phishing
Ferhan ÇINAR

Ferhan ÇINAR

ANNELİK SANATI

OKU

OKU

               

 

Oku ‘’ bize Allah(c.c)’ın ilk ve mutlak emridir.

                Okumazsak; nasıl öğreniriz?

                Okumazsak; doğruyu yalnıştan nasıl ayırt ederiz?

                Okumazsak; nasıl kendimize ait fikirler oluşturabiliriz?

                Okumazsak; her esen güçlü rüzgârın önünde savrulan güruhdan kendimizi nasıl çekip çıkarabiliriz.

Tek çözüm; çok okumak ve çocuklarımızın okumasını öğütlemek. Başarılı toplumlar, okuyan, okuduğunu anlayan ve yorumlayan bireylerden oluşur. O halde anahtar soru şu;     

ÇOCUĞUMA NE ZAMAN KİTAP OKUMAYA BAŞLAMALIYIM?

                Sizi bilmem ama ben, çocuklarımla henüz doğmadan konuşmaya, destekli oturmaya başladıklarında da önlerine kitap tutup okumaya başladım. İyiki de öyle yaptım. Ne kadar doğru yaptığımı onlar büyüdükçe daha iyi anlıyorum.

                On günlük bebekle ne mi konuşulur? Ne istersen, ne konuşursan dinler o seni. Yeter ki agucuk gugucuk değil, düzgün bir Türkçe’yle olsun. Ona babasını anlat, yaptığın yemeklerden bahset. Hava durumunu anlat mesela. Duysun faklı kelimeler, farklı sesler. Dinlemesini öğrensin. Susup dinlemesini, dinleyip düşünmesini öğrensin.

                Nasrettin Hocaya bir adam gelmiş; ‘’ hocam, çocuğum hala konuşmuyor’’ diye şikayetlenmiş. Hoca merhum: ‘’ bırak sussun. Konuşmayı nasıl olsa öğrenir, önemli olan susup dinlemesini bilmesi’’ demiş.

                Genelde çocuklarımızın söz dinlememelerinden şikayetleniriz. Peki dinlemeyi ona öğrettik mi?

                Benim bu konudaki tecrübem odur ki; çocuğun kitabı sevmesinin ilk koşulu, dinlemeyi bilmesi ve sevmesidir.

                Sonra aldım kucağıma çocuklarımı ve çok çeşitli kitaplar okudum. Her fırsatta okudum. Büyük oğlum, kuzucuk isimli kitabı çok sever ve tekrar tekrar okumamı isterdi. Her sayfasında tek bir cümle olan, hayvanların yuvalarını anlatan bir kitap.

                Henüz 2,5 yaşındaydı. Birgün baktım o kitabı almış, her sayfasında yazan cümleyi aynen söyleyerek çevire çevire kitabı bitirdi. Anladım ki ben okudukça cümleleri ezberlemiş. Çok geçmeden de tabelalardaki marka ve logoları söylemeye başladı. 3 yaşında artık anlayarak okumaya başlamıştı bile. Okumayı hızlandırmanın çözümünü de kendisi buldu. Televizyon başında hemen hemen hiç vakit geçirmemesine rağmen, programların bitiminde hızla geçen jenerik yazılarını yetişip okuyabilmek için sarf ettiği çaba görülmeye değerdi.

                Küçük oğlum da 4,5 yaşında başladı okumaya. Yanlış anlamayın ikisini de bu konuda ben yönlendirmedim. Kendi kendilerine okudular. Meraktan… Ne yazıyor diye merak ettiler. Onlara verdiğim doğru şey merak duygusuydu. Arkadan da hemen yazma çabaları başladı. Derken rakamlar ve basit problemler…

                Okuma yazma ve matematik becerilerini erken öğrenmek, iyi mi kötü mü tartışılır elbette. Ben eğitim sistemimiz içinde erken öğrenmenin avantajından çok dezavantajını gördüm. Sistem, ezbere dayalı testler, sınavlar ve anlamsız rekabet yüzünden, çocuklardaki merak duygusunu beslemek yerine, maalesef ya köreltiyor ya da zararlı ve aşırı bir hırsa dönüştürüyor.

                İşte bu sebepten, biz annelere daha çok iş düşüyor. Kişisel gelişimlerini tamamlamakta, çocuğun en büyük destekçisi bizleriz. 12 sene önce, Amerikalı bir eğitimciden dinlemiştim. ‘’ Bu hayatta herkesin bir antrenöre ihtiyacı vardır. Benim antrenörüm annemdi. Ondan çok şey öğrendim’’ demişti. Ve ben o gün çocuklarımın, sadece anneleri değil antrenörleri de olmaya karar verdim. Çünkü hayat sadece okulda öğrenilmiyor. Ainstein diyor ki; ‘’ eğitim, insanın okulda öğrendiği her şeyi unuttuğunda arta kalan şeydir.’’

                Fakat şu da yadsınamaz bir gerçek ki; her anne, farklı eğitim seviyesi, farklı kültür ve dünya görüşüne sahip. Ama değilmi ki anneyiz, değilmi ki çocuklarımızı bitmek tükenmek bilmeyen bir coşkuyla seviyoruz, değilmi ki onlar bizim geleceğimiz, o halde okumalıyız ve çocuklarımıza okuma sevgisini aşılamalıyız. Bunu öğretmenlerden ve okullardan beklemek, geç kalınmış bir duaya amin demekten ibarettir. Çünkü okumayı sevdirmek onların değil biz annelerin görevidir.

                Ben çocuklarıma karşı asla öğretmen edasında bir etkinlik annesi olmadım. Onlara bol bol kitap okudum, mümkün olduğunca televizyondan uzak tuttum ve zevkle oyun oynadım. Tavsiye ederim işe yarıyor…

                Unutmayalım; okuyan ve sorgulayan nesiller yetiştirebilirsek ancak, kendi kendini yöneten aydın bir toplum ve aydınlık bir geleceğin hayalini kurmaya hakkımız olur.

                                                                                                                                             Sağlıcakla…

                

YORUMLAR

  • 0 Yorum