BÜYÜK TAARRUZ -04



 
İstikbal Göklerdedir.
 
Kurtuluş Savaşı’nın en sıkıntılı günleri. Bir yandan genel taarruz için orduyu
kuvvetlendirme çalışmaları var diğer yandan yokluk, imkânsızlık, parasızlık, ambargo,
vs. Bir yandan da Atatürk uçak diye tutturmuş, kimseyi dinlemiyor, her türlü şartı
değerlendirip uçak temin etmeye çalışıyor.
 
Birinci Dünya Savaşı döneminde Almanların kontrolünde İstanbul Yeşilköy’de,
İzmir Gaziemir’de ve Suriye’de uçak istasyonları vardı. Konya’da ise ara istasyon
bulunuyordu. Mondros Mütarekesi ile Filistin’den çekilen uçaklar Konya’ya getirilmiş ve
tahrip edilmişti. İstanbul’da ise yarısı çalışır durumda 45 uçak vardı. İzmir’de bulunan 4
uçak ise İzmir’in işgali ile düşmanın eline geçti.
 
Atatürk’le birlikte Samsun’dan direniş başlayınca Yeşilköy’deki pilotlar bu
uçaklardan uçurabildikleriyle Ankara’ya gitmeyi düşünürler ama ne yazık ki başarılı
olunamaz. Uçaklar olmasa da pilotların çoğu Anadolu’ya, Ankara’ya kaçmayı başarırlar.
Konya’daki istasyonun hali perişandır. Uçakların hepsi hurda haldedir. Buna
rağmen akıl almaz çaba ve emeklerle birkaç uçağı kullanılır hale getirip Milli
Mücadeleye çok büyük faydalar sağlarlar. Ancak artık bu derme çatma şekilde genel
taarruz yapılamazdı. İşte bu yüzden Atatürk inatla uçak temin etmeye çalışıyordu.
Ambargo ve İngilizlerin baskıları yüzünden askeri silah teçhizat ve malzeme
alınamıyordu. Aslında alınıyordu ama el altından ve 5 katına karaborsa fiyattan.
Kapitalist sistem böyledir işte. Bir yandan sizinle savaşır, diğer yandan size mal satar.
Ama hep ondan almanız için teknoloji üretecek malzeme satmaz. Günümüzde de öyle
değil mi? Emperyalist devlet size gelir, ya silah, malzeme almanı ya da sana savaş
açacağını söyler. Ya da beslediği teröristlerini gönderir. Mecburen milyarlarca dolarlık
silah ve malzeme satın alırsınız…
 
Önce Almanlarla anlaşma yapılır. 29 adet uçak satın alınır. Parası yine
karaborsa fiyattan, 5 katı olarak peşin ödenir. Ancak bu uçaklar parçalara ayrılarak
tarım makinesi diye kayıtlara girer. Ayrıca yoğun denetimlerden kurtulmak için Kırım ve
Rusya üzerinden 5 liman değiştirerek gelir. Samsun’a geldiğinde sandıklardan çıkan
malzemeler harap vaziyettedir. Ancak 2 tanesi işler duruma getirilebilmiştir.
Bu ağır hezimete rağmen arayışlar bitmez. Fransızlarla artık Ankara Anlaşması
imzalanmıştır ve Fransızlar Ankara Hükümetine her şeyi satmak için yırtınmaktadır.
Ama uçak işi sıkıntılıdır çünkü İngilizlerle yaptıkları anlaşma ve uygulanan ambargo
yüzünden satamamaktadırlar.
 
Sorunu Fransız Konsolosluğunda çalışan bir memur çözer. Bir tarım şirketi
kurulacak, bu şirket tarımsal amaçlı Fransızlardan uçak alacak, teslimattan bir hafta
sonra da iflasını ilan edecektir. Öyle de yapılır. Elbette silah ve teçhizatları sökülür.
Böylece 10 adet uçak Fransızlardan alınır.
 
Bu arada uçak yakıtı da İtalyanlardan yine karaborsa fiyattan alınmaktadır.
Bu konuda bilinmeyen bir kahramandan söz etmeden olmaz, Erzurumlu Nafiz
Bey. Erzurumlu Nafiz Bey, önce 2 adet uçağı İtalyanlardan kendi parası ve girişimleriyle
satın almış, teslim sorunları yaşanınca Bolu’ya bir iniş pisti yapılmış. Ancak gelen
uçaklar arıza yapması ve kırıma uğraması sebebiyle kullanılamamış. Buna çok üzülen
Nafiz Bey bir yıl sonra 2 uçak daha almış ve Türk Ordusuna hediye etmiştir. Sadece 2
uçağımızın olduğu bir dönemde bu bağış büyük bir fedakârlık ve kahramanlıktır.
Erzurumlu Nafiz Bey’in ismi pek bilinmez çünkü isminin anılması için değil memleketin
kurtulması için yapmıştır bu yardımı. Belki günümüz insanına da bir örnek teşkil eder bu
anlayış.