Eğitim -İş'ten yarıyıl değerlendirme raporu

21 Ocak 2020 - 17:56

Eğitim-iş Sendikası Afyonkarahisar Yönetim Kurulu Adına açıklama yapam Mehmet Şahin Eğitim-iş Sendikasının 2019-2020 Eğitim Öğretim Yılı Yarıyıl Değerlendirme Raporu’nu kamuoyu ile paylaştı.
Raporda öne çıkan husular şu şekilde;
 
Vaatler, sözler eşliğinde başlayan ve maalesef bizleri hiç yanıltmayacak kadar kötü
geçen 2019-2020 Eğitim ve Öğretim Döneminin ilk yarıyılı sona ermiştir.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un "Türkiye'nin eğitim sisteminin tamamını, tüm alt
sistemleriyle birlikte geleceğe hazırlayacağız" diyerek ilk ders zilini çaldığı dönem, eğitimi
geleceğe taşımak bir yana dursun, on yıllarca geriye götüren uygulamalara sahne olmuştur.
Geride bıraktığımız eğitim döneminde yaşananlara sadece ana başlıklar üzerinden
baktığımızda karşımıza çıkan tablo şudur:
- Okulun kapısından girmemesi gereken şiddet, eğitimin demirbaşı oldu
Okullarda inatla çözülmeyen güvenlik problemi, şiddeti meşrulaştıran politikalar ve
ticarileştirilen eğitim sistemi ağır sonuçlara yol açtı. Okul ve üniversitelerde şiddet olayları arttı.
MEB'in şiddete yönelimin sosyolojik bir olgu olduğunu kabul edip buna göre politikalar
geliştirmek yerine okullara polisiye tedbirler sunması, sorunu çözümsüzleştirdi.
- Ataması yapılmayan öğretmen sayısı can alacak kadar arttı
Mesleğine kavuşturulmayan öğretmen sayısı, yarım milyona dayandı. MEB, kendi
verilerindeki öğretmen ihtiyacına rağmen komik oranlarda atamalar yaparak tepki çekti.
MEB'in bu vurdumduymazlığı can alır hale geldi. 2019'da ataması yapılmayan 9 öğretmen
intihar etti. MEB'in öğretmen açığına dair açıkladığı rakamlar ile okullardan gelen bilgiler
çelişti. MEB, adeta mikroskobik atamalar yaparak bu yarayı daha da kanattı.
- Bu eğitim döneminde de liyakate rastlanamadı
MEB'in trajikomik atama oranlarında bile adalet sağlanamadı. Bakan Ziya Selçuk'un
liyakat getirecekleri söylemine rağmen, yandaş olmayanı ayıklama sistemi olarak yine sözlü
mülakat yöntemi kullanıldı. KPSS'den çok yüksek puan alan öğretmen adayları dahi açıkta
kaldı.
- Tarikatların korunduğu beslendiği bir dönem oldu
Diyanet, 4-6 yaş çocuklarına yönelik Kuran kurslarıyla yetinmeyerek gözünü MEB’e
bağlı anaokullara dikti. Protokollerle “Kuran Kursları Öğretim Programı”nın anaokullarda
uygulanmasının önü açıldı. Tarikatların yasal maskesi olan dernek ve vakıflarla imzalanan
protokoller, eğitimi tarikatların, cemaatlerin arka bahçesi yapmaya yaklaştırdı. Sendikamızın
neredeyse tümünü yargıya taşıdığı, çağdaş, bilimsel, laik eğitimi savunanların sert tepkiler
gösterdiği bu protokoller, inatla kapsamları genişletilerek tekrarlatıldı. Öyle ki; cinsel istismar
skandallarıyla toplum vicdanında yara açan Ensar Vakfı, okullarda "ahlak" dersi verebilir hale
geldi. Adı yolsuzluklarla anılan Deniz Feneri Derneği’ne, okullarda iyilik öğretmesi görevi
verildi.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın tarikatları bir kamu hizmeti olan eğitime dahil etmesinin, yurt
ve okul açmama suretiyle yoksul çocukları tarikat kurumlarına mecbur bırakmasının bir acı
sonucu da dönem sonunda Denizli'de yaşandı. Toplum vicdanı, hala Aladağ faciasıyla
sızlarken, Denizli'de Süleymancılar tarikatına ait bir yurtta, belletmeni tarafından defalarca
cinsel istismara uğrayan 12 yaşındaki bir erkek çocuğu intihar etmeye çalıştı.
- Akademi, bilimin kalesi değil AKP'nin gözcü kulesi oldu
FETÖ ile mücadelenin dışında birçok muhalif bilim insanının görevden uzaklaştırıldığı
akademi, daha da geri bir noktaya geldi. Tepeden inme getirilen rektör ve dekanlar, çağdaşlığa
ve laikliğe aykırı söylemleriyle sık sık gündeme oturdu. Norm kadro yönetmeliğinde yapılan
değişiklik çerçevesinde YÖK’ten üniversite yönetimlerine devredilen kadro tahsis yetkisinin
ardından ilk kadro ilanı yayımlandı. Kadroların verildiği bölüm ya da fakülte belirtilmezken
kadro detaylarının üniversitenin internet sitesinden de duyurulmaması dikkati çekti. Tepeden
inme getirilen üniversite yönetimlerinin akademik durumunu ise Üniversite Araştırma
Laboratuvarı’nın çalışması sobeledi. Çalışmaya göre 68 rektörün hiç makalesi yayımlanmazken
71’in rektörün makaleleri bugüne kadar hiç atıf almadı.
- Üniversitelerin başarı oranları daha da utanç verici hale geldi
Herhangi bir bilimsel başarısı, kütüphanesi, kampüsü olmayan apartman üniversiteleri
bir hastalık gibi türemeye devam etti. Kamu eğitimine bütçe ayırmayan iktidar, özel
üniversitelere ise teşvikleri artırdı. Uluslararası derecelendirme kuruluşu Quancquarelli
Symonds’ın(QS) verileri, Türkiye’deki üniversitelerin eğitim kalitesindeki düşüşü gözler önüne
serdi. Londra merkezli kuruluşun raporuna göre, Türkiye’den hiçbir devlet üniversitesi başarı
sıralamasında ilk 500’e giremedi. İktidar, bu tabloyu daha da geriye götürecek adımlar atmayı
sürdürdü:
Yükseköğretim Kurulu’nca (YÖK) yapılan yeni düzenleme ile “araştırma görevlisi
kadrosuna başvurabilmek için ilana ilk başvuru tarihi itibarıyla 35 yaşını doldurmamış olma”
şartı kaldırıldı. Ayrıca tezsiz yüksek lisans mezunlarına araştırma görevlisi olma hakkı tanındı.
YÖK tarafından özel üniversitelere ilişkin hazırlanan rapor da itiraf niteliğindeydi. Rapora göre
30 özel üniversite, öz kaynaklı araştırma projesine bütçe ayırmadı. Araştırma projeleri için
hiçbir harcama yapmayan bazı üniversitelerin reklam tanıtımları için ise yüz binlerce lira
ayırdığı görüldü.
- İmam Hatip dayatmaları acı meyvelerini vermeye başladı
AKP'nin yoksul öğrencilere dayattığı imam hatiplerin başarı oranı daha da düştü.
MEB’in yayımladığı faaliyet raporuna göre, imam hatipler devamsızlık ve yılsonu
başarısızlığında diğer okul türlerini geride bırakarak ilk sıraya yerleşti. Bakanlık raporuna göre
imam hatipler devamsızlık, sosyal etkinliklere katılma ve kitap okuma hedeflerini de
tutturamadı. Birçok ilde gösterişli törenlerle açılışı yapılan çok sayıda imam hatip lisesi, "yeterli
öğrenci bulunamadığından dolayı" kapatıldı.
Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin büyük bölümünün aktarıldığı Din Öğretimi Genel
Müdürlüğü’ne bağlı imam hatip liselerinin lisans bölümlerine yerleşme oranı ise yüzde 15’te
kaldı.
- Eğitimin bütçesi kısıldı, bilimsel eğitim bir lüks oldu
İktidarın "ekonomi dört nala koşuyor" dediği, Diyanet'in bütçesinin NASA'nın derin
uzay araştırmaları için ayırdığı bütçeden dahi fazla olduğu 2019'da, Milli Eğitim
Bakanlığı(MEB) bütçesinden tasarruf tedbirleri kapsamında 2 milyar TL kesinti yapıldı.
Bununla birlikte derslik ihtiyaçlarına yönelik adım atılamaz hale geldi. Birçok ilde okul inşaları
durdu. Sadece Şırnak’ın köylerinde bile 13 okulun inşası “bütçe yetersizliği” gerekçesiyle
askıya alındı. Bu bütçesizlik, trajikomik durumlara da sebep oldu: Bakanlık, okullara
gönderdiği resmi yazıda 2023 Vizyon Belgesi'nde yer alan “Eğitimin finansman çeşitliliğinin
artırılması” maddesine ilişkin hatırlatma yaptı. Yazıda okulların isimlerini satılabileceğini
duyurdu.
OECD'nin “Bir Bakışta Eğitim” raporuna göre Türkiye, öğrenci başına en az harcama
yapan üçüncü ülke oldu. Türkiye, geleneği bozmayarak birçok konuda yine OECD
ortalamasının altında kaldı.
PISA sonuçları da eğitimdeki başarısızlığı gözler önüne serdi. Türkiye’nin, okuma
becerileri, matematik ve fen alanlarındaki başarı sırasını 2015 yılına göre artırmış olmasının
sebebinin örneklem grubunun bir önceki PISA’da başarı göstermiş okullardan seçilmesi olduğu
ortaya çıktı. Buna rağmen Türkiye, hemen her alanda OECD ortalamasının çok altın da kaldı.
Türkiye’nin, 37 OECD ülkesinin okuma becerilerine göre sıralandığı listedeki yeri 31 oldu.
- Değiştirilen okula başlama yaşı yine değiştirildi
İlkokula başlama yaşını 69 aya çıkaran kanun yürürlüğe girdi. Resmi Gazete’de
yayımlanan kanunla 66 ay olan ilkokula başlama yaşı 69 ay olarak değiştirildi. Daha önce
çocuklarını 66 aylıkken okula göndermek istemeyen ailelere hakaret eden iktidar, neden okula
başlama yaşını tekrar değiştirdiğini ise izah edemedi.
- Seçmeli derslerde aynı gerici senaryo sahnelendi
Kamuoyu hala gerici müfredatın olası etkilerini tartışırken, bilimsel eğitime bir darbe
daha vuruldu. Liselere getirilen yeni sistemde, zorunlu derslerin sayısı azaltılarak seçmeli
derslerin sayısı artırıldı. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi zorunlu olurken, Felsefe alanı dersleri
seçmeli oldu. Yeni sistemin açıklanmasının ardından YÖK’ün söz konusu değişiklikle ilgili
bilgisinin olmadığı ortaya çıktı. MEB, seçmeli ders için 10'u aşkın farklı ders yelpazesini
vitrinine koysa da, öğrencilere dini içerikli olan 3 dersi dayatmaya devam etti.
- LGS ve YKS birer mağduriyet çarkı oldu, on binleri ezdi
Bir milyondan fazla öğrencinin “nitelikli” liselere girmek için ter döktüğü LGS
sonuçları, eğitimdeki eşitsizliği bir kez daha gözler önüne serdi. Sendikamızın "yeni sisteme"
dair uyarılarına kulak asılmadı ve bunun acı faturası binlerce öğrenciye kesildi. MEB’in,
LGS’ye ilişkin hazırladığı değerlendirme raporuna göre, eğitim düzeyi yüksek olan ailelerin
çocukları sınavdan ortalama 406 puan alırken eğitim düzeyi düşük ailelerin çocuklarının
ortalama sınav puanı 278 oldu.
ÖSYM’nin 2019 YKS verileri de eğitim sisteminin içler acısı durumunu bir kez daha
gözler önüne serdi. Verilere göre, üniversite sınavında 15 bin öğrencinin puanı, yarım net dahi
yapamadığı için hesaplanamadı. YKS’nin ilk oturumunda 15 net kadar doğru yanıt veremediği
için puan barajının altında kalan aday sayısı ise 628 bin 796 oldu. YKS’ye başvuran 2 milyon
528 bin üniversite adayından 904 bini üniversiteye yerleşebildi, tercih yapan 71 bin öğrenci ise
açıkta kaldı.
2019 YKS’de üniversiteyi kazanan öğrencilerin netleri açıklandığında ise başka bir
skandal patlak verdi. Yükseköğretim Program Atlası’nda yapılan güncellemeyle girdiği
bölümle ilgili testte 1 veya altında, hatta eksi netler yapan öğrenciler olduğu ortaya çıktı.
Sonuçlar eğitim sistemindeki çarpıklığı gözler önüne serdi.
- Öğretmenin yüzü kamuda da özelde de gülmedi
2019, eğitimcilerin yoksulluk ve haksızlıkla daha da fazla sınandığı bir yıl oldu. Yetkili
yandaş konfederasyon ve hükümetin müsameresi sonucunda, tüm temel gıda maddelerinin
yüzde 50, elektrik, doğalgaz gibi zorunlu tüketim kalemlerinin yüzde 60 zamlandığı ekonomik
kriz ortamında, kamu çalışanlarına yüzde 4 gibi hakaretvari bir zam yapıldı.
Kamuda çalıştığı için yoksulluğa mahkum edilen öğretmenler, keyfi disiplin cezaları,
fişlenmeler, sürgünler ve mobbingle yüz yüze kalmaya devam etti. Sözleşmeli, ücretli adı
altında öğretmenlerin kategorilere bölünerek sömürülmesi 2019'da da sürdü. Öyle ki
Gaziantep'te 25 yaşındaki sözleşmeli öğretmen Saadet H., okul yöneticisinin mobbingine
dayanamayıp canına kıydı. Bakan Ziya Selçuk'un öğretmenlere dair attığı tek adım ise
"öğretmen önlükleri" diktirmek oldu.
Özel okullardaki öğretmenlerin durumu da 2019'da daha vahim hale geldi. Patronların
keyfi sömürülerine terk edilen, yeri geldiğinde AVM'lerde okul tanıtımı bile yapmak zorunda
bırakılan öğretmenlere maaşlarını ödememek adeta bir gelenek haline geldi.
İstanbul Ahmet Şimşek Koleji’ndeki 120 öğretmene aylarca maaş ödenmedi. Bursa’da
maaşlarını alamayan özel okul öğretmenleri eylem yaptı. Doğa Koleji’nde, patronun velilerden
aldığı paraları inşaat sektörüne yatırdığı ortaya çıktı ve kolej zincirinde çalışan sekiz bin
öğretmen hala alamadığı maaşlar için direniyor.
- Taşımalı eğitim sürdü, okullaşma oranı utandırdı
2019'da da taşımalı eğitim garabetini durdurmak için hiçbir adım atılmadı. Bu rezalet,
özellikle Taşra'daki birçok yerleşim merkezinde yavrularımızın okula başlamamasına ya da
tarikat yurtlarına mecbur kalmasına yol açtı.
Çağdaş bir ülkenin en önemli eğitim kriterlerinden olan okullaşma oranı da yerlerdeydi.
OECD’nin, “Bir Bakışta Eğitim-2019” raporuna göre, Türkiye okul öncesi eğitimdeki
okullaşma oranında 30 ülke arasında son sırada yer aldı. Kamu kaynaklarından eğitim
kurumlarına yaptığı harcamalar listesinin de sonlarında yer alan Türkiye’de, okulöncesi
okulların yüzde 50’sinin özel olduğu bildirildi.
Okullara akıllı tahta diyerek başlatılan Fatih Projesi yolsuzluk iddialarıyla sessiz sedasız
sonlandırılırken, taşrada bazı okullarda bilgisayar dersleri, kartondan bilgisayar maketleriyle
verilir hale geldi.
- Öğrenciler eğitimden kopartıldı
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ülkede lise çağındaki gençlerin yüzde 50’ye yakını
eğitimde yer almadığını ve bu gençlerin 1 milyon 375 bininin ise ne yaptığının bilinmediğini
açıkladı. 2012 yılında getirilen 4+4+4 sisteminin ardından açık lisede okuyan öğrenci sayısı
940 binden 1 milyon 389 bin'e yükselmişti. Aynı dönemde lise öğrenci sayısındaki artış oranı
yüzde 15,8 olurken açık öğretim lisesinde okuyanların artış oranı yüzde 32,4 oldu.
- Cumhuriyet düşmanları daha da pervasız hale geldi
Yüzde 80'i iktidarın eksenindeki Eğitim Bir-Sen üyeleri arasından seçilen okul
yöneticilerinin birçoğu 2019'da da rezaletlere imza attı. AKP'ye ne kadar yakın olduklarını
göstermek için sosyal medya üzerinden her fırsatta Cumhuriyet'e ve onun kurucusu olan büyük
önder Mustafa Kemal Atatürk'e dil uzatan yöneticiler, yine cezalandırılmadı. Sendikamızın
yargıya taşıdığı her bir hadsizlik, MEB tarafından sessizlikle karşılandı.
Bunun yanı sıra karma eğitimin haram olduğu, kız öğrencilerin eşofman giymemesi
gerektiği gibi sapıkça ve yobazca ifadeler kullanan yandaşlar da eğitim sisteminden
kopartılmadı.
Özet olarak; 2019-2020 Eğitim ve Öğretim Dönemi, geçmişten ders çıkarmadıkça
geleceğin aydınlanmayacağının, aynı hataları yaparak farklı sonuçlar ummanın saçma
olduğunun vücut bulmuş hali oldu. Bilimden ve akılcılıktan uzak, siyasetin gaye ve emirleri
doğrultusunda şekillenen, geleceğe uzanan bir merdiven değil gericiliğe inen basamaklar olarak
döşenen, homojen olmayıp her yurttaşa eşit şekilde ulaştırılmayan eğitim sistemi, bu eğitim
döneminde de ülkemizi biraz daha karanlığa taşıdı.
Eğitim-İş olarak MEB'e çağrımızdır:
Eğitimin paydaşlarından göstermelik olarak görüş almak yerine, bu hastayı nasıl tedavi
edeceğimiz konusundaki fikirlerimize gerçek anlamda kulak vermelisiniz. Durum
ağırlaşmakta, enkaz toparlanamaz hale gelmektedir. Bu eğitim döneminin gerici politikaların
son bulması için bir milat olacağını umuyor, aksi taktirde Başöğretmen Mustafa Kemal
Atatürk'ün eğitim neferleri olarak tüm benliğimizle gerici politikalarınıza karşı mücadeleyi
sürdüreceğimizi ilan ediyoruz!
Tüm bu ezici tabloya, mesleğin itibarsızlaştırılmasına, baskılara rağmen bu eğitim
öğretim döneminde de öğrencilerine bilimi ve hayatı öğretmek için çabalayan eğitimcilerimize
teşekkür ediyor, "geçmiş olsun" diyoruz!