniyle, bazı insanlar, bu takıntılı düzene vicdanları tarafından yönlendiriliyor bile olabilir. “Bakın ne kadar işe yarıyor, gördünüz mü” maksatlı... Daha sonra leblebileri tek tek kurdeleleyip şatafatlı tabaklarda servis edenler falan var. Pardon Antep fıstığı falan olacak, ne o öyle fakir gibi leblebi. (Tıpkı geçmişte ananas meyvesinin zenginlik ve güç simgesi olduğu için evlerde verilen partilerde sergilendiği, alacak maddi gücü olmayanların ise kiraladığı o dönemler gibi.) Bunlar da internet ortamında gösteriliyor. Uzun bir süredir hayatımızda olan gösteriş tüketimine lüksü simgeleyen her madde örnek olabilir. İşlevsiz olsa bile. Böylece, insan ait olduğu sosyal statüden yukarıya çıkmak için kendi gelir düzeyinin üzerinde harcama yapıyor, borçlanıyor vs. Sahip oldukları eşyaları göstererek sürdükleri bu yaşam, bir sosyal medya kültürü olan “flexing” kültürünü de bize hatırlatıyor. Düşük özsaygısı olan bir bireyin kendi varlığını değerli görmesi, anlamlı bulması, ancak sahip olduğu madde fazlalığından ve markasının pahalı oluşundan geçiyor. Bu yüzden internet üzerinde insanlar, sahip oldukları eşyaları sergiliyor. Belki yeni aldığı bir otomobili farklı bir konu üzerinden gösteriyor vs. Martin Lindstrom, Brandwashed kitabında bunu şöyle özetlemiş: Bir insanın kıyafeti üzerindeki logo ne kadar büyükse, özsaygısı o kadar küçüktür.
 
Sevgiyle kalın.
 
 
 
*"Kitsch, var olan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak, ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir. Bu terim ayrıca, kibirli ve bayağı bir tada sahip şeylere ve ticari kaygılarla üretilmiş olan banal, rüküş ve sıkıcı ürünlere gönderme yaparken de kullanılır."