phishing
Futbol mu? Basketbol mu?
Sercan SAYIN

Sercan SAYIN

SERCAN SAYIN YAZIYOR

Futbol mu? Basketbol mu?

29 Eylül 2017 - 20:38

Futbol mu? Basketbol mu?

 

Her şeyi ikiye indirip taraf seçmemizi dayatan bir memlekette yaşıyoruz madem; biz de öyle yapalım, soruyu direkt soralım: Futbol mu? Basketbol mu? Cevabın bir tarafa fazla büküleceğini mi düşünüyorsunuz? O zaman bir soru daha: Futbol Milli Takımı mı? Basketbol Milli Takımı mı? Ne oldu? Deminki ezici çoğunlukta bir çatlak mı görüyorum yoksa?.. İsterseniz test edelim. Bu hafta ‘uygulamalı bilimler’ için harika bir hafta.

Önümüz bayram. Hem de çifte bayram. Bayram hamasetinin en büyük ‘bahanelerinden’ biri de spor olacak. Hele de milli maçlar! Şans bu ya, bayram çifter çifter gidiyorsa, maçlar da geri kalmıyor. Hem basketbol hem futbol milli takımları önemli bir dönemeç için sahadalar. Futbol köprüden önceki son çıkışta, basketbol ev sahibi olmanın tarihteki başarılarını ne yazık ki yük edinmiş durumda. Yani ikisini de heyecanlı ve zor günler bekliyor. Gelin bir karşılaştıralım.

***

Evet ikisi de hükümete yeterince yakınlar. Ama bir tarafta Fatih Terim’i ‘bile’ mağdur hale getiren, tüm aktörlerinin attığı her adım sorgulanan, skandal yaratma yarışmasında sınırları zorlayan futbol camiası var. Diğer tarafta tüm girift ilişkilerine, kapalılığına rağmen bir kökü, geleneği, düzeni olan basketbol camiası...

Birinin federasyonunun başkanı, yönetimi, vırtı, zırtı neredeyse hiçbiri spordan gelmiyor. Diğerinin tüm yönetim kurulunun toplam millilik sayısıyla basketbol tarihi yazılıyor.

Biri kasasında projesizlikten para biriktiriyor ve ne yazık ki bununla övünüyor. Diğerinin yarattığı uluslararası projeler Avrupa Birliği’nden ödüller alıyor, öncü oluyor. Aynı kulüp başkanı birinde neredeyse oyuncunun giydiği çorabın parmak deliğine karışacakken, diğerinde vakur, uzaktan bakan, özgürlük tanıyan bir kisvede.

Evet, ikisi de yabancıya boğulmuş durumda. Gençleri neredeyse hiç oynatmıyorlar. Ama birinin gençleri de, yabancıları da NBA’ya gidiyor, diğerininki U21 Ligi’ne.

Birinin milli maçları İstanbul’dan kaçıyor, diğerininki kıytırık hazırlık maçında 5 bin kişi çekiyor.

***

Biri cinsiyetçilik bariyerlerini yerle bir ediyor. Kadınlar görünürler, ortadalar, inadına varlar. İsimlerini, cisimlerini biliyoruz. Erkekler kadar (hatta onlardan da çok) başarılılar. Diğerinde ise kadınların esamisi okunmuyor. Destekleyeni az, öne çıkaranı yok.

Birinin kulüpleri Avrupa’nın zirvesinde. Diğerinin en köklü temsilcilerinden ikisi kulüpler sıralamasının en diptekilerine elenip gidiyor.

Birinin başında bu ülkenin en çok umut vaat eden, koçluk kariyerindeki altı yılda üç kupa kaldıran ve bir de Avrupa finali oynayan ‘yerli ve milli’ bir kahraman var. Diğerinin başında yetenekleri için değil, teskin edici ve dengeleyici tavrı için seçilen, emekliliği yakın yabancı bir kurt hoca. Biri oyuncu çağırmayı unutuyor. Diğeri yetenek olarak pek de umut vaat etmeyen bir oyuncular topluluğunu ince ince dokuyup sıkı bir takım haline getiriyor.

Birinde muhtemelen Emre Belözoğlu ya da Arda Turan kaptan. Diğerinde ise Türkiye’nin en saygın basketbol ailesinin son ferdi, rol modeli Sinan Güler.

***

Birinin ligi belki de Avrupa’nın en iyi ligi. Diğeri kulüpleri teker teker finansal fairplay kıskacına düşerken en fazla yayın geliri getiren altıncı ligi olmakla övünüyor.

Birinin milli takımı dünya sıralamasında sekizinci, Avrupa’da beşinci. Diğerinin milli takımı Senegal ve Ekvador’un altında, Tunus’un hemen üstünde, 33. sırada. Ki bu gene yükseliş zamanı. 2014’te 46. sırayı görmüş bir takımdan bahsediyoruz.

Velhasıl; baştaki sorunun cevabı belli aslında. Evet, futbol bu ülkenin (acı?) gerçeği. Ama bu gidişle durum biraz olsun değişebilir. Bu hafta aynı güne gelen iki sınav var. Ve ne ilginçtir saatleri de çakışıyor. Bu cumartesi ve salı günü görelim hangisi daha çok izlenecek? Peki daha önemlisi, kazanır ya da kaybederler, hangisi daha iyi temsil edecek, daha çok mutlu edecek?

Biliyorum, basketbol camiası da futbol camiası da böyle bir rekabete girmek istemezler. Haklılar. Onları yarıştırmak da doğru değil belki. Ama zamanın ruhu bu ve ikiye indirip taraf seçmeyi biz kimden öğrendiğimizi gayet iyi biliyoruz.

 

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum