phishing
Ahmet TUNCA

Ahmet TUNCA

Ufuk

İŞTE ÖYLE BİR ŞEY

İŞTE ÖYLE BİR ŞEY

 

 

Gün gelecek,

Gün gidecek.

Kim bilir yarın

Kimleri götürecek.

***

Gün doğacak,

Gün batacak.

Arın kara toprağa

Kimleri yatıracak.

***

Yahya Kemal’in

Sessiz Gemisi.

Ne güzel söylemişti,

seferden dönmeyenleri.

***

Şair değilim. Arada bir özenirim şairlere, iki satır karalar, sonra atarım.

Bizim milletimizde her iki kişiden kendini şair zanneder ve şiir yazar. En çok yayınlanan ve basılan şiir kitaplarıdır.

Şiir büyük ustalık ve maharet ister. Şiir yazmak, düz yazıya göre çok zor iştir. O nedenler de şairler az sözle, çok şey ifade ederler. Şairler –hakiki şairler- binlerce kelimeyi süzgeçten, eşlekten geçirip üstte kalanlarla, adeta iğneyle kuyu kazarlar.

***

Eskiden destancılar vardı. Bilir misiniz bilmem.

Bunlar deprem, sel felaketi, genç ölümleri, aile facialar, savaş ve savaş kahramanları gibi yüzlerce konuda destanlar yazarlar, ilkel şartlarda matbaalara bastırırlar, kimileri müzikal bir şekilde, kimileri şiir okurcasına sokakta, panayırlarda, pazarlarda bunları üç beş kuruşa

satarlardı.  

Böylece bir bölgede meydana gelen olayı, başka bir bölge insanına taşırlardı.

Çünkü ortam şimdiki değildi. Radyo-televizyon-telefon-internet yoktu.

***

Destancıların çoğuna aşık denirdi.

Acı olayların ardından destan şiir benzerlerinin yanında yakımcılar, mani ya da türkü formunda ağıtlar söylerler, bunlar zamanla halk arasında söylene söylene yerleşik hale gelirdi.

Yakımcılar düğünlerde, ölümlerde baş köşede yer alıp, olaya ve güne göre bunları tekrar ederlerdi.

Türklerdeki yuğ törenlerinden beri, özellikle Türkmenler arasında bu gün biler bu elenek devam ettirilmektedir.

Üç kıta yazdığım, sözde şirin ardından işte bu satırlar geldi kalemimin ucuna.

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum