phishing
Nurettin BURHAN

Nurettin BURHAN

Tablo

"Rest" mi, "Pes" mi?

 

 

"Rest" mi, "Pes" mi?

 

Dünyada, ülkemizle ilgili olup bitenleri anlayabilmek için, diplomat olmaya hatta dış politika takip eden biri bile olmaya gerek yok; biraz akıl, biraz mantık, eh azıcık da vicdan sahibi olmak, daha doğrusu herkeste zaten var olan bu hassaları devreye sokmak yeterli.

Sözü, ABD gezisi ve sonrasına hatta Türkiye-ABD ilişkilerinin panoramasına getireceğim de; nereden başlayacağıma karar vermeye çalışıyorum. Sondan başlayayım isterseniz; hem başlığa da açıklık getirmiş olurum...

 

***

Türkiye'nin en yetkili hatta tek yetkili ağzından şöyle bir cümle duyuyoruz: (Mealen)

Eğer o taraftan, bize doğru bir ateş girişimi olursa, "angajman kuralları"nı uygularız.

Abooov, tam bir rest çekiş... Sanki, "bakın, rahat durun, eğer bir yaramazlık kıpırdanması görürsek, sizin canınıza okuruz!" der gibi bir tını bırakıyor kulakta ve o algıyı veriyor.

Eh, işte amaç da tam bu zaten, o algıyı vermek...

***

Oysa kazın ve devenin ayağı öyle değil; kazın ayağı perdeli, devenin de pabucu yok...

Ne vesileyle söylenmişti o sözler? Hatırlayalım...

Türkiye, ABD ile bir konuda yüz yüze görüşmek için çok ısrar etti. Konu PYD-YPG...

Yani, devletin tanımıyla, PKK'nın Suriye yapılanması... Bu yapılanmaya karşı neler neler denmedi... "Fırat'ın karşı yakasına geçerlerse müdahale hakkımızı kullanırız" demekten tutun da "YPG-PYD meselesi bizim kırmızı çizgimizdir"e, oradan da asıl söylenecek söze; "Suriye'nin kuzeyinde bir Kürt koridoru oluşmasına asla izin vermeyeceğiz" noktasına...

Bir kırmızı çizgi de buraya çekildi. Durun daha, "bizim müttefikimiz olan ABD, kalkar da PYD'ye silah verirse bu asla kabul edilemez" dendi. Alın size bir kırmızı çizgi daha...

Bu ve benzeri çizgilerin tümü ya silindi ya da rengi mora dönüştü.

***

Devam edelim...

Devletin başına en yakın olan üç as eleman, bir hafta önceden gidip zemin hazırlığı yaptılar.

ABD Başkanı Trump'la Türkiye Başkanı Erdoğan, buluşturulacaktı ille de... Mesele PYD silahları meselesi idiyse; heyet orada çalışma yaparken, ağır silahlar PYD'ye teslim edildi.

Operasyondan sonra geri alınmayacağı da vurgulandı. Ziyaretin bir anlamı olmayacağı açıkça belirtilmiş oldu böylece. Ama yine de ısrar edildi ve ziyaret gerçekleşti.

***

Nasıl geçti ziyaret?

Baş başa görüşmeye sadece 20 dakika zaman ayrılabileceği açıklandı.

Diplomasi dünyasında, bazı suratlarda bir ekşime bazı suratlarda da bıyıkaltı gülme...

"20 dakika denir ama, bu uzayabilir; uzaması verilen önemi vurgulayan bir jest olur" yorumları yapıldı; iyimserlik pompalandı.

***

Ve evet, uzatıldı da... 23 dakika sürdü.

İşi bilen deneyimli diplomatlar, zamanın nasıl doldurulduğunu kolayca hesaplıyor; 3 dakika hoş-beş, hal-hatır... Geri kalan 20 dakikanın 10 dakikası, zorunlu olarak "tercüme" süresi. O 10 dakikanın 5 dakikasını Trump, 5 dakikasını da Erdoğan kullanmış oldu. O beş dakikada kim bilir ne kadar ayrıntılıca vurgulanmıştır bizim kırmızı çizgilerimiz... Daha sonra yemekte sohbetin süreceği/sürdüğü tek tesellimiz oldu. Böyle yemeklerin eski müdavimleri, dakika başı servis yapıldığını söylüyorlar; servis ve tabak-çatal şakırtıları arasında ne kadar yoğun diplomasi konuşulabilirse gari...

***

 

Ne, nasıl anlaşılmışsa; yaşanan ilginç bir olgu, anlaşmanın özetiydi.

Tam da o diplomasi yemeğinin yendiği saatlerle eşzamanlı olarak; Trump'ın özel temsilcisi, Suriye'de YPG-PYD temsilcileriyle toplantı yapmaktaydı. Haber ajansları bunu geçiyordu dünya medyasına. Bazı haber kanalları, ekranı ikiye bölerek yansıttılar görüntüyü...

***

Lafı uzatmadan, baş paragrafa dönelim, angajman kuralları meselesine; hani o kulağa rest tınısı veren açıklamaya... Acaba o bir rest mi yoksa pes mi?

Başta da söylediğim gibi; eğer bir kişi ya da partinin tapar derecede fanatiği değilse bir insan; gözünü, kulağını, vicdanını açar da yalnızca o yaratılmak istenen algıya değil, gerçeklere bakarsa olup biteni görecektir.

***

Açıklayalım...

"Angajman Kuralı" devletten devlete geçerli olan bir uygulamadır.

"Angajman kurallarını uygularız" demek, karşındaki oluğumun artık bir devlet statüsünde olduğunu kabul ve ilan etmektir. İkinci bir söylem daha var; "eğer bize doğru bir ateş söz konusu olursa...." öylemi. Bu ne demektir? "Biz ABD ile anlaştık; bize bulaşmayın da orada ne kuruyorsanız kurun..." demektir. Demek ki o yüksek perdeden gelen ses, bir rest değil, bir pes...

 ***

Bu benim yorumum değil; uluslararası diplomatik çevrelerin net saptamasıdır. Benim günahımı almasın kimse...

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum