phishing
Faruk BANGİR

Faruk BANGİR

Yaşamın İçinden

Atatürk’ten Anılar

Atatürk’ten Anılar

 

Bu aralar Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili birçok anı kitabı okudum. Her okuduğum kitapta ayrı güzel bir anıya rastladım. Bugün bu anılardan birkaçını sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Afyonkarahisar’ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal’in çadırına getirilmişti. Bunlardan birisi, muzaffer generalin doğup büyümüş olduğu Selanik’ten gelmişti. Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı.

- Binbaşı mısınız?

- Hayır.

- Albay mı?

- Hayır.

- Korgeneral mi?

- Hayır.

- Peki nesiniz?

- Ben mareşal ve Türk orduları başkomutanıyım.

Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi ve şöyle dedi:

- Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!

***

Atatürk Galatasaray Lisesi'nde öğrencilerden birine sordu:

- Nil olmasaydı, Mısır ne olurdu?

Öğrenci, çabuk yanıt vermek için boş bulunup:

-Hapı yutardı... dedi.

Bu yanıt Atatürk'ün hoşuna gitti. Öğrenciye on numara verdi.

***

Kral Edvard, İstanbul'a geldiği zaman, yatından bir motora binerek Dolmabahçe Sarayına yanaştı.

Atatürk rıhtımda onu bekliyordu. Deniz dalgalıydı. Kralın bindiği motor, inip çıkıyordu.

İmparator rıhtıma çıkmak istediği bir sırada, eli yere değerek tozlandı.

O sırada Atatürk elini uzatmış bulunuyordu.

Bunu gören Kral bir mendille elini silmek istediği zaman Atatürk:

- Yurdumun toprağı temizdir, o elinizi kirletmez, diyerek Kralı elinden tutup rıhtıma çıkardı.

***

17Mart 1923 Tarsus:

Mustafa Kemal İstasyon'dan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü. O'nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi. O sırada ansızın bir olayla karşılaştı.

Milli Mücadele'deki çete giysili bir kadın, Atatürk'ün yolunu keserek ayağına kapandı. Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu:

- “Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!”

Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde çarpışmış olan Adile Çavuş olduğunu fısıldadılar.

Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi:

- “Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın.”

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum