phishing
Nurettin BURHAN

Nurettin BURHAN

Tablo

Bizim köy üzerine - 3

TABLO

Bizim köy üzerine - 3

 

Bizim köyün lüks otelleri: Köy Odaları

 

Bu odalar, sizin şimdi oturduğunuz "evlerin odaları" gibi değil...

Evlerden ayrı, özel yaptırılan evler. Misafir Odaları...

Köyde tanıdığı kimsesi olmayan, köylülerin de tanımadığı, köye gelmiş veya başka bir yere giderken, köyde konaklaması gerekenler için yaptırılmış evler; bir tür bedava oteller...

*   *   *

Köy Odaları denirdi onlara.

Uzak köylerden şehre gitmek üzere yola çıkıp, bir gece mola verenlerin kalacakları yerler.

Peki kimler yaptırırlardı bu odaları?

Bir mahallede yakın oturanlar, aynı sülaleden olanlar hatta hali vakti yerinde olup, misafirleri için ayrı bir ev yapma gereği duyanlar...

Öyle ya; tanımadığı kişileri evine misafir edemezdi herkes.

E, misafir bu, "tanrı misafiri", sokakta bırakılacak değildi ya...

Bir de, evet bir de; evlerin çoğunda misafir kalacak ayrı oda da yoktu.

*   *   *

Köy odalarımızın yapısında, hem misafir için kalacak yer hem de biniti için bir garaj bulunurdu; yani beygiri, eşeği için ahır... Odalar tek katlıysa yanında, çift katlıysa alt katında mutlaka bir ahır yaptırılırdı. Aklımda kaldığınca; bizim köyde dördü tek, beşi çift katlı dokuz köy odası vardı.

*   *   *

Köye gelen "tanrı misafiri", buralarda yalnızca konaklar, geçip gider miydi?

Tabii ki hayır! Odaya gelen misafir, evlere gelmiş sayılırdı.

Odalar kilitli değildi. Gelen misafir, merdivene eşeğini/atını bağlayıp çıkar otururdu.

Odaya gelen misafiri, kim görürse, diğer oda sahiplerine haber verirdi.

Allah ne verdiyse kabilinden, her ev birkaç kap yemek koyar tepsiye getirirdi.

Ve akşam yemeği misafirle birlikte yenirdi. Sonrası derin bir sohbet...

*   *   *

Yalnızca gelip geçici misafirler için değil; uzun kalacakların da konutuydu odalar.

Köyün bakır sahanlarının ve kapaklarının, haranıların, kazanların kalaylanmasının ne kadar süreceğini kestiremeden, bitesiye kalan köyün kalaycısı...

Sacayağı, kürek, maşa, eysiran yapan köyün demircisi...

Köyün tüm eşeklerinin ve beygirlerinin ayaklarından sorumlu köyün nalbandı...

Ve onlar kadar uzun kalmasa da işini bitirmeden gitmeyen semercimiz...

Hepsinin "ibate" ve "iaşesi" (barınması ve beslenmesi) köyce karşılanırdı.

*   *   *

Köy odaları, sosyal etkinlik alanlarıydı aynı zamanda.

Mesela düğünlerin "ince saz" bölümü, oturak alemleri...

Gündüz "tam çalgı" diye bilinen,Trompet-Klarnet-Davul-Trampet (bizim dilimizdeki adlarıyla Boru-Gırnata-Davıl-Tepirdek) dışarıda, sokaklarda çalınırdı.

Ama akşam oturak alemlerinde ise; Keman-Cümbüş-Zilli Maşa- Darbuka çalınırdı.

Tabii ki içki de içilirdi...

*   *   *

Hiç misafir olmasa bile...

Sohbet veya eğlence için de kullanılırdı köy odaları.

Yaşlıların anlattıkları askerlik anıları, masallar, sesi güzel olanlardan türküler...

Yani bir "halkevi" işlevi görürler; dostlukları sıcak tutarlardı en azından.

Şimdi mi? Şimdi yok oldu oralar. Konukseverlik duyguları ve sıcak insan ilişkileri de...

YORUMLAR

  • 0 Yorum