12 Eylül


12 Eylül

 

Bundan tam 37 yıl önceydi. Emperyalist güçler ülkemiz üzerinde oynadığı oyunların bir başkasını sahneye koydu.12 Eylül 1980 de Faşist askeri darbe oldu. O günlerde önce sokakları sağcı solcu diyerek kan gölüne çeviren güçler sonrasında askeri darbe yaparak yönetime el koydular. Önce 27 Mayıs sonra 12 Mart  ve  sonrasında ise 12 Eylül

Darbe dönemleri, faşizmin kendi yasalarına dahi tahammül edemediği ve tüm araçlarıyla halka karşı saldırıya geçtiği dönemlerdir. Türkiye gibi yeni-sömürge ülkelerde faşizm, oligarşinin en başından itibaren dışa bağımlı olmasından ve kapitalizmin çarpık gelişmesinden kaynaklı kurumsal bir biçimde varlık gösterir.

Darbeler, emperyalizmin ve onun işbirlikçilerinin politikaları, hayat içerisinde uygulanamaz duruma geldiği oranda gündeme gelir. 12 Eylül de  Gümrük duvarlarından tarımdaki desteklerin kaldırılmasına, özelleştirme uygulamalarının önünün açılmasından emperyalist tekellerin serbest dolaşımının sağlanmasına dek, kapsamlı bir saldırı paketi olan 24 Ocak Kararları’nın o günün koşullarında darbe yapılmadan uygulanabilme koşulu yoktu .

Bu yüzden normal yollarla hayata geçiremeyen emperyalist tekeller ve onun ülkemizdeki işbirlikçileri darbe yaptı. İdamlar,gözaltı işkenceler,yasaklar ülkenin sosyal ekonomik ve siyasal yapısı alt üst oldu..Rakamlara baktığımızda bu daha net anlaşılacak.

650 bin gözaltı,1 milyon 700 bin kişi fişlendi.14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı.52 bin kişi tutuklandı. 171 işkencede ölüm,5 bin kişi işten atıldı.7 bin kişi damla yargılandı.517 idam cezası ve 50 idam infazı(18 sol,8 sağ görüşlü) ,31 gazeteci tutuklandı 4 bin ceza istendi.70 ton gazete, kitap ve dergi yakıldı.

Yetmedi siyasi partiler kapatıldı. Parti liderleri Süleyman Demirel, Bülent Ecevit,Necmettin Erbakan,Alparslan Türkeş tutuklandı ve siyasi yasak getirildi.Sendikaların derneklerin kapısına kilit vuruldu.YÖK diye ucube bir sistem icat edilerek üniversiteler zayıflatıldı.

O dönemlerde yaşadığım bir iki anekdotu paylaşayım.

12 Eylül pazar sabahı erken bir saatte rahmet babam biz uyurken odamıza geldi.’Kalkın ihtilal oldu’ dedi. Siyah beyaz televizyonu açtık.Hasan Mutlucan kahramanlık türküleri söylüyor.Sonra yan yana beşi bir yerde paşalar dizildi.Kenan Evren başladı konuşmaya.Bir başladı ki 3 yıl her gün konuştu. 12 Eylül döneminde en sık duyduğum kelime ’Niçün ve ‘Netekim’ oldu.Beşi bir yerde başı olan Kenan Evren her gün TRT de konuşmalar yapardı.

Darbe sabahı evin önüne çıktım. Her köşe başında asker dolu. İki kişi yan yana geldiğinizde asker hemen müdahale ediyor.’Hiç hemşerim ayrıl.Biz emir kuluyuz.Başımızı yakmayın’

Devrim kelimesinden öylesine korkuyorlardı ki. Sandıklı da Sanayi Çarşısında bir ilkokul vardı.Devrim İlkokulu.Hemen adını İnkılap okulu yaptılar.Devrim’in ‘D’ sini ağzına almak seni gominist yapıyordu.

1982 Anayasası referandumu yapıldı. Orhan Aldıkaçtı ya hazırlatılan Anayasa yüzde 93 oy ile kabul edildi. Yüzde 7 hayır oyu çıkmıştı o günlerde.Ancak gizli olması gereken tercihiniz şeffaf sandıklar sayesinde belli oluyordu.İşte o günlerde İlk kez oy kullanmak adına sandığa gittim.Hayır oyu verdim.Şu yaşıma geldim oy verdiğim parti iktidara gelemedi.Sonra yasakların kalkması için referandum oldu.Özal Başbakan dı.12 Eylül’ün yasaklı siyasetçileri kıl payı evet oyu sayesinde yasaktan kurtuldu.

O günleri ve sonrasındaki gelişmeleri yazmaya devam edecek olursak sayfalar yetmez.

Hani yıllardır sürekli soruyoruz ya:

İşçi hatta taşeron işçi, varoşlarda yaşayan geçim sıkıntısı çekenler,işsiz kalanlar vergisini ve sosyal güvenliğini ödemekte zorlanan esnaflar,her yıl güneşin altında yanarak ürettiği mahsulden zarar eden çiftçi kısaca emeği ile geçinmeye çalışanlar neden sermayenin yanında olur.

12 Eylül askeri darbesinden dolayı. 37 yıl önce ülkenin temel taşları oynamıştı.Bir kuşun sol kanadını kırdılar.Yıllardır tek kantla uçmaya ve kırılan kanadını iyileştirmek adına çırpınıyor kuş.Çünkü solculara tüm kapılar kapandı.Sendikalar bitti..Dernekler Sivil Toplum kuruluşları sindi.Ve ekonomik gelişmeler burjuvazi yanına küçük ve orta ölçekli sağcılardan oluşan sermaye sistemini ortaya koydu.Bireysellik ön plana çıktı.Yolsuzluk yapmak iş bitiricilik oldu.Hiç Unutmam dönemin Başbakanı Turgut Özal ’Benim memurum işini bilir’ diyerek rüşvete kol kanat geriyordu.O günlerden günümüze geldik.

Her 10 yılda bir açık veya örtülü darbe ile karşı karşıya gelen bir ülkede yaşıyoruz. Emperyalizm dünyada  hala daha paraya, kana ve cana  doymuyor.Her ay bir yerlerde kan akıtıyor.Masum insanlar can veriyor.Gün geçtikçe azgınlaşıyor.Canavarlaşıyor.

Tek çıkar yolumuz var.Örgütlü olmak.Birlik beraberlik içinde emperyalizme karşı çıkmak..

Atatürk ve devrimlerine sıkı sıkıya sarılmak.

Mutlu ve aydınlık yarınlara…