phishing
Nurettin BURHAN

Nurettin BURHAN

Tablo

Dilde yoksullaşma...

 

Dilde yoksullaşma...

 

(Konuklarınıza ikram edeceğiniz yemekleri, kendinizin hazırlamaya zaman ya da enerji yetersizliğiniz varsa, ne yaparsınız? Ya telefona sarılır, ya en uygun lokantadan yemek ısmarlarsınız ya da bir koşu gidip getirirsiniz değil mi? Bunu yaparken de, hem kendinizin hem de konuklarınızın damak zevkini hesaba katarak, biraz da kendiniz çeşit ekleyip, ikram edersiniz herhalde. Bağışlayın; bugün ben de öyle yapıyorum. Buyurun...)

***

Victor Hugo kitaplarında kırk bir bin değişik kelime kullanmış. Müthiş bir başarı.

Bazı yazarlarda bu sayı birkaç bine düşer; bazılarında daha da aza...

Yazarın kültürü zayıfladıkça dili de tutuk, güdük ve kısır olmaya başlar.

Bugün gazetelerde kullanılan Türkçe kelime sayısı, herhalde binli sayılarla ifade edilebilir. O da geniş bir kültür birikimine sahip, çok boyutlu yazarlarda...

***

Konuşma dilinde ise durumumuz daha da içler acısı. Bu alanda kullanılan kelime sayısı birkaç yüze düşüyor. Aynı kelimeler içinde dönüp duruyor Türkçe.

Gençler kelime yerine, anlamsız sesler çıkarmayı tercih ediyorlar. (Huoop, uaah, layn gibi)

Ama bu durumdan onlar sorumlu değil.

Gecesini, gündüzünü televizyon başında geçiren bir halkın çocukları olarak, ancak sınırlı sayıda kelimeyi ve bu ilkel sesleri duyarak büyüdüler. Dünyayı bu sınırlarda kavrıyorlar.

***

Dinledikleri şarkıların sözleri de böyle.

Zaten sayıları çok az olan Türkçe kelimeler, yanlış kullanımlarıyla zihinlere yerleştiriliyor.

"Budur adalarda öz hayat, jest oldum anam, kıl oldum abi, seni tek geçerim bu alemde..."

Bunların hangisi doğru dürüst bir anlam ifade ediyor Türkçede?

***

Ama bu içler acısı durumun sorumluluğunu, yalnızca şarkıların ve gençlerin sırtına yüklemek doğru değil. Kabahat onları yetiştiren ortamda. Bu ortamın özelliklerinden birkaçını sıraladığımız zaman, bakın neler çıkıyor karşımıza:

- Kültürden korkan, durmadan kitap toplatan ve kitabı da bir suç aletiymiş gibi silahlarla yanyana televizyonlarda teşhir eden bir devlet.

- Para kazanmış ama burjuva düzeyine yükselememiş görgüsüz bir zenginler güruhu ve

bu güruhun, "okumadan da saygın olunuyor" kötü örneğiyle rol model alınması.

- Sanki intikam almaya çalışırcasına toplumun kültürünü, geleneklerini ve ahlakını çürütmeye çalışan medya yöneticileri.

- Kaliteye ve kültür birikimine düşman kesilen ve iyiyi kovup, kötüyü baş tacı eden gazeteler.

- Dünyanın en saygın kelimesi olan "entelektüel" kavramını "entel"e çevirip, aşağılayan ve bütün düşünen, okuyan insanları bar sarhoşları kategorisinde algılatan yalın kat egemenler.

- Dil bilmenin, kitap okumanın, dünya entelektüel tartışma ortamında bulunmanın ve sanattan zevk almanın küçümsendiği bir azgelişmiş ülke kompleksi.

***

Daha sayalım mı?

Bence gerek yok. Yukarıdaki kategorilere girmeyen değerli insanları tenzih etmekle yetinelim. (Türkçeye Ağıt- Z. Livaneli )

 

 

 

 

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum