phishing
İSMAİL AKAR

İSMAİL AKAR

GÜNDEM

Ne ekersen onu biçersin

Ne ekersen onu biçersin

 

Ölüm her canlının yaşayacağı bir olgu. Bazen sırayla bazen de sırasız çalıyor kapınızı. Diyalektiğin temel kurallarıdır biliriz.

Canlılar doğar yaşar ve ölür.

Aslında salt canlı değil ülkeler, şirketler firmalar, işletmeler de öyle değil midir?

İşte Osmanlı İmparatorluğu, kuruldu, gelişti, yükseldi, durakladı ve sona erdi. İşte bizim çocukluğumuzda en gözde olan firmalardan kaçı kalabildi günümüzde ayakta.

Bu kadar uzun uzadıya anlatmaya çalıştığımız konun temelinde ölüm var gerçeğinin altını kalın çizgilerle çizmek.

ASLOLAN HAYIRLA ANILMANIZDIR

Evet ölüm var. Hepimizin gün gelip 2 metrelik çukurda nihayet bulacak bu hayatımız. Mevkiiniz makamınız, paranız, pulunuz, hırsınız, yaptıklarınız kısacası her şeye bir nokta konulacak. Tıpkı bizden öncekilerin yaşama veda ettikleri gibi.

Burada aslolan geride bıraktığınız hayatınızın hayır ile anılmasıdır.

Bunun yolu ise iyi insan, dürüst insan, namuslu insan, onurlu insan, karakterli, kişilikli insan olarak yaşam sürmenize bağlıdır. Bir şey daha bu topluma vatana ve millete iyi hizmetler etmiş olmak lazım. Mesela ben bir kişinin malına mülküne yani servetine bakmıyorum.

Bu topluma, bu millete yetiştirdiği evlatlarına bakıyorum.

İyi ahlak sahibi mi?

İyi eğitim almış mı?

Çalışarak bu ülkeye hizmet ediyor mu?

Bence asıl servet bu olmalı. Diğer sözde servet bazen kazanırsınız.

Bazen kaydedersiniz. Yani servet değişken ve görecelidir.

Ama iyi eğitim almış, ahlak ve bilgi sahibi çocuklar ve gençler yetiştirme emeği kalıcıdır.

Zaten ülkenin gelişmesi de bu yolla olmayacak mı?

ANNE VE BABALARA BÜYÜK GÖREVLER DÜŞÜYOR

Ne diyordu Nazım Hikmet Usta :

“Ben sadece ölen babamdan ileri,

doğacak çocuğumdan geriyim.”

İşte çocuklar babalarını geçerse ülkemiz gelişecek.

Bu konuda anne ve babalara büyük görevler düşüyor.

Böylesine uzun uzadıya yorumları neden yapıyorum.?

Sebebi belli ama bir türlü bağlantıyı kuramadım.

Hadi lafı uzatmadan bağlayayım artık. Evet bugün benim babasız geçen dördüncü yılım.

Haziran sıcağında aniden İmaret camisi önünde kalp krizi geçirip veda etmişti hayata babam.

En  telaşlı günleri geride bırakmıştı.Çocuklarını okumuştu.Evlendirmişti.Torunlarını da gördü.Hatta 3-4 torununun mutlu günlerine şahitlikte etmişti.Tam dinlenip rahat edecekti. Evet tam dinleneceği sırada yorgun kalp tekledi.Tekledi sonunda durdu.Tabiiki o sigara illeti büyük etkendi.Ölümüne kadar da içiyordu sigarayı.

İşte hayat yukarıda anlattığım gibi bir varmış bir yokmuş masalı sanki.

Ama ölüm bir gerçek. Bu gerçeği kabullenmek zor oluyor zaman alıyor.

An oluyor burnumun direği sızlıyor.

An oluyor siyah beyaz resimlere bakarken geçmişi yaşıyorum.

Gözyaşlarımı anneme göstermemek adına tepeye gökyüzüne doğru  bakıyorum.

An oluyor yüreğim daralıyor.

Özlüyorsunuz..

Kokusunu,

Sarılmasını…

Sırtınızı sıvazlamasını.

Gülüşünü…

Yüzünü…

Hoş sohbetini…

Mütevazi duruşunu.

Bazen de rüyanızda görmek istiyorsunuz.. O rüya anında onunla konuşmak istiyorsunuz.

Bazen mezarı başında saatlerce kalıp dua etmek onunla sohbet etmek istiyorsunuz.

Bazı zamanlar ise ortak yaşadıklarınız üç-beş dakika içinde gözlerinizin önüne bir film şeridi gibi seriliyor.

HERKES GERİ DÖNÜLMEZ YOLA GİDECEK

Sonra yıllar geçiyor. Yaranız kabuk bağlıyor.

Alışmaya çalışıyorsunuz. O artık geri dönülmez bir yerde. Tıpkı bir zaman gelip senin de gideceğin ve tüm insanların gideceği bir yerde.

İşte…

Anne ve babası hayatta olan dostlar…

Bu mübarek ve kutsal ayda anne ve babanızı ziyaret edin. Onların hayır dualarını alın. Onların sizden tek bir beklentisi var artık.

Bu vatana millete hayırlı bir evlat olarak hizmet etmeniz. Çalmadan çırpmadan adına helal getirmeden soyadını sürdürmeniz.

Unutmayalım ki…

Bugünün gençleri de gün gelecek yaşlanacak ve evlatlarımı hangi kapıdan gelecek diye dört gözle çalan kapı zilini bekleyecek. Çalacak telefonu bekleyecek.

Bizde meşhur bir söz vardır. Onu yazarak yazımıza noktayı koyalım.

Ne ekersen…

Onu biçersin…

Mutlu ve aydınlık yarınlara…

 

 

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum