phishing
Orhan DURAK

Orhan DURAK

DURAKTAKİ ADAM

FİLE VE KESEKAĞIDI

FİLE VE KESEKAĞIDI

 

 

Çocukluğumuzda annemizle, babamızla pazara çıkmak onlara alışverişlerde eşlik etmek çok hoşuma giderdi. Rahmetli annemle, babamla pazaryerinde pazarcıları tek tek gezer beğendiklerimizi ve ihtiyaç olanları alırdık. Bizim Sandıklı pazarı da hani hatırı sayılır bir pazardır. Hafta pazarı Pazartesi gündür. Ancak Pazar günü bütün pazaryeri satıcılarca işgal edilir. Hem satış yapılır hem de ertesi günkü pazara hazırlık yapılırdı. Şimdi de aynı. Daha Pazar günden itibaren Antalya, Bucak, Denizli, Isparta gibi yerlerden satıcılar akın akın Sandıklı pazarına gelirdi.

Honaz’ın domatesi ne kadar meşhursa, Sandıklı’nın da yeşil biberi meşhurdu. Öyle ki Sandıklılı Niyazi Yılmaz, genellikle sabahları TRT’den o muhteşem sesi ile “ Yeşil olur Sandıklı’nın büberi” şarkısını okurdu.

HAYATIMIZA BİR ANDA NAYLON POŞETLER GİRDİ

Demem o ki Sandıklı’da pazartesi gümleri kurulan pazar bölgenin en güçlü ve büyük alışveriş merkezidir.

Okurlarımız bilirler, bundan 25-30 yıl öncesine kadar alışverişlerde satıcılar sattıkları yiyecek türü gıdaları kesekağıdına koyarlardı. O yıllarda bir de file revaçta idi. Kavun, karpuz, elma, armut gibi yiyecekler evlerimize file ile götürülürdü. Filenin deliklerinden düşmesi muhtemel erik, ceviz, kayısı şeftali, üzüm, incir gibi yiyecekler önce kese kağıdına, sonra da yine filelere konulur öyle taşınırdı. Ancak ne olduysa oldu bir anda hayatımıza naylon poşet girdi ve çok kısa sürede bizlere file ve kese kağıdını unutturdu.

VERİMLİ TOPRAKLAR KATLEDİLİYOR

Ancak hayatımıza giren bu naylonun ne gibi zararları vardı başlangıçta bu bilinmiyordu. Bunu merak eden bilim adamları naylonun doğada uzun yıllar çözülmeden, çürümeden kaldığını ve verimli toprakları ürün veremeyecek şekilde katlettiklerini tespit ettiler.

Toplumun kolay ve pratik kullanımı nedeniyle tercih ettiği naylonun doğada ne kadar sürede eriyip, parçaladığına bir bakalım: Olta ipi yani misina 600 yıl, pet şişe 450 yıl, plastik torba 1000 yıl, bebek bezleri 450 yıl, alüminyum kola, fanta ve bira kutuları 300 yıl, pil 300 yıl, cam 4000 yıl!

NAYLON POŞET ÜCRETLİ OLACAK

Gördüğünüz gibi, bu atıklar neredeyse dünyanın sonunu getirecek. Poli vinil pralidon denen  maddeden yapılan naylon poşet ve pet şişeler geç erime ve çürümeleri nedeniyle doğayı tahrip etmektedirler. Bu tehlikeyi gören ABD, İngiltere, Fransa, Hindistan, Almanya, İtalya, Çin ve Norveç’ten oluşan sekiz ülke naylon ile mücadele için işbirliğine gittiler. Bu anlamda da AB uyum yasaları çerçevesinde caydırıcı olacağı düşüncesiyle 2019 yılından itibaren alış veriş merkezlerinde müşterilerine naylon poşeti ayrıca ücret karşılığı verdirme kararı aldılar. Yani alış veriş yapan müşterilere AVM'ler sattıkları malzemeleri taşımaları için naylon poşetleri ayrıca ücretle verecekler. Aksi takdirde AVM’ler müşterilerine sattıkları malzemeleri taşımaları için kesekağıdı ve benzeri ile bez torbalar verecekler. Buradaki amaç insanlarımızı ağır ağır naylondan kurtarmak.

TELLAK VE KESE SABUN

İnsanların doğasında vardır; yorgunluk sonrası güzel bir banyo yapmak, keselenip sabunlanmak. Ardından bir de masaj yapılırsa değmeyin keyfinize. Ancak bazen bunun terside olabiliyor! Nasıl mı? Anlatayım o zaman:

Sabahları işyerime erken giderim. En büyük zevkim, demlediğim keklik kanı gibi çayımı yudumlarken bir taraftan da yerel ve ulusal gazetelere göz atmak. Bazen gazetelere öylesine dalarım ki önümdeki çayı unuturum buz gibi olur.

GÖMLEĞİN ARDI ŞIPIR ŞIPIR TAZE KAN

Geçtiğimiz günlerde, aynı minval üzere erkenden işyerime gittim çayımı demledim ve yudumlamaya başladım. Bir taraftan da gazeteleri süzüyorum. Tam bu esnada orta yaşlı, doğu şiveli iki kişi geldi. Selam sabahtan sonra genç olanı “Ağam şu sırtıma bir bakar mısın” dedi. Sırtına bakmak için ayağa kalktığımda adeta geçici bir şok yaşadım. Vatandaşın sırtındaki gömleğin ardı şıpır şıpır taze kan idi. Şaşkınlığımı üzerimden attıktan sonra ne olduğunu sordum, aldığım cevap ben de bir şaşkınlık daha yarattı. Anlattıkları tam bir Avni Dilligil tiyatrosu oyunuydu sanki! Peki neydi olay?

TERLEDİK SENİ BEKLİYORUZ

Bu iki arkadaş Mersin’den Afyon’a mermer almak üzere gelmişler. Afyona geldiklerinde tan yeri daha yeni ağarıyormuş. Çok yoruldukları için bir hamama gidip güzelce yıkanıp kese sabun yaptıralım demişler. Dediklerini de yapmışlar sabahın alacakaranlığında gördükleri birkaç kişiye uygun bir hamam sormuşlar. Söylenen hamamı bulmuşlar. Hamam da yenice açılmış, hamamcıya meramlarını anlatmışlar. İki arkadaşı dinleyen hamamcı “Bizim tellaklar biraz geç gelir siz girin terleyin ben gelir kese ve sabun işinizi yaparım” demiş. Ve öyle de olmuş. İki arkadaş terlerler ve hamamcıya “Terledik seni bekliyoruz” derler.

KESE DEĞİL ZIMPARA

Hamamcı soyunur, tellak görevi yapmak üzere içeri gelir, iki arkadaşı keseler, sabunlar ve ‘sıhhatler olsun’ deyip dışarı çıkar. İki arkadaş bir gariplik hissetmektedirler bu kese sabun işinde. Çünkü ikisini de sırtları adeta Frenk biberi sürülmüş gibi yanmaktadır. Hesabı ödeyip çıkarlar, bir yerde çay vs. içerler ancak sırtlarının yanmasından dolayı dört dönmektedirler. Bu arada bu iki kafadarın sorununu dinleyen bir Afyonlu hemşerimiz benim iş yerimi tarif eder ve bana gönderir. İşyerine erken geldiğim için bana ulaşmış oldular. Şikayetlerini dinledikten sonra sırtlarının keselenmiş değil zımparalanmış olduklarını zannettim. Her ikisinin de sırtları her tarafından kanıyordu. Hamamcı keseyi şuursuzca bastırmış iki kafadarın sırtlarını keselememiş adeta derilerini soymuştu. Pansumanlarını yaptım, sardım sarmaladım Devlet Hastanesi Acil servisine gönderdim.

Sağlıkla kalın diyorum.

 

 

 

 

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum