phishing
Nurettin BURHAN

Nurettin BURHAN

Tablo

T A B L O

T  A  B  L O

 

Eğitim, nesil siparişi almaz.

Önce bir anımı paylaşayım sizlerle:

Galiba 1975 yılının nisan ya da mayıs aylarından biriydi.

Üç hafta sürecek "Eğitim Araçları Kursu" almaya gidiyorduk bir grup gönüllü öğretmen. Kurs sonunda da sertifika alacaktık.

***

Kurs bitimi sertifika töreni, aynı zamanda ilçede yapılacak merkezî öğretmenler toplantısı gününe rastlatıldı. Toplantıya il milli eğitim müdürü de katıldı; şereflendirdi yani toplantıyı. Bölge müfettişlerinin falan konuşmalarından sonra, son sözü sayın müdür aldı ve şöyle seslendi: Size görev veriyoruz; ‘milliyetçi’ öğrenciler yetiştireceksiniz; yetiştirdiğiniz nesi milliyetçi olacak. Mesela, sigara fabrikasına bir sipariş veriliyor; boyu şu olan Maltepe sigarası çıkaracaksın deniliyor; fabrika da bunu çıkarıyor mu, çıkarıyor. Biz de size ölçüleri veriyoruz ve bir nesil istiyoruz..... (O zamanki trend milliyetçilikti)

***

Konuşması bitti. Bir iki dakika sessizlik...

Ve ben el kaldırdım. (Umarım ve dilerim ki o günü yaşayanlardan birilerinin gözü takılır bu yazıya da tanıklık eder)

Hitap yönü belirlemeden girdim söze. Başıma geleceği de bile bile ve göze alarak...

“Eğitimdeki bireysel farklılık, kişisel yetenek ve özellik gibi eğitimin temel ilkelerini bilmeyen veya bilerek göz ardı eden bir anlayışı kınayarak ve öğrenciyi, insanı Maltepe sigarasıyla eş gören düşünceyi lanetleyerek ve bu düşünceyi taşıyan eğitimcilerin bulunuyor olmasına üzülerek sözlerime başlıyorum....”

***

Eğitimin bilimsel ilkelerini özetleyerek yaptığım konuşma bittiğinde, Sayın Müdür, öfkeden titreyen sesiyle, "Beni dinlediniz ve anladınız; bunun da ne olduğu anlaşılıyor zaten..." diye söze başladı ama tamamlayamadı; sandalyesine çöktü. Midesine kramp mı girmiş ne?

Okul müdürleri, müfettişler falan yardım ediyorlardı. Toplantı bitti.

Demem o ki yine...

Eğitim bilimi, tek tip sipariş kabul etmez.

Malzemesi kumaş, ağaç değildir; insandır.

Her insanın bir dünyası vardır; her insan bir dünyadır.

Eğitim, bilgi verir; belirli davranışlar kazandırır.

Ama eğitim, tornadan çıkmış gibi tek tip kişilik yaratamaz.

Hele söz konusu dinsel inanç ve ideoloji formatlı insan nesli yaratmak olursa, değil eğitim biliminin, tüm bilim dallarının yani bilimin reddettiği bir anlayıştır bu.

***

Yeri geldikçe arz ettiğim gibi, dinle bilimin temelde ayrı düştüğü bir kırılma noktası vardır. Bunu yalnız İslam dini için söylemiyorum; bütün semavi dinler için geçerlidir bu: Din, hiç şüphe duymadan inanmaktır. Hiç bir kuralı asla değiştirilemez. Hele İslam dininin emirleri konusunda şek ve şüpheye düşmek, maazallah ‘şirk’ olur.

Oysa bilimin en temel ilkelerinden biri şüphe duymaktır.

Her doğru bilinenden kuşku duyar bilim; sorgular, araştırır, deney yapar, yeni sonuçlara ulaşır. Bilimin her gün gelişmesinin temelidir şüphe, sorgulama, araştırma... Öyle olmasaydı eğer dünya halâ düz bilinecekti. Bugün kullandığımız çağdaş araç ve gereçler olmayacaktı.

Kalp atışlarımız ölçülemeyecek, ana rahmindeki bebeğin cinsiyeti bilinemeyecekti...

***

"İnsan hem dindar hem çağdaş olamaz mı?" diye soruyor o adam.

Elbette olur. Hem dindar olur hem de çağın gereklerine uyarak, çağdaş araç gereçlerden bal gibi yararlanır. Bunda beis yok.

Fakat, dindar bir düşünce ve inanç yapısındaki beyin, şüphe duymaya yatkın değildir. Bunun için bilimsel gelişmeye öncülük edemez. Var olana şükreder. Kaç tane dindar mucit sayabilirsiniz bana?

***

Dindar kişilik yapısı, kendini yönetenlere karşı hak aramaya girme eğiliminde de olmaz fazla. Büyüklere karşı gelmeyi isyan sayar, günah sayar. Kendisine ekmek veren ele karşı şükran duyar; bir eyleme girmeyi saygısızlık ve nankörlük addeder. Devlet kurallarını "ululemir" sayar, itaat gereğine inanır.

Hedeflenen "dindar nesil" kavramından maksat bu olmasın?

(Dolapta stoklandığı halde bayatlamayan yazılardan)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum