phishing
Nurettin BURHAN

Nurettin BURHAN

Tablo

Sabır bardağına son damla...

 

Sabır bardağına son damla...

 

"Ana muhalefet partisine ve liderine vurmak çok kolay ve hiç bir riski yok" kolaylığına sığınarak, salladığı satırlarla sütun dolduranlar kategorisine girmekten nefret ettiğim için, kolay kolay CHP eleştirisine girmek istemedim. İç boyutlu, küçük çaplı; belki...

Ama şimdi sabır bardağına öyle bir damla düştü ki, bardak taşmadan paylaşmalıyım.

 

***

CHP ile ilgisi olmayan, dışarıdan gazel okuyan, tetikçilik görevi gereği bunu yapan, iktidar nimetinden nemalanma uğruna zırt pırt sövgüler dizen tayfa elemanları zaten bu yazının konusu bile değil... Çünkü düşman duygularla yapılan eleştiri, eleştiri değil, küfürdür.

Partili olmadığı halde; partinin iyi olmasını, ülke çıkarları yönünden doğru politikalar geliştirmesini isteyen, bu yönde önerileri olanlar ise parti ve ülke dostu olanlardır. Bunların eleştirisine değer verilmeli ve saygıyla karşılanmalı.

 

***

Benim durduğum yer, bu söylediklerimin dışında bir yer, hak merkezi...

Elli yılı aşan bir seçmenlik süreci sonunda parti üyeliği ve en son da partinin yurtdışı örgütlenmesi kapsamında, en alt düzeyde de olsa, yönetim görev ve sorumluluğu. Yani, görev sorumluluğu kadar da eleştiride hak sahibi olma durumu...

 

***

Eskilerin dediği gibi, "bu durum muvacehesinde" dert paylaşır gibi eleştiri sıralayacağım.

*7 Haziran - 1 Kasım seçim süreçlerinde yapılan stratejik ve taktik hataları unutturan başarı performansları vardı; üzerinde derinliğine durulmadı. Keşke; her seçimin hemen ertesi günü, kongre çığırtkanlığı yapılacağına, yuvaya çekilip, bu eleştirile yapılabilseydi. Geçti artık.

 

*Referandum sürecine gelindiğinde...

Başta Genel Başkan olmak üzere, her milletvekili üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirdi. Özellikle de Deniz Baykal ve Muharrem İnce mükemmel performans sergilediler. Fakat; ne yazık ki bunu ülke ve parti görevi olarak değil de kendilerine bir zemin yaratmak için olduğu algısı yoğundu ve haklı çıktı. Her seçim sonunda olduğu gibi yine kongre çağrısı yapmaları doğruladı bunu... Oysa; seçimlerde neyse de, referandum sonucunda bir yenilgi falan söz konusu değildi. Tam tersi, büyük bir işbirliği anlayışıyla, başarı sağlanmıştı.

 

*Fakat, bu başarının üzerine, tam da kenetlenmişken demokrasi cephesi...

Nasıl ulaşıldığı dünyanın ve ülkenin gözünde belli olan; adil koşullarda ve dürüst sayım dökümle değil de, hukuksuz YSK darbesi ve oy gasplarıyla alındığı bilinen yüzde 49-51 sonuç hemen kabulleniliverdi. Bu yalnız CHP kitlesine değil, tüm demokrasi cephesi bileşenlerine büyük bir haksızlık oldu. Önce Genel Başkan demokratik gösterilere engel oldu. Haydi buna; halkla, halkın bir parçası olan güvenlik güçlerini karşı karşıya getirme provokasyonlarına önlem olsun diye yaptı diyelim... Fakat, partiyi tüm itiraz etkinliklerinden çekmek de neyin nesi? Oysa, kuşkulu olan her sandık için, sandık görevlilerinin hukuksal etkinlikleri olacaktı.

 

*Gelelim "taşa dama dedirten" son gelişmelere...

Bildik bileli, tanıdık tanıyalı Deniz Baykal'ın başka, özel bir misyonu olduğu kuşkusu içimizden asla silinmedi. Yaratılmasında kendisinin nirengi fonksiyonelliğinden kuşkumuz olmayan ‘Saray Düzeni’ tarafından en güvenilir unsur olduğu gerçeği defalarca kanıtlandı. O penguen kanalının nikelajlı yandaşı karşısına geçip, karşı devrimci siyasal oluşumun ideologlarından biri olan ve icraatları bilinen bir adamın, yüzde 49'un cumhurbaşkanı adayı olabileceği imasında bulunmasını, tesadüfen ağızdan kaçırılmış bir laf olduğunu düşünmüyorsunuz herhalde değil mi?

 

*Fikri Sağlar Beyefendi de, başka yayın organı yokmuş gibi, her fırsatta CHP'ye ölçüsüzce hatta biraz da edepsizce saldıran bir gazeteye röportaj vererek, genel başkana oradan eleştiriler yöneltmesi; kendisine ne kazandırdı acaba? Saray bir aferin çekmiş midir?

 

*Diyelim ki bunlar oldu bitti...

Bir lidere, yani bir genel başkana, yakışan; havuz medyasının kirli mikrofonlarından, muhaliflerine parmak sallayıp, sopa göstermek midir? Ne demek "partide kavga çıkaranı kulağından tutar, kapının önüne koyarım"? Bunun için ayırırım ben lider ve genel başkan kavramlarını; onlarca siyasi partinin hepsinin birer genel başkanı var, ama içlerinde kaç kişide liderlik vasfı var. İşte bu cümleden olarak Kılıçdaroğlu bir genel başkandır ama, demek ki lider değilmiş... Demek ki temizlik, dürüstlük, erdem gibi vasıflar yetmiyormuş lider olmaya.

 

*Gelelim son damlaya...

Bir partiye umut ve güven sağlayan unsurların sayısının çok olması ve bu unsurların gözbebeği gibi korunması taşır o partiyi iktidara... Bu yönden hem nitelik hem de nicelik olarak en zengin parti Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Cumhuriyet'in kuruluşu baz alındığında, en birikimli partidir CHP... Bu zenginlikten ve bu mirastan olacak ki, en hızlı nitelikli unsur kıyımı da CHP'de olmuştur.

 

*İşte bunun son örneği, Sayın Selin Sayek Böke'nin istifaya zorlanmış olmasıdır.

Selin Sayek Böke; uluslararası saygınlığı ve etkinliği olan bir ekonomisttir.

O bir iki paragraflık istifa mektubunun dışında, kim bilir neler yaşandı ve yaşanmakta ki, Selin Sayek Böke istifa noktasına getirildi?

***

Umut ve güven unsurlarını yok ede ede nasıl yürünecek iktidara?

İşte bu noktada endişeliyim ben. Ama henüz tam umutsuz değil...

YORUMLAR

  • 0 Yorum