phishing
BAŞTABİP (BAŞHEKİM)
Orhan DURAK

Orhan DURAK

DURAKTAKİ ADAM

BAŞTABİP (BAŞHEKİM)

21 Kasım 2017 - 19:09

            BAŞTABİP (BAŞHEKİM)

 

Afyon Devlet Hastanesi neredeyse bir yıla yakın bir zamandır baştabipsiz ve baştabip yardımcısı tarafından idare ediliyor.  Op. Dr. Erkan Aslan’ın Urfa’ya gitmesi ile birlikte hastane bir yardımcı tarafından idare edildi bu güne kadar. Zaman zaman eski Baştabip Op. Dr. Erkan Aslan’ın tekrar eski görevine geleceği söylendiyse de bugüne kadar söylenenler gerçeği yansıtmadı.

Değerli okurlarımız, son zamanlarda Devlet Hastanesindeki koltuk sevdalılarından bahsetmiştim. Ancak orada koltuğa talip olanların talep ve istemleri müdür, müdür muavini, uzman ve araştırmacı olmak içindi.  Siz zannediyor musunuz ki baştabip koltuğu için mücadele verilmedi? Verildi, hem de aklınızın alamayacağı kadar çok mücadele verildi.  Birileri o makama oturmak için çalmadık kapı bırakmadılar. Kendi hayal dünyalarına göre Hastane Baştabibi ancak onlar olabilirdi.  Bu konu kendilerine sorulduğunda ise “İstemem yan cebime koy”  tavrını sergilediler.  Hele bir isim var ki anlaşılır gibi değil, her taşın altından o çıkıyor! Genel Sekreter atanacak olur o, Sağlık Müdürü atanacak olur o, yönetici atanacak olur o, şimdi ise Baştabip atanacak olur yine o! Kendine sorsanız kesinlikle o bu konuda mücadele vermiyordur.  Ama işin aslı öyle değil,esasında el altından bu görevleri en çok isteyen de o dur. Yakında bu vatandaşın ismini açıklayacağım.  Belki de bu yazım yayınlandığında Baştabip de açıklanmış olacaktır. Bahse konu kişi bu göreve atanırsa da şaşırmam. Çünkü profesyonel oyuncular onun yanında bir hiçtirler. 

BU MEMLEKET ÇOCUĞUNA YAPILAN BİR HAKSIZLIKTIR

Değerli okurlarımız, siyasetin bundan takriben 2 ay kadar önce Baştabip ataması ile ilgili bir açıklaması vardı ve şöyle deniliyordu: “Afyon’da birçok doktora baştabiplik görevini teklif ettik bu görevi hiç biride kabul etmediler!” Kime teklif götürüldü bilmiyorum ama bana bu inandırıcı gelmedi. Afyon’da Devlet Hastanesini idare edecek o kadar çok isim var ki saymakla bitmez. Yalnız Afyon’da tavan yapmış bir yabancı hastalığı vardır. Afyon’un çocukları hiç bir şey yapamazlar! Örnek mi istiyorsunuz? Alın size bir örnek: Kalp damar cerrahisi uzmanı bir bayan doktorumuz vardı ve baştabip yardımcısı idi hangi sebeple bilmiyorum görevinden alındı, daha doğrusu baştabip yardımcılığı görevi elinden alındı.  Benim babamın kızı değil, aman aman öyle çok bir tanışıklığım da yoktur. Ben olaya farklı bir pencereden baktım; bu doktorumuz Afyon’un tarihindeki ilk operatördür. Üstelik sıradan bir branşın değil, kalp damar cerrahisi uzmanıdır. Ama bir şekilde baştabip yardımcılığı unvanı elinden alındı. Alındı da ne oldu? Bu memleket çocuğuna yapılan bir haksızlık değildir de nedir? Bu kız ne yaptı? Sizin göreve atadığınız birilerinden daha az mı yetenekli? Yapmayın, etmeyin biraz da memleket çocuklarına kucak açın. Afyonlu olmayanlar da bizim dostumuz kardeşimizdir. Kimseyi kimseden ayrı tutmuyorum. Ancak kim ne derse desin idari kademeye Afyonlu doktorların göreve getirilmesinden yanayım. Bu konunun da ayrıca takipçisiyim. Bir şans verin ne yapacaklar kastettiğim bu inşalar? Birlikte görelim diyorum.  O idarede etkin bir  görev almak için her dönemde baş rollerde olan ve siyasilerin etrafından ayrılmayan şahsında artık biraz durulmasını, şu andaki etkili makamı ile yetinmesini öneriyorum. Son söz, Afyonlu doktorlarımızı da lütfen yabana atmayın. Bir deneyin bakalım neler yapacaklar hep birlikte görelim.

SAĞLIĞA ÖDÜL NEREDE?

Tarihi Kentler Birliği (TKB ) tarafından bu yıl 16’ıncısı düzenlenen “Tarih ve Kültürel Mirası Koruma Proje ve Uygulamalarını Özendirme Yarışmasını”  kazanan belediyelere Yapex Restarasyon Fuar’ında ödüller verildi.  Afyon Belediyesi de bu anlamda ciddi ödüller aldı.  Kutlamak ve tebrik etmek gerek.  Ancak verilen ödüllerde eksiklik var ve eski bir sağlıkçı olarak hakkımız olduğu halde alamadığımız bu ödüller için itiraz ediyorum!

Şimdi diyeceksiniz ki  “Ödüller belediyelere veriliyor.  Sen ne ödülü istiyorsun?” Neden istiyorum?

ÇIKAN KAPILARI NE YAPTINIZ?

Anlatayım: Bu konuda en az 5 defa yazdım sevgili okurlarımız.  Konu eski Devlet Hastanesi ile ilgili. Biliyorsunuz eski Devlet Hastanesi korunması gereken bir kültür varlığı.  Ülkemizde bir eşi daha yok. Osmanlı’nın son dönem mimari yapısını taşıyan bu muhteşem binanın tarihi kapıları plastik kapılarla değiştirildi. Yazdığım onca yazıya rağmen bir adım mesafe alamadım. Hep şunu sordum; neden kardeşim kapıları değiştirip o tarihi binaya plastik kapı taktınız? Gerekçeniz neydi? Çıkan kapıları ne yaptınız? Ve devam edip giden sorular.  Ancak muhatabı olan kurumlar adeta duvar oldular. Israrla konunun üzerine gitmem nedeniyle bundan 1. 5 ay önce Eskişehir Kültür Varlıklarından bir görevli beni telefon ile aradı ve “Orhan Bey, Hastanenin daha önceden de kapısı yokmuş, kurulumuz o nedenle plastik kapı takılmasına izin verdi. Size bu konu ile ilgili yazılı cevap verdik” dedi. “Zaten kapıları yokmuş” diye bana cevap veren muhterem zat’a kalan ömründe unutamayacağı bir cevap verdim.  Ancak o gündür, bu gündür o bana söylenilen yazılı cevap gelmedi.

PLASTİK KAPI TAKANLARA DA ÖDÜL VERİLMELİYDİ

Şimdi buradan konunun Afyon’daki ilgili kurumu olan Sağlık Müdürlüğüne ve kapısız Hastane’ye kapı takılıp binanın korunması için büyük fedakarlık gösteren Eskişehir kültür Varlıklarını Koruma Müdürlüğüne “ödül” verilmesi gerekirdi. Acilen bu hatanın telafisi ile başta Afyon Sağlık Müdürlüğü  ve Eskişehir Kültür Varlıklarını Koruma Müdürlüğüne ödülleri verilmelidir diyorum. Burada gördüğünüz gibi çok büyük bir çalışma örneği var. İki kurum bir araya gelerek kapısız hastaneyi kapılandırmışlar! İnanın bu tür haberleri duyunca insanın gözleri yaşarıyor! Sen bunca çalış çabala asırlık hastanenin olmayan kapılarının yerine plastik kapılar tak, senden bir ödülü esirgesinler. Tanrım, ne vefasızlıktır bu?

            KUDUZ VE TETENOZ

Konu açıldığında her platformda söylemişimdir; bence çağımızın korkulacak en önemli sağlıksal vakası kuduz ve tetenozdur.  Çünkü yakalanıldığında her ikisinin de tedavisi yoktur.  Ölüm kesindir ve kurtuluşu yoktur.  Sağlıkta ister Doktor olsun,ister yardımcı sağlık personeli olsun bu saydığım iki vakayı meslek hayatları boyunca ya 1-2 defa görürler yada hiç görmezler. Ben talebelik hayatımda bir,birde meslek hayatımda bir olmak üzere 2 kuduz vakası,talebeliğimde ise bir tetenoz vakası gördüm. Gördüğüm ve yaşadığım an nedeniyle günlerce kendime gelemedim. Tetenoza yakalanmış hasta ölürken gördüğünüzde “yahu ölen adam güler mi” diye birbirinize sorarsınız. Çünkü tetenozdan ölen kişinin yüz ifadesi gülüyormuş hissi verir görene. Kuduz vakalarında ise karantinaya alınan vaka kendisini duvarlara çarpa çarpa ağzı yüzü salya ve köpük içinde feci şekilde ölür.  Her zaman söylerim; bu tür ölümleri Allah düşmanımıza bile vermesin.

KÖPEKLER AŞILIMI DEĞİL Mİ BİLİNMİYOR

Şimdi “Durakoğlu hafta başı böyle bir konuyu neden gündeme getirdin ve buna neden gerek duydun” diyeceksinizdir. Gerek duydum sevgili okurlarımız, neden biliyor musunuz?  Şehrimizde köpekler  koloniler halinde ve 10’lu 20’li gruplarları ile birlikte geziyor, dolaşıyorlar. Bu köpekleri günün her saatinde şehrin en kalabalık caddelerinde dolaşırken görebilirsiniz. Köpekler zaman zaman insanlara da saldırıyorlar ve ısırıyorlar.  Alın size kuduz için bir davetiye. Bahsettiğim köpekler aşılımı değil mi bilinmiyor. Her an bir kuduz vakası ile karşılaşabiliriz. Konuyu abarttığımı falan sanmayın. Kuduz çok ciddidir ve hiç kimsenin bu hastalığı bırakın yaşamasını filmlerde bile görmesini istemem.

Sevgili okurlarımız, köpekler öldürülsün, itlaf edilsin falan demiyorum, ancak nasıl alınacaksa kontrol altına alınsınlar, hayvan barınaklarına gönderilsinler. Lütfen bu sese kulak verin, yarın çok geç olabilir. Sonra “eyvah” demeyelim.

 KEFİR

Sevgili Kurtuluş okurları. Sanıyorum hatırlarsınız; kefir ile ilgili daha önce yazılarım olmuştu.  Üniversite hastanemizde bir uzman doktorumuz istisnasız muayene ve tedavi ettiği hastaların tümüne tıbbi ilaç dışında “kefir “ yazmaktadır. Yazsın, yazsın da her hastaya yazması beraberinde neden kefir sorusunu da getirmektedir. Kefir inek veya keçi sütünün özel bir maya ile aktive edilmesi ile elde ediliyor. Fiziksel anlamda insanlara dinçlik ve zindelik vermesi adına kullanılabilir. Ancak tüm hastalara kefir denilince birilerinin “dur bakalım” demesi gerekir, bekleyelim görelim bakalım daha neler göreceğiz.

TÜTÜN VE HAZIR SİGARA

Bu konuda yazdığım bu yazı tam beşinci sefer oldu. Ne hikmettir bilinmez konu hakkında hiçbir işlem yapılmadığı gibi yapılacak gibi de görünmüyor. Tütün ve tütün mamulleri kanunu açık. Sigara ve içki satanlar bunları 18 yaş altına satamayacaklar. Aksinin tespiti ispatı halinde tütün mamullerini ve içkileri 18 yaş altına satanlar cezalandırılacak! İyi, güzel hatta muhteşem bir düşünce! Ama nerede kağıt üzerinde! Fiiliyatta her köşe başındaki tütün satıcıları işlenmemiş tütün ile yapılmış sigaraları 12-15 yaş arası gençlerimize alenen satıyorlar, hem de gençlerin parası kadar! Öğrencinin paket alacak kadar parası yoksa elindeki para kadar sigara satılıyor sevgili okurlarımız. İşin garip yanı kimsenin de bir şey dediği yok. Alan razı satan razı. Gazetelerde okuyoruz polisimiz, jandarmamız o kadar kaçak sigara yakalıyor. Peki, bu tütün satanlar envai çeşit sigarayı nereden buluyorlar ve piyasanın yarı fiyatına sigara satıyorlar? Hangi tütüncüye girerseniz girin dilediğiniz kadar kaçak sigara alabilirsiniz.  Korkmayın kimse karışmaz ve bir şey söylemez.

AFJET AFYONSPOR VE BASIN TOPLANTISI

Cuma günü namazdan sonra Afjet Afyonspor yönetimi kendi tesislerinde basın mensupları ile bir araya geldi.  Geç haber aldığım için toplantıya katılamadım. Ancak gazetemizin patronu Sn. H. İbrahim Kocaerkek bu toplantıya katıldı. Gerek ondan gerekse değerli basın mensubu arkadaşım Sn. Mehmet Dönerkaya’dan aldığım bilgilerden toplantının yerinde ve zamanında olduğuna kanaat getirdim.  Sn. Başkanın açıklamalarını gerçekten önemli buluyorum.  Çok anlamlı ve güzel mesajlar vermiş.  Daha doğru bir deyimle kendine yakışan sözleri ifade etmiş.  Çok kısa bir süre önce verdiği bir beyanatındaki “eski yöneticilere olan güvensizlik” sözcüklerini de bir dil sürçmesi olarak kabul ediyorum. 

Sn. Başkan Ali Rıza Gürakar takımın geriye dönük borcu olmadığını, şu anda mali sıkıntıları olmadığını ifade ediyor. Ardından da iş adamlarından destek bekliyor. İnşallah beklediği gibi yardım alır. Neticede Afyon Spor hepimizin.  Başarılarında sevince, aksi durumlarda ise üzüntüye hep birden ortağız. 

OLUMLU DÜŞÜNCELERİNİZ ESKİ BİR YÖNETİCİ OLARAK BENİ MUTLU ETTİ

Başkanın eski futbolcular için “Ben kendim bile 10-15 kişilik bir yer ayırtabilirim” sözlerini çok önemli buldum ve davranışını geç kala bir “ahde vefa” duygusu olarak nitelendirdim.  Başkanı bu düşüncesi nedeniylede ayrıca kutluyorum.  Buna ilaveten bir konuyu da sayın başkana ben önereceğim: 1967 yılından bu yana Afyon Spor’larda forma giymiş, çoğu aramızdan ayrılıp Allahın rahmetine kavuşmuş birçok futbolcumuz var. Çok az sayıda da hayatta olanlar var.  Hayatta olanlardan ulaşabildiklerinizi önemli bir günde Afyon’a davet edip ağırlasanız ne kaybedersiniz ? Düşünün şu anda 1967 Afyon Spor’unun unutulmaz kalecisi ve uzun yıllar TFF’nin Eğitim Dairesi Başkanlığı’nı yaparak sayısız hoca yetiştiren Metin Türel sağ ve ben kendisi ile sürekli görüşüyorum.  Bana hep Afyon’u ve Afyonluları sorar.  Bu tür insanların Afyon’a gelmesi ülke çapında ses getirir. Benimki sadece bir öneri Sayın Başkan. Ayrıca M. Dönerkaya’ya lokal ile ilgili verdiğiniz olumlu cevap beni çok mutlu etti. Velhasıl duygu yoğunluğunuz ve Afjet Afyon Spor için olan olumlu düşünceleriniz eski bir yönetici olarak beni mutlu etti. Başarılar diliyorum.

 

DOLMUŞ ŞÖFÖRLERİ VE TELEFON

Sevgili okurlarımız, konu Afyon’da kangren olmuş ve bir türlü düzeltilemeyen bir konudur.  Şoförler odası Başkanı M. Ülker bir beyanatında “şoförleri yedirmem” diyor. Şimdi kimsenin şoförleri yemeye falan niyeti yok. Üstelik olaya insancıl baktığınızda dolmuş şoförleri insanlarımızın kaliteli ulaşımını sağlamak adına emek veriyor gece gündüz demeden mesai yapıyorlar. Sabahın 07’sinden gecenin 23.00’ne kadar direksiyon kullanmak öyle kolay bir şey değil elbette. Şoförler de çoluk çocuğunun rızkı ve geçimi için çırpınıp duruyorlar. Ancak beş parmağın beşi de bir değil. Bazı şoför kardeşlerimiz bazen sanıyorum insan taşıdıklarını unutuyorlar.  Bir taraftan araç kullanırken bir taraftan da telefonla konuşuyor, müşteriden para alıp veriyorlar. Özdilek hattında çalışan dolmuş şoförlerinin süratli araç kullanımlarından dolayı ciddi sıkıntı ve şikayetler var. Bu konuların düzeltilmesi için hizmet içi eğitim mi? Yoksa başka bir şey mi yapılacak ivedilikle yapılmalıdır. Yaşanmasını istemediğimiz bir olay olmadan gereği yapılmalıdır diyorum.                                      

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum