phishing
Nurettin BURHAN

Nurettin BURHAN

Tablo

SEÇİM

                                         SEÇİM

 

Hollanda seçim sonuçlarından söz edeceğim de; Kurtuluş okurlarını ilgilendirmeyecek ayrıntılarda boğacak değilim kimseyi. Asıl meseleye, Türkiye-Hollanda gerginliğinin nasıl ve niçin köpürtülüp, abartıldığına getireceğim sözü...

Hollanda milletvekili genel seçimleri, 15 Mart Çarşamba günü yapıldı bitti.

Değil tek başına, iki-üç parti bile çoğunluk hükümeti kuramıyor; en az dört parti bir araya gelecek, gelmek de zorunda zaten.Ülke hükümetsiz kalacak değil ya... Koalisyonlarla yönetiliyordu zaten ülke, yine koalisyonla yönetim devam edecek.

 

***

Hal böyle diye...

Kimse, "Bıktık bu koalisyonlardan, istikrar sağlanamıyor, kaos oluyor; bu sistemi değiştirip, başbakanlık makamını ortadan kaldıralım, yetkilerin tümünü Kral'a verelim de ülkeye huzur gelsin" diye zırvalamıyor. Öyle biri çıksa, zaten klinik tedaviye alınır.

Evet, bir sıkıntı var; belki birkaç ay hükümet kurulamayacak. Ama ülke hükümetsiz değil ki, işbaşındaki hükümet görevini sürdürüyor. Yani bir "hükümet krizi" kavramı yok Hollanda siyaset söylemlerinde. Aslında hükümetin olup olmadığı bile ilgilendirmiyor halkı; çünkü devlet var ve devlet tüm kurum ve kuruluşlarıyla tıkır tıkır işliyor, bürokrasinin yapısı ve kadroları hükümetten hükümete değişmiyor, oturuşmuş yapı güven veriyor ve güven içinde çalışıyor. Demokrasi ile yönetilen tüm ülkelerde de böyledir durum.

 

***

Gelelim şu gerginlik meselesine...

Bizim de zaman zaman inandırıldığımız komplo teorileri vardı ya; hani şu danışıklı dövüşle, Hollanda seçimlerine destek, Türkiye referandumuna katkı olsun diye çıkarılmış yapay kriz deniyordu ya Hollanda-Türkiye gerginliğine... Hollanda tarafı açısından bunun böyle olmadığı görüldü. Çünkü iktidar partileri hem oy hem sandalye kaybettiler. Seçim sonu sokak röportajlarında da; halkın çoğunun bu krizden haberi bile olmadığı, haberi olanların da umursamadığı anlaşıldı.

 

***

Bunu gündemden düşürmeyen kolay kolay da düşürecek gibi görünmeyen taraf, Türkiye...

Belli ki, ille de bir düşman yaratılmasına ihtiyaç var. Başka argüman olmayınca...

Bilenler ve ne yaptığını bilerek yapan siyaset efradı bir yana da; titri Prof. bazı manipülasyon demagoglarının ahkam kesmeleri, Hollanda'ya yolu düşmemiş hatta Hollanda hakkında bir iki sayfa bir şeyler okumamış bazı taşra belediye başkanlarının bile ukalalıkları, halkı kışkırtmaya devam ediyor.

 

***

Ondan sonra gelsin cahil güruhların saçma sapan protestoları...

Hollanda ürünü zannedip, portakal bıçaklamalar, mandalina çiğnemeler, Hollanda Bayrağı diye Fransız Bayrağı yakmalar, soyadı Holland diye Fransa Cumhurbaşkanı'nın fotoğrafını yırtmalar, Hollanda ineklerini gavur malı diye besmelesiz kesmeler falan filan.... Bunlardan mı medet umuluyor referandum için? Buna kalınmışsa, durum gerçekten vahim demek...

 

***

Ciddi diplomatik açıdan bakılınca...

Bu kriz adım adım hazırlanmış gibi görünüyor. Belki de öyle değil ama görüntü bu.

Çünkü Türkiye; Hollanda Büyükelçisi Sadık Arslan'ı aylar öncesi çekmiş Hollanda'dan.

Çekmiş de ne yapmış? Getirip Saray'a "danışman" yapmış. Yani kağıt üzerinde Hollanda'da büyükelçimiz var ama, fiiliyatta yok. O, bir bakanın uçağının indirilmediği, bir bakanın da ülkeden çıkarıldığı gün; büyükelçimiz orada olsaydı, uluslararası diplomatik ilişki kuralları devreye girer ve bu kriz yaşanmazdı. Birleşmiş Milletler misyonu bile devreye girerdi. Demek ki istenmemiş, özellikle bir mizansen hazırlanmış. Öyle olmasa bile algı bu...

 

***

Sonuç olarak...

Gerginlik, Hollanda'ya bir şey kazandırmadı; sadece o, asla iktidar değil, koalisyona bile giremeyecek olan ırkçı parti dört sandalye daha kazandı fazladan. Ki, onun da Türkiye ile çıkan krizle ilgisi olup olmadığı bile net değil. Şimdi sıra Türkiye tarafına bakmakta...

Bakıp göreceğiz, "Eeeeyy Hollanda!" narası ne kazandıracak Türkiye'ye....

 

 

 

 

 

 

 

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum