phishing
İSMAİL AKAR

İSMAİL AKAR

GÜNDEM

SURİYE ve SURİYELİ

Bayram sonrası gazeteci arkadaşlarım Dinçay Doğar Ertuğrul Sevim ve Ata Gündüz Kurşun ve Bolvadinli Lokanta sahibi Ahmet Akçay ile hafta sonu İstasyon Çay Parkı’nda sohbet ediyoruz.

Gaziantep’te A Haber temsilcisi olan Ata Gündüz Kurşun’a Antep’teki Suriyelilerin durumunu sordum. İyi haberci ve gözlemci olan Ata, gördüklerini anlatmaya başladı: “300 bini aşkın insan var. Bazıları işyeri bile açtı. Çoğu ayrılan kamplarda yaşıyor. Kent merkezinde olanlar ise genelde evlerin bodrum katında 4-5 aile 25-30 kişi kalıyor. Bir anlamda başlarını sokacak mekan olarak görüyorlar. En dikkat çeken konu hızlı çoğalıyor. Doğurganlık oldukça fazla…”

 

SURİYELİLERİN ÇOĞU ZOR ŞARTLAR ALTINDA YAŞAM MÜCADELESİ VERİYOR

Şu anda 3 milyon 400 bini bulan Suriye vatandaşı ülkemizin değişik yörelerinde yaşıyor. Ölümlü nahoş olaylara karışanlar var. Bazen bomba yaparken yakalananları da okuyoruz. Özellikle çocuklar ve kadınlar dileniyor. Çocuk yaşlardaki kızların fuhuş batağına düştükleri anlatılıyor. Velhasıl birçoğu oldukça zor şartlar altında yaşam mücadelesi veriyor.

Ülkelerinde savaş varken vatan ve toprak savunması yapmak yerine Türkiye ve başka ülkelere neden gittiklerini de sorgulayabiliriz. Bir kısmının başka ülkelere deniz yolu ile kaçarken yakalandığı veya öldüklerini de biliyoruz. Ülkemizde toplumsal yapıyı sıkıntıya soktuklarını da görüyoruz. Tüm bunlar dünyanın gözü önünde yaşanıyor.

 

NE YAZIK Kİ TÜRKİYE BU BATAKLIĞA ÇEKİLDİ

Suriye de kargaşa ve keşmekeşlikten kendilerine pay almak adına burayı karıştıran emperyalist ülkeler insan yaşamını ve onurunu hiçe sayıyor. Oradaki savaştan nasıl bir ganimet alırız ziynetindeki güçler bu iç savaşa hala devam etmesinden yana tavır alıyor. Yanan yangına benzin bidonu ile giden ülkeler emperyalizmin gerçek ve kanlı yüzünü bir kez daha dünyanın gözüne sokuyor.

İnsan yaşamı boş. İnsan onuru boş. Tek hesap bir verip kaç alınacağı ile ilgili.

Ne yazık ki Türkiye bu bataklığa çekildi. En uzun sınır komşumuz olmasından ötürü buradaki karışıklığa karşı duyarsız kalınamazdı.Tamam anladık. Fakat alınan yanlış tavır ve kararlar sonrası Suriye’de yanan ateş ülkemize de sıçradı. Öyle ki 6 milyonu aşan mültecinin yarısından fazlası ülkemizde barınmak zorunda kalıyor. Hani bir söz vardır ya ‘olanla ölene çare bulunmaz.Geleceğe bakmak lazım’ İşte olan oldu da sonrası ne olacak?

 

MÜLTECİ OLMAK AYRI, VATANDAŞ OLMAK DAHA AYRI

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriyelilere vatandaşlık verileceğini açıkladı Başbakan Binali Yıldırım ve İçişleri Bakanı Efkan Ala da bu konuda çalışmalara başladıklarını kamuoyu ile paylaştı.

Böylesine önemli bir konuda ben yaptım oldu. Ben istedim oldu mantığı ile hareket etmek ve icraata geçmek ülkenin geleceğine dinamit koymaktır. Sosyal yapıyı bozar.Ülkenin genleri ile oynanır.Kargaşa ve karmaşaya alt yapı hazırlar.

Nedenine gelince;

Bakın mülteci olmak ayrı. Vatandaş olmak daha ayrı bir konudur.

Bir işe girerken birinci şart hepimiz biliyoruz ki TC Vatandaşı olmaktır. Yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak o ülke sınırları içinde yaşayan doğan ve üreten insanlara verilen en önemli ayrıcalıktır.Bu topraklar ve sınırlar ecdadımızın kanı ve canları ile sulanmış topraklardır.Burada yaşayan insanların ataları bedel ödemiştir.Bu yüzden insanımız açlığa yoksulluğa fakirliğe katlanır ama vatansızlığı asla kabul etmez.Katlanmaz.

Bakın siz TC vatandaşı olarak doktora yapmak için yurt dışına gideceksiniz. Önce o ülkenin para değeri üzerinden bir çuval parayı bankaya bloke edeceksiniz.Yetmedi orada yaşayan birisi tarafından kaldığınız sürece sorumluluğu aldığına dair muvafakat istenir. Kalacağınız açık adres alınır.

Kimliği nedeni niçini belli olan yüksek lisans eğitimi almış birisine bile gelişmiş ülkeler böylesine veto koyuyor.Aynı işlem gezmeye gidecekler içinde geçerli.

Yani bin dereden su getirmek zorunda kalırsınız.

Şimdi bir savaş ortamı ve bu savaştan sığınan insanlara yardım etmek ve kucak açmak gerekir. Sözde gelişmiş ülkeler sırt dönse de ben parasını vereyim siz onlara ülkenizde bakın demiş olsa da bizlerin onları misafir etmesi insanı bir yaklaşımdır. Fakat iyi eğitim almış meslek sahibi işyeri açmışlara öncelikle vatandaşlık vermek. Yetmez TOKİ konutlarında barındıracağız vaatleri vermek yanlıştır.

 

YENİ BİR TALİBAN ÖRNEĞİ YAŞANABİLİR

Bunları mülteci ve sığınmacı olarak bakmak gözetip kollamak lazım. Suriye’deki kargaşa çıktığında ise ülkelerine geri  dönmelerini talep ederiz. Çünkü mevcut 3 milyon 400 bin kişinin sadece yüzde 17’si kimlik sahibi. Bu insanların ülkelerinde suça karışıp karışmadıklarını teyit etme şansınız yok. Sebep, o ülkelerindeki tüm kayıtların talan olması.

Neye ve kime göre suçlu veya suçsuz ayrımı yapacaksınız. Sınırımız zaten ilistir gibi olmuş. Giren çıkan belli değil. Burada suçlularda yuvalanırsa yeni bir Taliban örneği yaşanır. Bakın Taliban böylesi geleceği, beklentisi ve umudu olmayan insanlardan oluştu. İşte İŞİD belası da böyle hortladı. Yani terör örgütlerinin arayıp bulamadığı bir ortam sağlanır. Ortadoğu coğrafyasında kimin eli kimin cebinde belli değil. Kimliksiz binlerce insan yaşıyor.Ölçü ne olacak? Hangi kıstaslar alınacak.Bu kıstaslar neye göre belli olacak.Her tarafı muamma ve tehlikeli vede sakıncalıdır.

Yani ekonomik meselelerin yanı sıra güvenlik sorunu da önemlidir.

 

MUHALİF DURMAK SORUNU ÇÖZMEZ

Peki çözüm ne?

En akılcı çözüm bu insanları savaş ve kargaşa bitinceye kadar mülteci veya sığınmacı olarak barındırmak. Savaş bittiğinde ülkelerine gitmelerini teşvik etmek veya zorlamak. Bu süreçte ise emperyalist ülkelerin başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’dan ellerini çekmeleri konusunda tavır koymak. Bu konuda girişimlerde bulunmak ve çaba göstermek lazım.

Yoksa kimine göre oy devşirmesi, kimine göre vatandaşlık verilip verilmemesi konusunda halk oylaması istemek, kimine göre ise Türklüğün altını oyuyorlar diyerek muhalif durmak sorunu çözmez.

Tek çözüm önce yangın söndürülsün. Sonra soğutma işlemleri ve yeniden ıslah ve imarı sağlanıp Suriye ye geri dönmeleridir. Bunun yolu ise hatalarla dolu dış politika izlemek yerine tutarlı ve kabul gören siyasi çalışmalarla diğer ülkelerle işbirliğine giderek bir an evvel yangını söndürmektir.

Yangına benzinle giden değil, itfaiye hortumu ile gidenler siyasi tarihte hep akılda kalır.

Mutlu ve aydınlık yarınlara…

YORUMLAR

  • 0 Yorum