phishing
SİHİRLİ KELİME=ÖZGÜVEN (II)
Ferhan ÇINAR

Ferhan ÇINAR

ANNELİK SANATI

SİHİRLİ KELİME=ÖZGÜVEN (II)

22 Şubat 2017 - 16:32

SİHİRLİ KELİME=ÖZGÜVEN (II)

 

 

Büyük âlim İmam-ı Azam (Hz.) ne bir kadın gelmiş kucağında çocuğuyla… Ve sormuş; “Ya imam!. Çocuğumu ne zaman eğitmeye, öğretmeye ve terbiye etmeye başlamalıyım?..”

İmam-ı Azam’ın “Çocuğun kaç yaşında?” sorusuna “İki yaşında” diye cevap veren anneye, imam demiş ki;

“Çocuğunu terbiye etmekte iki sene gecikmişsin.’’

 

***

Günümüzde, bebekler ve çocuklar üzerinde yapılan dünya çapındaki araştırmaların sonuçları, bizleri hayrete düşürüyor… Zannedildiği gibi; bebeklerin pek bir şeyden anlamadığı değil, anne karnındayken bile beyinlerinin, birçok olay ve hissi kaydetmeye başladığı artık biliniyor…

O halde anne-babalar, bunun bilincinde olmalı ki; ilk yıllarında, ona verilen iyi ya da kötü her şeyi bilinçaltına yerleştiren bebeğin, ömür boyu onun etkisi altında yaşayacağını asla unutmamalı…

Geçen haftaki yazımın en önemli cümlesiyle konumuza giriş yapalım.

- “Dünyanın geleceğini şekillendirecek bireyler yetiştirmenin ilk adımı koşulsuz sevgi, ikinci adımı ise; güvendir”  demiştim… Ve özgüven çatısını güçlendiren iki sütundan bahsetmiştim. Birincisi, özdeğerdi.

 

***

 

Gelelim diğer önemli sütuna.

- O da yapabilirlik…

Değerli okuyucularım!..

Bir çocuk en fazla 5-6 yaşına kadar aile ortamındadır. Sonra okul hayatıyla birlikte, onu sürekli koruyup kollayan anne-babasından uzaklaşıp, farklı bir çevreye, hiç tanımadığı kişilerin arasına girer…

Bu yeni ortamına en hızlı adapte olan ve uyum sağlayan çocuk; annesiyle sevgi ve güven bağı tam olarak gelişmiş, özdeğere sahip ve ruh sağlığı yerinde olan çocuklardır…

Ancak uyum süreci normalden fazla uzayan, sorun oluşturan çocuklar ise; bazı annelerin söylediği gibi; “Bana çok bağlı, ayrılamıyor” değil, güvenli bağlanma ve özdeğer gerçekleşmediği için anneye bağımlı olan, onsuz kendini güvende hissetmeyen çocuklardır…

Eveeet…

 

 

İşte bu aşamadan sonra artık okula başlayan çocuktan, öğretmenleri ve anne-babası farklı bir beklenti içine girer… Okuma-yazmayı ne zaman sökeceği, sınıftaki başarı durumu, evde ödevlerini kendi başına yapıp yapamayacağı büyük bir merak konusudur…

Çocuğun, bütün bunları normal seyrinde, severek ve mutluluk içinde gerçekleştirebilmesi -algısı normal seviyelerde olması ile birlikte- tamamen ‘Yapabilirliği’ ile doğru orantılıdır…

Biraz daha açacak olursak;

Bir çocuğa, koşulsuz sevgi ve değer vermenin yanında, her dönemde, yaşına uygun sorumluluklar verilerek hayata dâhil edildiyse yapabilirliği yaşıtlarına oranla kat-kat fazla olacağından özgüven gelişimi de çok daha güçlü olacaktır…

 

***

Örneğin..

Üç yaşına gelmiş bir çocuk yüzde doksan giyinme-soyunma, yemeğini yeme, tuvalet ihtiyacını giderebilme gibi özbakım becerilerini kazanmış olması gerekir… Dahası, 7 yaşına gelmiş ve okula başlamış bir çocuk, alarm kurarak kendisi kalkıp hazırlanabilir, çamaşırlarını katlayabilir, basit yemekler pişirip, odasını süpürebilir…

Gel gelelim günümüzde birçok anneden duyduğum itirafların başında gelen, çocuğuna çok fazla “hadi hadi” demek zorunda kaldıkları ve yemeğini kendisi yemediği için, aç kalır korkusuyla annelerin yedirdiği…

Böyle bir çocuktan, ne kadar zeki olsa bile, okulda dikkatli ve başarılı olması evde de kendi kendine ödev yapması beklenebilir mi?..

Demek ki yapabilirliğin yüksek olması için;

1. Çocuğa yaşına uygun sorumluluk vermemiz,

2. Okula gitme dönemine kadar, önce fiziksel(ince motor ve kaba motor) gelişiminin, sonra da bilişsel ve duyuşsal gelişiminin okula hazır olduğundan emin olmamız gerekiyor…

 

***

Sorumluluk verilerek büyütülmüş ve parmak kasları, denge, duyum, koordinasyon ve hareket becerilerini kazanmış bir çocuk derste ve teneffüste her türlü oyun ve etkinliğe daha yatkın olduğundan, başarılı olur. Bu da onun; arkadaşları arasında kabul ve takdir görmesini sağlar, dolayısıyla sosyal özgüvenini geliştirir…

Sosyal başarı ve özgüveni tam olan çocuk, daha mutlu ve algıları açık olacağından, bu durum onun akademik özgüven gelişimine de olumlu olarak yansır…

 

***

Sevgili anneler!..

Lütfen çocuklarımızın bizden bağımsız bir birey olduğunu unutmayalım. Bizim görevimiz, her an onların etrafında olup, sürekli koruyup kollamak değil; hata yapmalarına ve hatalarından ders almalarına fırsat vermek…

Bizim görevimiz; biz olmadan da başarılı ve mutlu olabilecekleri bireyler olma yolunda, onlara koşulsuz sevgi, güven ve emek vererek sürekli arkalarında durduğumuzu hissettirmek…

Unutmayalım;

Onlar bizimle geldiler ancak; bize ait değiller…

Sağlıcakla…

 

               

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum