phishing
Şükrü ERSOYLU

Şükrü ERSOYLU

EVET Mİ HAYIR MI ?

CHP HAMAMCI ÜLFET ALIŞKANLIĞINI TERKETMELİ

CHP HAMAMCI ÜLFET ALIŞKANLIĞINI TERKETMELİ

 

Erken cumhuriyet döneminden itibaren güvenlik gerekçeleri bahane gösterilerek muasır medeniyet seviyesi olarak batı medeniyeti model olarak alındı. Türkiye ‘nin  siyasi  hayatı, kültür hayatı,  ekonomik modelleri ve yönetim anlayışlarının modern olması adına batıdan daha batıcı olmak için azami çaba sarf edildi.

1950 yılından itibaren halkın ilk defa gerçek anlamda çok partili hayata geçişiyle ve demokratik seçimlerle beraber  halk modern anlayışın kendisine dayattığı hayatı Türkçe ezanı Asli dilene Arapçaya çevirerek yarma harekatı başlattı.

27 Mayıs 1960 yılında batı medeniyetinin kendisini var etmek  için başvurduğu yalan, iftira, bilgi kirliliği,  ekonomik savaş, sabotaj, provakasyon gibi her türlü gizli ve açık yöntemlerle halkın temsilcileri sanık sandalyesine gönderilerek halka savaş açıldı.

1961 yılı Ağustos ayında kurucu meclis (Anayasayı yapan meclis) aritmatiği CHP 222 milletvekili Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi 25 Milletvekili Bağımsızlar 25 Milletvekili idi. Cüneyt Akalın’ın “27 Mayıs Bir Devrimdir” kitabı sayfa 100. CHP üzerinde etkinliği olan (doğal olarak kurucu meclisi yönlendirme gücü olan) İsmet Paşaya Yassı ada mahkemelerince verilen idam kararlarının O anda Kurucu Meclis Olan Meclisin TBMM olarak görev üstlenmesi ve verilen idam kararlarını oylaması isteniyordu . İsmet Paşa bu teklifi “ihtilali yapanlar sonucunu getirsin” diyerek reddetti.

Bu suretle Meclisin idamları onaylamama ihtimali ortadan kaldırılarak 17 Eylül 1961 de Menderes idam edildi.

28 Şubat süreci Deniz Baykal “Silahlı kuvvetlerde sivil toplum örgütüdür”

27 Nisan E Muhtırasına CHP li yöneticilerin verdiği tepkiler;

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal (Muhtıradan sonra verdiği ilk röportajında): “Bu tablonun değişeceğini meydanlar gösterdi. Müdahaleye uğrayan yönetimlere halk sahip çıkmadı. Halkımız devlet organlarıyla çatışanlara sahip çıkmaz. Bu ortamda mağduriyet yok dayatma var. Anayasa Mahkemesi 367 kararını onaylamazsa ülke çatışmaya gider.”

 

Milliyet'ten Can Dündar'a röportaj veren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu İsmet Paşa'nın Menderes için söylediği, "Demokratik rejimi baskı rejimine çevirirseniz ihtilal, millet için meşru bir hak olur" sözüne karşılık Kılıçdaroğlu'nun, "Evet aynı durum, hatta daha ağır"

Yukarıda derlemiş olduğum demokrasi adına  tarihe kara bir leke olarak düşülen görüşler ve uygulamalar  sürekli vesayetin devamından yana tavır alan CHP zihniyeti hakkında usta gazeteci Mehmet BARLAS’ın bana bir yazısını hatırlattı.

O yazıda Mehmet BARLAS CHP nin simge isimlerinden Turan GÜNEŞ le olan sohbetlerine atıfta bulunarak “Güneş "CHP Hamamcı Ülfet gibidir" derdi. 

Ahmet Rasim'in "Hamamcı Ülfet"ini okuyanlar hatırlar.

Konağın evlatlığı Ülfet çocukluğundan başlayarak hemen her gün hanımlarla hamama gider.

Derken Ülfet'i evlendirirler.

Ama düğün gecesi damadı bırakıp hamama kaçar.

Çünkü Ülfet "Hamamcı" olmuştur.

 "CHP dönüm noktalarında demokrasiyi bırakıp, devletçiliğe kaçar"

Ülkemizde 94 yılda 65. Hükümetle idare ediliyoruz.  Maalesef sınırlandırılmış, vesayet altına alınmış demokrasimizin ülkemizi koalisyon-devalüasyon-enflasyona zorladığını  ve bu yönetim krizinin ülkemizi her türlü dahili ve harici provokasyonlara açık hale getirdiğini bozulan güven ve istikrar ortamının çatışmaya ağır ekonomik buhranlara yol açtığını yaşadığımız acı tecrübelerden biliyoruz.

Sonuç itibariyle halkın hakemliğiyle çözülmesi gereken yönetim krizlerinin demokrasi dışı güçlerle aşılmaya çalışıldığı karanlık yılları hep birlikte yaşadık.

Bir türlü devletle barıştıramadığımız milletin huzurunu sağlayamadığımız , üretim sürecine sağlıklı olarak katılamayan insanlarımızın refahına yeterince katkı sağlayamadığımızda sır değil.

Türkiye,  tarihinde ilk defa 16 Nisan 2017 tarihinde  egemenlik haklarını kullandığı yetkili organlarının çatışmadan görevlerini yapabilmelerine imkan sağlayan aynı zamanda toplumsal mutabakat metinleri olarak ta bilinen sivil bir anayasa değişikliğine gidiyor.

Demokrasi içerisinde hükümet etme yetkisini doğrudan yöntemlerle kendisinin belirleyeceği ve meşruiyetini doğrudan halktan alan  kendisine has bir yönetim modeli oluşturuyor.

Yasama-yürütme-yargı arasında halk doğrudan ve dolaylı olarak  sağlıklı bir ilişki kurarak egemenlik haklarına sahip çıkıyor vesayet odaklarını devre dışı bırakıyor.

Anayasal organların görevlerini çatışmadan uyum içerisinde yerine getirebileceği bu yönetim sistemi ve istikrarlı yönetim anlayışı dosta güven ülkemizin düşmanlarına ise korku veriyor.

Ülkemizin özellikle son on yılında bariz olarak  görülen işgal örgütleri CIA-NATO-AB ve onların  taşeronları ve işbirlikçileri ortaya koymuş olduğu yalancı, sahtekar, ikiyüzlü, hain, utanmaz, kirli provokasyonlarını ve eylemlerini hep birlikte ibretle gözlemliyor ve yaşıyoruz.

Bu işbirlikçiler halkına hizmet etmekten başka gayesi olmayan devlet içerisinde oluşmuş olan demokratik güç merkezini yok ederek küresel efendilere hizmet edecek işbirlikçilerini yeniden iktidar edecekleri bir sistem hayaliyle yanıp tutuşuyorlar.

8 Şubat MİT kriziyle başlayan gezi olaylarıyla zorlanan 17-25 aralık yargı darbesiyle kendisini açık eden ve nihayet 15 temmuz darbe girişimiyle zirve yapan hayasız işgal girişimini kalıcı olarak tarihe gömmek için halkın eline bir fırsat geçmiştir.

15 temmuz gecesi milliyetçi-muhafazakar-demokrat- sosyal demokrat bir ülke tek vücut olmuş ve hayasız işgal girişimine karşı direnmiştir.

Şimdi yapılması gereken bu şanlı direnişi getireceğimiz yeni  yönetim sistemiyle kalıcı hale getirmektir.

Bu süreçte etnik kimlik farkı, siyasi görüş farkı, dini ve mezhep farklılıkları yaşam tarzları  farklılıklarını  bir tarafa bırakılmalı ve ben Türkiye cumhuriyeti vatandaşıyım diyen herkes bir araya gelmelidir.

Sadece insan olmanın bile hata yapmak için yeterli bir gerekçe oluşturduğu bilinciyle, yeminli Tayyip düşmanlığı bu sefer ve belki de bir sefer  duygularımızı esir almamalıdır.

Sayın CHP genel başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU’nun  bir defa dillendirdiği “"Yeni modeli kurduk. Halk seçti cumhurbaşkanını... Başbakan da başkası oldu. Cumhurbaşkanı başka bir partinin genel başkanı, başbakan başka bir partinin genel başkanı... Asıl kavga o zaman çıkacak. Niye bunu söylemiyorlar  millete, neden bu anlatılmıyor millete?".  Söyleminin mevcut sistemin kusuru olduğu gerçeğinden hareketle inadından vazgeçerek kendisine inanan seçmen kitlesini aldatmaması en büyük beklentimizdir.

Yeni kapı ruhuyla başlayan sürecin devam etmesi ete kemiğe bürünerek kalıcı bir toplumsal mutabakat haline gelmesi bu anlayışla mümkün olacaktır.

Chp nin kurucusu M. Kemal ATATÜRK’ün “bağımsızlık benim karakterimdir” diyen anlayışı ancak  milletin sesinden başka sese kulak vermeyen bir yönetim anlayışı ile mümkündür.

Yaşanan bu zorlu süreçte CHP yönetiminin hamamcı ülfet alışkanlığını devam ettirmesi hem kendi seçmenine hem de bu ülke insanına en büyük ihanettir.

Yaşadığımız süreç erken cumhuriyet devri süreci değildir.

Kendi çıkarlarından başka hiçbir ölçüsü olmayan batı ülkelerinin  yalana, riyaya, sahtekarlığa, kalleşliğe  dayanan medeniyet anlayışı çürümüştür ve her türlü insani değerden uzaktır.

Türkiye cumhuriyeti vatandaşları olarak bize düşen görev; kadim medeniyet anlayışımıza ve öz değerlerimize sahip çıkarak dünyada hak ettiğimiz itibarlı ve saygın yerimizi almaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle  CHP seçmeni başta olmak üzere bütün bir ülke vatandaşları olarak  bize düşen görev  16 Nisan 2017 tarihinde yapılacak olan halk oylamasında EVET diyerek tarihin bize altın tepsi içerisinde lütfettiği fırsatı değerlendirerek ülke düşmanları ve onun taşeronlarının heveslerini kursaklarında bırakmak ve  sonsuz bir umutsuzluğa sevk etmektir.

Allaha emanet olunuz.

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum