phishing
Nurettin BURHAN

Nurettin BURHAN

Tablo

Savaşın ayak seslerini duyuyor musunuz?

 

Savaşın ayak seslerini duyuyor musunuz?

 

Can sıkan hatta can acıtan bir yazı; biliyorum.

Felaket tellallığını hiç sevmem. Savaş çığırtkanlığından, aslında da savaşın kendisinden nefret ederim. E, gamlı baykuş da değilim. Fakat... Tehlikenin yaklaştığını göre göre susmak da, devekuşunun başını kuma gömmesi gibi olur.

***

Baştan başlamak, sıkıcı olacak; sondan başlayalım.

Trump'ın Suudi Arabistan'ı ziyaretinden mesela...

Bay Trump'ın en öne çıkan özelliklerinden biri de Müslümanlardan, özellikle terörist gördüğü İslami yapılardan nefret etmesi değil miydi? Ee, Suudi Arabistan nasıl bir ülke? Dünya da biliyor, Allah da biliyor, kul da biliyor, özellikle Hüsnü Mahalli daha iyi biliyor ki; İslam coğrafyasında her kan kanın, kan akıtan her terör örgütünün arkasında Suudi parmağı var.

***

Hal böyleyken...

Trump'ın ağzı kulaklarında, pür neşe, elinde kılıçla kıç ata ata, Suudi prenslerle dans eden görüntüleri süslemedi mi dünya medyasını? Getirin o görüntüleri gözünüzün önüne...

Neydi Trump'ın neşesinin kaynağı? Nasıl neşelenmesin ki; hem "projeyi" kabul ettirmiş hem de toplamda 500 milyar dolarlık silah kakalamıştı Suudilere... Aslında bedava vermeye hazırdı; çünkü proje çok önemliydi.

***

Proje?......

O proje; 27 yıllık Amerikan projesi olan, ünlü Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) idi.

Hani canım, bizim de ortağı olmakla övündüğümüz proje.

Kısaca neydi BOP?

Suriye'nin, Irak'ın, İran'ın kuzeyinden; Türkiye'nin de güneyinden bölünecek toprakların birleştirilip, üzerinde, ABD'ye bağlı bir Kürt devleti yani ikinci İsrail yaratmak değil miydi?

Yıllar yılıdır Ortadoğu'da oynanan tüm oyunlar, dökülen tüm kanlar; Irak ve Suriye'yi bölme operasyonları hep bunun için yapıldı. Kaç devlet başkanın başı yendi, kellesi alındı... Bizim ülkemizde de aynı şeyler yaşandı. İkna edilemeyen her devlet adamı ve karşı çıkan her kurum tasfiye edildi. Nihayet, BOP'a bir "Eşbaşkan" bulundu da yola devam ediliyor.

***

Uzatmayayım; kaldı geriye İran...

İran, Nuh diyor peygamber demiyor; inat mı inat. Amerika'yı ve İsrail'i sevmiyor; onlar da İran'ı hiç sevmiyor. Ne olacak şimdi? Proje yarıda kalacak değil ya! Elbette bulunacak bir yolu. Adamlar, yüzmüş yüzmüş kuyruğa getirmiş; Suriye, Irak sorunu çözülmüş; Kürt devlet oluşumunun çekirdek örgütü PYD/YPG ile anlaşılmış, silah külah tamam... (Ha, bakmayın siz, onlara ‘kırmızı çizgimiz’ ayağıyla falan şarladığımıza; bir projenin eşbaşkanının, o proje uygulamasına engel olmaya kalkamayacağını dünya bilir, biz de bilelim.) Şimdi İran sorunu çözülmeli. Nasıl çözülecek bu sorun? Tabii ki savaşla...

***

Çok uzun savaş stratejileri yazısına dönüştürmeden söyleyeyim...

Tabii ki "hadi gelin, bi el atın da şu projeyi gerçekleştirelim, şurada bir Kürt devleti kuralım" çağrısı yapacak değil... Vahabi yayılmacılığını saplantı haline getiren, bu uğurda oluk oluk para akıtarak, oluk oluk kan döktüren Suudi Arabistan'la Türkiye, İran'a daha doğrusu, vurgulanarak söylenen İran Şii Rejimi'ne karşı kışkırtılıp, abartılı vaatler verilir, strateji ve taktik de kurgulanırsa, "oldu bizim gazoz işi" olacak.

***

İlk adım geçen yıl "İslam Ordusu" olgusuyla atıldı. Başkomutan da Suudi Kralı oldu.

Hatırlasanıza, gösteri yürüyüşü ve kısa bir tatbikat bile yapıldı.

Arkasından, Türkiye'de rejim değişikliğine gidildi. Yeni sistemle, Meclis'in iradesine gerek olmaksızın, bir tek kişinin savaş kararı verebileceği bir Anayasa yürürlükte şimdi. İlk adım yine (Sünni) İslam Ordusu oluşumunun kimlik kazanması olacak. Bu olguyu Rusya, "On bin kişilik bir ordu oluşumuyla, Türkiye'nin katılacağını" dünyaya duyurdu. Birleşmiş Milletler de ayrıca haberdar edildi. Gelişmeleri izlemeye aldı dünya...

***

Duyuyor musunuz savaşın ayak seslerini?

Duymayanlar için yapacak bir şey yok.

Ama biz yazmaya, sesimizi duyurmaya devam edeceğiz...

 

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum